16. Bölüm "İz"

166 133 60
                                    

Bölüm şarkısı: Post Malone & Swae Lee- Sunflower

🍁

Her suskunluk bir aldatmaca değildir. Bazen suskun kalmak en büyük ibadettir.

• ¤ •

Tanrım bütün yaralarımı sarmışken neden tekrar yaralarımı kanatmalarına izin verdin?

Ne büyük hatalar yapıp kapına geldim. Bunları sormaya yüzüm yok ama affet beni! Bir tek sana sorabiliyorum.

• ¤ •

Algı'dan

Ne mumlar yandı göz kapaklarımda. Söner mumun alevi diye kırpmadım gözlerimi. O mum yandıkça yandı sevdam. Ah, sevda!

Çok acımasız insanlar vardı evrende ama en güzel acımasız sevdaydı.

Sevda. Dünya'da gördüğüm tek cehennemdi. "Yeter!" diye yakardıkça mevlaya; daha çok yaktı kızgın alevler. Bedenim alevlerde yanarken dudaklarımda kopan nidalar *fezaya diz çöktürtecek kadar içtendi.

*Feza: Uzay

Dünya'nın cehennemi bir bana mı lav çukarlarıyla dolu tüneldi, bir benim mi gönlümün kapısı zehirli sarmaşıklarla sarılmıştı?

Biri o kapıya dokunduğunda benim canım acıyordu. Asıl o kapıya dokunanın canının acıması gerekmiyor muydu? Sanırım, Dünya diğerlerine ayrıcalık tanırken bana fazlaca adilik yapıyordu.

Elimi kalbimin üzerine koyup derin derin nefesler aldım.

"Biliyor muydun, Mert'in İngiltere'de olduğunu?" Ege Bey'in gözlerinin içine baktım uzun uzun. Gözbebeğini çevreleyen griler ve maviler vahşet çığlığı atıyordular. Buluttan hanedanlığında korkunç feveranlar yükseliyordu. Sanki bir cinayete şahit olmuş gibiydi. Belki de kendisi ölüydü. Kendi ölümüne şahitlik etmişti ya da ne bileyim... Kendi ruhunu azapla kavuruyordu. Bir insan neden diri diri can çekişmek isterdi ki veyahut acılarını görmezden gelirdi?

Çok saçma!

Buz gibi bakıyordu her yere. Onun bakışları ciddileştiğinde üzerime aniden soğuk çöküyordu. Üşüyordum her seferinde...

"Yeni öğrendim," kesik kesik çıkan sesim kulağımı tırmalıyordu. "Daha önceden öğrenebilirdim."

"Nasıl yani?"

"Önemsiz." dedim.

"Peki," dedi. Avucunun içini anlına yaslayarak. "Sormayacağım."

"Teşekkür ederim."

"Çıkabilirsin." Oturduğum yerden kalkıp odama geçtim. Ayşegül elindeki ders kitabını çantasının gözüne sokuyordu.

"Ben Özdemir Bey'i görmeye gideceğim, Ayşegül. Giderken hademelerden rica edip masa-sandalye olayını halledeceğim. Bu sefer 'Şu zamana yaparız. Bu zamana kadar hâlledeceğiz.' gibi şeyler söylemelerine izin vermeyeceğim." Fazlasıyla müsâma göstermiştim. Bizi birkaç gündür sürekli bekletmelerinden ve oyalamalarından gına gelmişti. "Sen de masanda rahatça çalışırsın."

"Çok teşekkür ederim, Algı Hanım. Size de zahmet ettiriyorum."

"Teşekkür etmene gerek yok ki, canım."

🌁

"Algı Hanım." Başımı usulca kaldırıp Ayşegül'e baktım. Birkaç dakikadır kapının önünde dikilip duruyordum. Neden böyle bir şey yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Bana Ne AşktanWhere stories live. Discover now