14. Bölüm "İstanbul"

290 239 137
                                    

Bölüm şarkısı: Gökhan Türkmen - Çatı Katı.

Sıcak meltem rüzgarının soğuk ve kaba *etezyenle ilk temasında kabul etmişti meltem, etezyenin kendi üzerindeki hakimiyetini. Meltem, etezyen kadar güçlü değildi ama meltem bilmiyordu...

*Etezyen: Balkan Yarımadası'ndan Kuzey Ege kıyılarına eser. Soğuk rüzgârlardır.

Meltem, etezyene tek bir bakış attığında etezyen melteme boyun eğiyordu. Etezyen için meltem daha güçlüydü. Etezyen, melteme bunu hissettirmiyordu. Etezyen heybetini kaybetse bile meltem anlamasın diye daha sert esiyordu. Etezyen, meltemi karşısında güçlü duruyordu. Dizleri meltemi gördüğünde tir tir titrese bile...

Etezyenin melteme çarpıp onu ele geçirmesi ve meltemin soğuk rüzgar dalgalarına teslimiyeti saniyeler içinde gereçekleşmekteydi. Meltemin dizleri sızlamıştı etezyenin dokunuşuyla. Etezyen eriyip gidecek gibi hissediyordu. Etezyen, meltemin saçlarına dokunmak istiyordu ona bir daha dokunmamayı göze alarak. İlk dokunuş o kadar kıymetliydi ki...

Ruhum astral seyahatta iken birisi tarafından ruhumun kolundan tutulup sertçe dünyaya çekilmiş gibi boşlukta hissediyordum. Daha doğrusu ne hissettiğimi bilmiyordum...

Omzuma dokunan parmaklardan esen zifiri karanlığa eşlik eden rüzgar düşünme yetimi alaşağı etmişti. Belkide ne hissettiğimi bilmememin asıl sebebi buydu. Parmakların dokunduğu kıvrımlarım zonklamaya başlamıştı. Anca silkelenip gözlerimdeki durgunluğu perdeledim. İçimde bekledikçe artan *efgaanı sükûna erdirdim. Yutkundum. Çünkü o an yapabileceğim başka bir şey yoktu. Belki vardı ama ben zihnimdeki o ayaklanma sırasında hiçbir şey düşünemedim.

*Efgaan: Acı ile haykırmak.

Bir dilenci gibi yardım dilenmek istiyordum. Bir sığınak aramak için uzun bir yolculağa bile çıkmayı düşünmüştüm. Asıl sığınağımı yıllar önce bulmuştum. Sığanım o zamanlar gerçekten bana mı aitti?

Değildi...
Sığınağım darmadağın, külleri kayıptı. Fazlasıyla yorgundum. Ruhumun çığlığı hissedilecek kadar güçlüydü ama zihnim çığlık seslerini unutulmaya yüz tutmuş belkide unutulmuş bir zindana hapsetmişti. Kimse duyamazdı.

Duygularım körelmeye başlıyordu. Kendi ruhumun feryadını hissedemeyecek kadar umursamaz olmaya başlamıştım. Bedenim acı içinde kıvranırken bile göz pınarlarım sahra gibi kurak ve yakıcıydı.

Buraya gelene kadar hissetmeyi unuttuğumu düşünüyordum. Serhan abimin aramızdaki buzdan dağları omzuma dokunmasıyla eritmişti. Aramızda bir adımlık bile mesafe yokken ilk bakışında aramızda kilometreler varmış gibi hissetmiştim. Bir adım attım. Çekinmeden...

Ayakkabılarımın altında ezilen siyah ayakkabılar umrumda değildi. Kollarımı bedenine doladığımda gözlerimiz hâlâ birbirine temas etmekteydi. Aramızdaki elektirik akımı *süpernova ile eş değerdi. Birbirimize temas etmeyi bıraktığımız anda yıldızın paramparça olan zerrelerine dönüşecek ve ikimizde bir uca savrulacaktık. Bunu göze almıştım...

*Süpernova: Yıldızların patlayarak ölmesi.

Islak gömleği esen rüzgarın etkileşimiyle ürpermemi sağladı. Tüylerim diken diken, boğazım düğüm düğüm olmuştu. Başımı omzuna yasladığımda kolları bir robotunki gibi sıkıca bedenime tutundu.

"Abi." diyebildim sadece. Bedenime ani bir rahatlık çöktü. Saatlerdir kendimi kastığım için bütün enerjim bir yunus balığı gibi kıyıya vurmuştu.

"Yanılmışım." dedi tek solukta. Soluğum kesildi. Bedenim semaya ağır ağır yükseliyor sandım. Gözlerimde beliren an hayal olamayacak kadar gerçekti. Ruhum bedenime ağır gelmeye başlamıştı. Bedenim yorgunlukla titriyordu. Daha sıkı sarıldı. Uzun zamandır olmayan baş dönmelerim bitti derken tekrar nüks etmişti. Gözlerimi sıkıca kapatıp derin derin nefesler aldım.

Bana Ne AşktanWhere stories live. Discover now