11. Bölüm "Gece"

439 420 150
                                    


Bölüm Şarkısı: Yasin Aydın- Yare El Değdi

lanedlymelek01 'e ithafen.

Bitmesini istemediğimiz her anın biteceğini en başından biliyorduk ama yine de bitmemsi için dua ediyoruz.

Pijama takımımı katlayıp valizimin içerisine koydum. Yattığım yatağı düzeltip aşağı kattan yükselen gürültülerin son bulmasını diliyordum. Efe'nin bahçe kapısından içeri girdiğini gördüğüm de kimse uyanmasın diye kapıyı ben açmak istedim.

Efe'nin bahçenin içerisin de iki adım atmasına kalmadan kapı açılıp, Ege Bey hiddetini korumaya çalışarak hızlı adımlarla Efe' nin ayaklarının bir adım gerisinde bitmişti.

"Hoş geldin, kardeşim."demişti Ege Bey. Odanın camını kapatıp perdeyi çekmek için elimi kaldırdığım da Efe beni fark edip bir şeyler söylemişti. Ege Bey ellerini kumaş siyah pantolonun cebine sokmuştu. Geriye doğru yürüyüp dağınık yatağın üzerine oturmuştum. Bu yaptığım  yanlıştı. Belki özel konuşacaktılar ve ben onları dikizliyordum. 

Bu sahne sürekli beliriyordu odanının duvarların da. Zihnimden yansıyan projeksiyon aynı dakikaları yansıtıp tekrar başa sarıyordu. Odanın kapısını açıp gerginlik kokan havayı içime çektim. Koridor da yükselen sesleri kulak ardı etmeye çalışıp trabzanlara tutundum. Merdivenleri inmek için yeltendim. Bedenimin derinlinliklerinden yükselip kulağıma uğultu şeklinde ulaşan ses, gitmemem gerektiğini sölüyordu. Cesatimi sorgulama zamanı bırakmıyordu, Demir kardeşlerin uğultusu.

Merdivenlerin birer birer indikçe ortamda ki gerilim artıyor, holde ayakta dikilen insanarın yüzü beni buluyordu. Sitresten bedenim sıcaklamıştı. En altta ki merdiven de bezgince oturan Pelin dayılarının kavgalarının konusunu anlamak istemiyordu. Anlamaması da en iyiysiydi.

Dün gece eve geldiğimizde Pelin'in, Hazan Hanım'ın kucağında uyuya kaldığını görmüştük. Utku Bey, Pelin'i kucağına alıp odasına götürmüştü. Pelin, erken yattığı için erken kalkmış olmalıydı.

"Algı abla, uyanmışsın!" Sevinçten bir ayağa kalkıp etrafında dönmediği kalmıştı, Pelin'in. Uyumadım aslında demek istedim ama yersiz olurdu. 

"Günaydın, güzelim." Eğilip kucağıma alacaktım ki Pelin'i, o boynuma zıpladı. Ani hareketi yüzünden sendeledim.

"Hiç uyanmayacaksın sandım.
Çok sıkıldım, Algı abla! Benimle oynar mısın?" Pelin'in yüz ifadesi geçmişimi sararmış kitap yapraklarından yırtıp, ayaklarımın önüne düşürmüştü. Küçükken annemin rujlarını gizlice sürdüğüm de, annemin beni yakalardı. Sonra ben annemin bana kızmaması için yüzümü şekilden şekile sokardım.  Annem yüzümde ki ruj rekelerini silerdi. Hem güler hem söylenirdi.

"Neden olmasın?" Gözlerinin için de mutluluğunu gizlemeye çalıştığını gördüm.

"Sen biraz daha burda otur olur mu? Ben birazdan geleceğim." Meryem Hanım'ın endişesi mutfağına kapanıp hararetli hararetli konuşan iki kardeş değildi sanırım. Meryem Hanım daha çok yengesi için endişeleniyordu.

Antalya'da yaşadığım süre boyunca babam her cuma namazından sonra eve geldiğinde bir hadis okurdu, anneme ve bana. Aklım da kalan en net hadis beynimin içerisinde dönüp duruyordu.' Cennet annelerin ayakları altındadır. ' İki kardeş annelerini ne kadar üzdüklerinin farkında bile değillerdi. Hafifçe Hazan Hanım'ın koluna dokundum. Bir ak saç teli gözlerinin önüne gelmişti. Uzanıp saç telini gözlerinin önünden kaldırdım.

"Saat daha çok erken." Güçlü bir kadındı, Hazan Hanım. İki erkek çocuğu getirmişti bu dünyada. Üç erkekle geçirmişti ömrünün çoğunu. Koluma tutundu. Merdivenlere doğru yöneldi. Meryem Hanımla göz göze gelmekten korkuyordum. Neden korktuğumu bilmiyorum ama kötü bir his vardı içimde. Merdivenlerde oturmaya devam eden Pelin'in yüzünde ki hüzün çok açık okunuyordu. Tebessüm etmeye zorladım kendim.

Bana Ne AşktanWhere stories live. Discover now