19

1.1M 17.5K 4.2K
                                    

Ders zili çaldığında Cansu'yla sohbet ederek sınıfa gittik. Yine aynı yere oturacağımız için canım sıkılmıştı, ama mecburen gidip Kağan'ın yanına oturdum.

"İlk günden başına dert açacak şeyler yapıyorsun," dediğinde hiç istemesem de ona doğru döndüm.

"Pardon?" dedim mesafeli bir sesle.

Bana doğru hafifçe eğilip keskin bakışlarını gözlerime dikti. Karanlık bir havası vardı. Fakat bunun yanında gizemliydi de... İnsanı kendine çeken ve çekimine karşı koyulamayan tehlikeli bir mıknatıs gibiydi.

"Kantinde bize ait olan masaya oturmuşsun?" dedi soru sorarcasına. Sesinin yumuşaklığına karşın bakışları çok sertti.

"Kantin çok doluydu, ben de boş bir yer bulup oturdum. Bu konuda kimseye hesap verecek değilim. Ayrıca bu şekilde konuşup beni korkutmaya çalışmana gerek yok. Masayı yemedik, aynı yerinde duruyor."

"Ben bir soru soruyorsam hesap vereceksin ve evet, birazcık aklın varsa benden kesinlikle korkmalısın. Ayrıca kafana sokman için söylüyorum, bize ait olan bir yere kimse yaklaşamaz, ister boş olsun ister dolu olsun. Bunu herkes bilir."

Onun bu küstah tavrı karşısında kendime engel olamadım ve dudaklarımdan alaycı bir kıkırdama çıkıverince Kağan gözlerini kıstı.

"Bu cidden komik. Hayatımda böyle bir şey duymadım. Kantin bütün öğrencilere açık bir mekân. Herhangi bir yeri sahiplenemezsiniz," dedim.

Yüz hatları sertleşirken dudakları tehlikeli bir tebessümle hafifçe kıvrıldı. Bu tebessümde sadece tehdit vardı. "Burada işler öyle yürümüyor çakma prenses. Bu okulun kuralları var, istesen de istemesen de kurallarımıza uyacaksın. Asiliğe devam edersen canını yakmaktan çekinmem. İşin kötüsü hiçbir şey değiştiremediğin için sadece canının yandığıyla kalırsın."

"Çok saçma!" diye mırıldandım gözlerimi devirerek. "Buna boyun eğeceğimi sanıyorsan, yanılıyorsun. Bana zorla hiçbir şey yaptıramazsın," diyerek yalandan onu takmıyormuş gibi davrandım.

Mavi gözleri fırtınalı bir bulut gibi karardı. "Beni sakın hafife alma, sen zararlı çıkarsın," dedi.

Sözleri dudaklarından tehlikeli bir fısıltı halinde dökülürken, içim korkuyla ürperdi, ama bunu ona belli etmemeye çalıştım. Ben nasıl bir yere düşmüştüm böyle?

"Ha, diyelim, beni hafife aldın ve bir gün bir aptallık yaparak beni sinirlendirdin. İşte, o zaman seninle özel olarak ilgilenirim ve yaptığın son şey o aptallık olur."

Pekâlâ, şu noktada korkumun gittikçe daha da arttığını itiraf etmek istiyorum.

"Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum. Ben bir şey yapmadım ki! Artık üzerime gelme, gördüğün gibi senin ayarında bir insan değilim, seninle kavga etmek istemiyorum. Benim gibi savunmasız bir kızla uğraşmayı bırak," dedim. 

Açıkçası benden uzak durmasının yolunu yapmaya çalışıyordum ama bakalım, işe yarayacak mıydı?

PSİKOPATWhere stories live. Discover now