9 Δ Seijoh

1.4K 117 71
                                    

Okul servisinin içi, kulüp üyelerinin seslerinden dolayı gürültüyle dolup taşıyordu. Nishinoya ile Ryu'nun bağırışmaları, Tobio ile Hinata'nın atışmaları ve diğerlerinin onları sakinleştirme çabaları eşliğinde antrenman maçının olduğu yere yani Aoba Johsai okuluna gidiyorduk. Heyecandan dolayı kalbim normalden hızlı atsa da bunu dışarıya belli etmemeye çalışıyordum. Kendimi kaybetmemek adına diğerlerinden uzaktaki tek yer olan ön koltuğa geçmiştim ve dikkatim arka tarafa kaymasın diye gözlerimi ön camdan dışarıya dikmiştim. Kiyoko'nun yanımda oturuyor oluşu da bana bu konuda oldukça fayda sağlıyordu.

"İlk defa voleybol maçı izlemeye gidiyorsun, değil mi?" diye sordu Kiyoko bana dönerek. Biraz da olsa beni yatıştırmaya çalıştığı, dudaklarında bulunan iç ısıtıcı gülümsemeden belli oluyordu. Amaçladığımın aksine, heyecanlı ruh halim dışarıya mı vuruyordu yoksa heyecanlı olabileceğimi o mu tahmin etmişti bilmiyordum fakat yolculuğumun sakin geçmesi adına, bu benim için çok iyi bir fırsat olmuştu. Kiyoko ile konuşursam göz açıp kapayıncaya kadar diğer okula varmış olurduk.

Başımı sallayıp omuzlarımı düşürürken "Evet." dedim zoraki bir ses tonuyla. Kendimi baskılamaya çalıştıkta patlayacakmışım gibi hissediyordum.

"Hoşuna gideceğine eminim. Karasuno artık yükselmeye başladığı için onlar da senin gibi heyecanlılar."

Anlaşılan o ki heyecanımı saklamaya çalışmam gereksiz bir çabaymış.

"Bu heyecanlarını bu şekilde dışa vurmaları çok... değişik ama."

Koltuğumdan yarı yarıya denecek şekilde kalkıp gizlice arkaya baktım. Yüzlerindeki ifade, neşeli bir insanın yansıttığı hissi yansıtmasına rağmen içlerinde kopan asıl fırtınayı saklamaya yardımcı olamıyordu. Uzaktan pek fazla göremesem de Hinata'nın gergin ruh halini hissedebiliyordum.

"Biraz gürültücü olsalar da özlerinde hepsi, takımı için çalışan yetenekli insanlar."

Dudaklarımda ufak bir tebessüm oluşurken onaylar biçimde başımı salladım.

"Aynen öyle."

Voleybol hakkındaki duygularım sürekli değişse de, onları böyle gördükçe voleybola olan yatkınlığım daha da artıyordu.

Kiyoko ile konuşarak geçirdiğimiz dolu dolu kırk dakikanın ardından Aoba Johsai okuluna gelmiştik. Araba, okulun bahçe kapısından içeri girdiğinde derin bir nefes aldım ve kucağımdaki eşya çantamı sıkı sıkı tutup gözlerimi etrafta gezdirdim. Bu okula ilk defa geliyordum ve özel okul olduğunu duyduğumda nedense ilgimi çekmişti. Karasuno'dan ne farkı vardı öğrenmek istiyordum.

Bahçedeki öğrencilerden gördüğüm kadarıyla bu okulun üniforması, Karasuno'nunkine göre biraz daha canlı renkler içeriyordu; gömlekleri soluk lila rengindeydi, koyu kırmızı kıravatları vardı ve ceketleri Karasuno'nunkinin aksine beyaz renkteydi. Etek ve pantolonlar açık kahve rengiydi ve üzerlerinde siyah çizgiler vardı. Farklı olmayan tek bir şey varsa o da kızların boyunlarına taktıkları kurdele tarzı şeydi.

Her ne kadar bu okulunki ip şeklinde olsa da benim için kurdele her şekilde kurdeleydi. Ne şekilde karşıma çıkarsa çıksın onu boynuma takmak gibi bir düşüncem yoktu.

Servis, antrenman maçının yapılacağı salonun yakınında bir yerde durduğunda sırayla servisten indik ve grup halinde salona doğru yürüdük. Kulüp üyeleri önden yürürken ben arkada koç, Takeda-sensei ve Kiyoko ile birlikte yürüyordum. Benim bulunduğum kısmın aksine, ön tarafta fırtına öncesi sessizlik hakimdi. Yüz ifadelerini göremiyordum fakat yürüyüş tarzlarından anlaşıldığı kadarıyla o kadar gerginlerdi ki dışardan bakan biri kavgaya gittiklerini düşünebilirdi. Karasuno'nun kulüp hırkasının siyah olması da bu düşünceyi destekler gibi oluyordu.

Erratic Simian Δ Oikawa Tooru x OCWhere stories live. Discover now