2 Δ Noya

2.1K 160 84
                                    

"Mamá?"

Uzun uğraşlarım sonucunda kendimi eve atmayı başardığımda, evi hakimiyeti altına alan televizyon sesini yok sayıp hiç vakit kaybetmeden ayakkabılarımı çıkardım ve çantamı odamın kapısına bırakıp salona geçtim. Annem, tahmin ettiğim gibi, koltuğa yayılmış televizyon izliyordu. "Evdesin?" dedim yarı doğrulayıcı yarı sorar bir tonda. Genelde bu saatlerde işte oluyordu ve akşama kadar gelmiyordu.

"Ne, evde olamaz mıyım?" dedi gözlerini televizyondan çevirme zahmetine bile girmeden. Gözlerimi devirip "Evet." diye mırıldandım ve bir şey söylemesini beklemeden banyoya gittim. Bir mekana girer girmez ellerimi yıkamak gibi bir alışkanlığım vardı. Ellerimi yıkarken aynı zamanda da aynada yüzümü inceliyordum. Güzel, bugün de göz altı morlukları yoktu.

Ellerimi havluya kuruladıktan sonra salona geri döndüm. Koltukta annemin yanına oturunca annem bakışlarını televizyondan ayırıp bana çevirmişti. Sonunda.

"Okul nasıldı?" diye sordu. Kahverengi gözleri merakla parıldarken dudaklarında nedenini anlamlandıramadığım bir gülümseme vardı. Annemin anavatanında olunca, burada olan her şey annemin dikkatini çekiyordu. Özellikle de okul ve arkadaş gibi şeyler.

"İdare ederdi." dedim omuz silkerek. İlk günden biraz ilgi konusu olsam da bunun kalıcı olacağını düşünmüyordum. Birkaç güne sınıf ortamı eski haline dönecekti ve herkes kendi grubuyla takılmaya devam edecekti.

Annem yüzünü düşürünce istemsiz olarak ben de yüzümü düşürdüm. Bakışlarındaki merak, yerini sinire bırakırken bana vurmasın diye iki adım yana kaydım. Bir şeye normal cevap verdiğim zaman sürekli bana kızıyordu ve vurmaya başlıyordu. Buna önceden o kadar kafayı takmıyordum fakat yaşım ilerledikçe onun kızması benim de sinirimin bozmaya başlamıştı. Geçmişin etkisi, diye düşünüp geçiştirmeye çalışsam da benim de sabrım bir yere kadar dayanıyordu.

"Ne demek 'idare eder.' Hiçbir şey olmadı mı? Birileriyle konuşmadın mı? Öylece somurtup oturdun mu yani?"

Sorularını peş peşe sıraladığında seslice nefes verip "Evet anne, öylece oturdum. Bi' bekle birkaç gün geçsin. Hemen olmuyor öyle ortama alışmak." dedim. Sesimde biraz da kızgın bir ton vardı.

Annemin yüzü biraz da olsa yumuşadı. "İyi." diye mırıldanırken aynı zamanda da oturduğu yerden kalkmıştı.

"Markete gidiyorum. Bir şey istiyor musun?"

Başımı olumsuz anlamda salladım ve kumandayı alıp televizyonun kanalını değiştirdim.

Δ 

Karasuno'ya başlamamdan bu yana tam dört gün geçmişti ve ben hala okula doğru düzgün alışamamıştım. Birincisi; okul çok büyüktü, sürekli kayboluyordum. İkincisi; kantin çok uzaktaydı, ben gidene kadar yemekler bitiyordu. Üçüncüsü; öğrenciler çok çalışkanlardı, onları gördükçe depresyona giriyordum. Hal böyle olunca, okuldan aldığım azıcık zevk de sıfıra iniyordu.

Bugün, okuldaki beşinci günümdü. Dersin başlamasına on beş dakikadan fazla vardı. Sesli bir şekilde oflayıp yüzüm sola bakacak şekilde başımı sıraya koydum. Gözlerimi kapatsam anında uyuyacak bir moddaydım ama daha ilk günlerimde derslerde uyumam negatif yönde dikkat çekerdi. Şu bi' ay içinde en azından uyku sorunumun bir şekilde üstesinden gelmem gerekiyordu.

Eğer yakınlarda bir otomat bulabilirsem, soğuk kahve alıp uykusuzluğumu şimdilik giderebilirdim.

Başımı sıradan kaldırıp çantamın içinden cüzdanımı aldım. Yaklaşık bir dakikalığına başımı sıraya koymuş olsam bile acayip mayışmıştım. Elimi ağzıma koyup uzunca esnedikten sonra gözlerimi ovuşturdum ve sınıftan çıkmak için kapıya doğru hamle yaptım. Daha birkaç adım atmıştım ki sınıfın kapısından içeri neredeyse ışık hızında denebilecek bir hızda bir şey girdi. Beynim, uyku sersemliğinden dolayı ilk beş saniye neler olduğunu algılayamamıştı. Algıladığında da kalbimin atış hızı ufak çaplı korkudan dolayı hızlanmıştı ve bedenim istemsiz olarak bir iki adım geri çekilmişti.

Erratic Simian Δ Oikawa Tooru x OCWhere stories live. Discover now