10. Bölüm "Şelale"

456 432 170
                                    

Bölüm Şarkısı: Karsu- Bırak Beni Böyle

Dilekzgnetin 'e ithafen

Karanlığın sevdiği, sevdiceği gündüz kendini göstermeye başlamıştı bulutların arkasından. Tanıştığım çoğu insanın karanlığı karamsarlık olarak betimlemelerini, karanlığı üzerlerine örtü olarak göremelerini ya da felaketi temsil ettiğini söylemelerini umursamayıp karanlığın gündüzüyle kavuşma anına şahitlik ettim. Sıkılmadan!

Onlar birbirlerine bir iki dakika sarılıp tekrar buluşmak için sözleşmişlerdi.

Uykusuzluktan ağrıyan başımı ovalamayı bırakıp üzerimi değiştirdim. Kar yere sinmiş ve tekrar kaybolmuştu evimin camının kenarında ki mermere, balkonuma.

Gece gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmak için saatlerce aralıksız içtiğim kahve midemi yakıp kusmama sebep olmuştu. Bu yüzden peşimi bırakmayan baş ağrısından kurtulmak için ağrı kesici yuttum, yine. Etkisini yeni yeni göstermeye başlıyordu. Odamın camının önünde duran sümbülümü suladım. Sonra kıyafet dolabımda olduğunu unuttuğum siyah kot, inci süslemeli yüksek bel pantalonumu giydim. Haki yeşili gömleğimi giyip sağ tarafını pantolonun içine soktum. Saçımı tersten ördüm. Hafif bir makyaj yapıp Ege Bey'i beklemeye koyuldum.

Gönderen: Ege Demir

Aşağıdayım. ( 07.05 )

Siyah trençkotumu giyip, sırt çantamı omzuma, valizimi elime alıp evden çıktım.
Merdivenlerden inerken biraz zorlansam da Ege Bey'in arabasına binmeyi başarmıştım. Kapıyı açar açmaz mavi gözleri karşıladı sonra arka koltukta oturan Hazan Hanım'ın tebbessümü. Ege Bey valizimi bagaja koyduktan sonra ikisine de 'Günaydın' demeyi ihmal etmemiştim.

"Nasılsın, Algı kızım?" Aslında üzerimde ilk an da arabada gördüğüm Hazan Hanım'ın şoku vardı. Hazan Hanım'ın bizimle geleceğini hiç tahmin etmemiştim.

"İyiyim efendim, siz?"

"İyiyim şükürler olsun. Ege evlendikten sonra daha iyi olacağım." Hazan Hanım ve ben aynı an da öksürük kırizi geçiren, Ege Bey'e baktık. Uzun bir süre öksürdüğünden mavi gözleri kızardı. Bir iki dakika sonra da yaşardı. Kendini toplaması biraz zamanını aldı. Çantamdan çıkardığım suyu uzattığımda bir iki saniye gözlerime baktı. Yola çevirdiği gözlerinin aksine elleri ellerime değdi. Suyu elimden alıp kapağını açtı, içip bana geri uzattı. Elinden kapağı ve şişeyi alıp kapağı kapattıktan sonta çantama geri koydum.

"Torunlarım etrafımda dolanıp mavi gözlerini üzerime dikip, ela(-)"

"Anne!" Hazan Hanım dileklerini kesen Ege Bey'in sesi uyarı barındırıyordu. Kim olsa anlardı. Uzun bir süre kimse konuşmadı. Arkama baktığımda Hazan Hanım'ın uyuduğunu fark ettim.

"Muğla'ya neden gidiyoruz, Ege Bey?" Ege Bey'in gözleri yoldaydı.

"Efe, yarın Muğla'ya dönecek. Birilerinin gidişime engel olmaması için." Suratında hafif bir tebessüm vardı.

"Anladım. Peki, şirket?" Ege Bey'in bana yaptığı imayı duymamazlıktan geldim. Yoksa kızarıp bozarırdım.

"Ali'de yola çıktı, dün gece. Biz seni almaya geldiğimizde İstanbul'a yeni girmişti. Biraz dinlendikten sonra şirkete geçecektir." Çok kısa bir süreliğine mavi göz irisleri beni buldu.

"Uyu, daha çok yolumuz var."

***

"Güzel sözüm, ismimin anlamı olan sevgilim." Miraç'ın gözlerinden süzülen yaşı silmek için elimi havaya kaldırdım. Elimi tutup parmaklarımın uçlarını öptü. Göz yaşlarının suratında oluşturduğu yola takıldım. Kirpikleri ıslandığı için birbirine yapışmıştı. İçime düşen ağlama isteği kemirmeye başladı hücrelerimi.

Bana Ne AşktanWhere stories live. Discover now