6 Δ Senpai

1.5K 118 56
                                    

İkimizin arasında kağıt kesiği kadar derin bir sessizlik oluştu. Nishinoya da, ben ona cevap vermeyince başka bir şey söylememişti. Elleri ceplerinde, okulun bahçesinde yürüyordu ve ben de kuyruk gibi onu takip ediyordum. Ne zaman bir şey söylemek için ağzımı açsam, kelimeler boğazımda takılı kalıyordu ve ağzım açık bir şekilde, öylece kalakalıyordum. Biri gelse veyahut Nishinoya'nın ruh hali kendiliğinden düzelse benim için çok daha iyi olacaktı. Öbür türlü bu sessizlik, öğle arasının bitimine kadar süregelecekti.

"Afedersiniz..."

Arkamdan Hinata'nın sesini duyduğumda Nishinoya'yı takip etmeyi kestim ve başımı arkaya doğru çevirdim. Evren beni duyuyor olmalıydı; Hinata da peşimizden gelmişti. 

Tanrım, şükürler olsun! 

Nishinoya "Hmm?" diyerek durdu ve Hinata'nın bir şey söylemesini bekledi. İkisinin arasına girmemek için sessizliğimi sürdürdüm ve birkaç adım geri çekildim.

"Nishiya-san. Liberosun, değil mi? Savunmadasın." dedi Hinata düz bir ifadeyle Nishinoya'ya bakarak. Demek ki, Nishinoya'nın libero olduğunu tek tahmin edebilen ben değildim. Bir de o kadar iyi tutturdum diye kendimle övünmüştüm

Nishinoya, birkaç saniye durduktan sonra "Nishinoya olacak." dedi sakin, ama bir o kadar da sinirli bir ses tonuyla. Noya kısmına ayriyetten bir vurgu eklemişti.

"Neden libero olduğumu düşündün? Kısa olduğumdan mı?"

Sağ tarafındaki ağaçlı banka otururken rahatlamak istermişçesine gözlerini kapattı. Hinata, yaklaşık iki saniye boyunca boş boş baktıktan sonra "Hı? Aa yok..." diye mırıldandı. Bakışları, hala eski düz ifadesini koruyordu.

"Karşılaman inanılmazdı. Libero, en iyi karşılamayı yapan kişi olmuyor mu?"

Nishinoya, Hinata'nın sözleri üzerine gözlerini geri açarken kaşlarını hafifçe çatıp bakışlarında hiçbir duygu belirtisi göstermeden Hinata'ya baktı. Böyle bir cevap beklemediği, biraz da olsa gözlerinden okunuyordu. İfadesiz bakışları, yerini dudaklarındaki küçük gülümsemeye bırakırken "Öyleydi, değil mi?" dedi Nishinoya, eski haline yavaş yavaş dönmeye başladığı, etrafına yaydığı auradan belli oluyordu. Aferin sana, Hinata! Sayende Nishinoya, o bozuk ruh halinden kurtuluyordu.

"Sen, ne söyleyeceğini iyi biliyorsun."

Nishinoya'nın gülümsemesi beni neşelendirmişti fakat bu sefer de benim içime bir mutsuzluk oturmuştu. İçimdeki neşeye zıt bir somurtkanlıkla Nishinoya'ya "Boyundan dolayı libero olduğunu tahmin eden bir tek ben miyim?" diye sorarken aynı zamanda da gözlerimiz kesişmesin diye bakışlarımı kaçırıyordum. Davranışlarımın aksine, pek bir suçluluk duygusu hissetmesem de yine de Nishinoya'ya kendimi affetirecek bir şey deme ihtiyacı duymuştum.   

"Özür dilerim, Noyacchi." 

Nishinoya, elini sallayarak "Takma kafana." dedi ve bana içten bir gülümseme gönderdi. En azından boyuna o kadar da takık biri değildi. 

Ya da bana karşı yumuşak davranıyordu. Spor salonundayken Hinata'ya olan tepkisini düşünecek olursak, ikinci ihtimalim kulağa daha mantıklı geliyordu.

"Bu arada, Lena-san. Siz nasıl tanıştınız?"

Hinata, Nishinoya'dan bakışlarını çekip bana döndü. Ellerimi göğsümde kenetlerken "-san demene gerek yok. Lena diyebilirsin." dedim Hinata'ya bakıp gülümseyerek. Başını sallayıp "O zaman, Lena." dediğinde ben de başımı salladım ve sorusuna yanıt verdim.

"Aslında daha bu sabah tanıştık. Noyacchi, sınıfa girdikten hemen sonra beni gördü ve yanıma gelip bana 'Voleybol mu oynuyorsun?' diye sordu. Ah, sınıfa girişi çok havalıydı."

Erratic Simian Δ Oikawa Tooru x OCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin