20

1.1M 17.7K 1.7K
                                    

Kağan kaşlarını çatarak ciddi bakışlarla bir süre bana baktı. "Kantindeki o küçük gösterini beni sinirlendirmek için sergilemedin yani, öyle mi?"

"Hayır, umurumda değilsin. Kendini bu kadar önemli görme. Ayrıca insanları sinirlendirmek gibi bir hobim yok. Genelde insanlarla normal yollardan anlaşabilen, kendi halinde bir insanım ben."

"Bir daha düşün istersen," dedi tek kaşını kaldırarak. "Serkan'la, yani seni uyaran çocukla ilettiğin selamı aldım," derken oldukça korkutucu görünüyordu.

Ah, bu çetede haberleşme ağı çok iyi çalışıyordu anlaşılan. Acaba Serkan'a o kadar fazla karşı çıkmasa mıydım diye düşünmedim değil. Ama şu an geri adım atamazdım.

"Boş yer buldum ve oturdum. Bu konuda ne sana ne de bizi uyarmak için gelen Serkan denilen çocuğa hesap vermeyi düşünmedim. Burasının bir okul olduğunun farkına varsanız iyi olur. Okullarda kimsenin ayrıcalığı olmaz. Ayrıca topu topu beş dakika bir sandalyeye oturmuş olmam sence de çok uzun bir mevzuya dönmedi mi?"

Hayır, özür dilememi mi bekliyordu? Bu asla olmayacaktı!

"Burası senin bildiğin o züppe yuvası olan okullara benzemez, çakma prenses. Önemli olan konuyu atlıyorsun. Bu okulda bizim sözümüz geçer, biz ne dersek o olur, alışmaya başlasan iyi edersin. Sana herhangi bir uyarı geliyorsa bugün yaptığın gibi diklenmek yerine, kabullenip itaat edeceksin, yoksa seninle çok büyük sorun yaşarız."

Bir anda bütün bedenimin ürperdiğini hissettim. Buna sebep sesindeki soğukluk mu, yoksa sözlerinin altında yatan tehdit miydi, emin olamadım.

"Seni son kez uyarıyorum, bundan sonra adımlarını atarken iki kez düşün, aksi halde üzülen sen olursun."

"Neden sürekli benimle uğraştığını anlamıyorum," dedim mırıldanarak.

Beni rahat bırakmasını öyle çok istiyordum ki! Böyle belalı birini karşıma almak gerçekten tehlikeliydi, biraz alttan alıp dikkat çekmemek en iyisiydi sanırım.

"Çünkü canımı sıkıyorsun," diye cevap verdi tiksinti dolu bir sesle. "Dik başlılığa asla tahammülüm yok. Senin gibi zengin, havalı görünen şımarık kızlardan nefret ederim," derken hissettiği nefreti gözlerinden okuyabiliyordum.

"Beni tanıyormuşsun gibi konuşma, çünkü tanımıyorsun. Bu söylediklerin sadece birer önyargıdan ibaret."

Küçümseyen bakışlarla beni baştan aşağı süzdükten sonra koyu mavi gözleri gözlerimi buldu. "Gördüklerim yetiyor," dedi.

Bakışlarına öfkeyle karşılık verip hemen önüme döndüm. Salak!

Kağan bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Aslında şanslısın ki yeni olduğun için bu seferlik yaptığın aptallığı görmezden geleceğim," diyerek tembelce arkasına yaslandı. "Ama sadece bu seferlik."

Gözlerimi devirdim. "Ah, lütfettiniz, teşekkürler Kağan hazretleri," dediğimde keyifle gülmeye başladı. Bu bütün dişlerini ortaya çıkaran kocaman bir gülüştü.

O an ona öylece bakakaldım. Kahretsin, gülmek ona nasıl da yakışıyordu öyle!

Gülmeyi kesince bana doğru biraz eğilerek omzuma düşen bir tutam saçımı parmağına doladı. "Akıllı bir kız ol," dedi o mavi gözleriyle gözlerimin içine bakarak.

Yakınlığıyla ürperdim, bakışlarıyla beni esir almıştı sanki. Çok zor olsa da hiç etkilenmemiş gibi yaparak, "Uyarın için sağ ol," dedim kibirli bir sesle ve saçımı onun parmaklarından kurtararak omzumdan geriye doğru attım.

Hafifçe gülüp geri çekildi. "İnan, beni karşına almak istemezsin çakma prenses, hele düşmanın olmamı hiç istemezsin. Uyarımı dikkate al. İlk günden daha fazla canımı sıkacak davranışlarda bulunma."

Küstahlığı ve bu büyük egosu karşısında yüzümü buruşturdum. "Sen herkesin sana boyun eğeceğini falan zannedebilirsin ama ben herkes değilim. Kimsenin beni ezmesine izin vermem," dedim hırçın bir edayla.

Pekâlâ, alttan alma planım buraya kadardı.

"Kes!" dediğinde bu kabalığı karşısında irkilerek gözlerimi kırpıştırdım. "Benimle böyle konuşabileceğini mi sanıyorsun sen?" deyip öfkeyle kaşlarını çattı. "Neler yapabileceğim hakkında en ufak bir fikrin yok. Ne kadar ciddi olduğumu anlaman için zarar görmen mi lazım? Bunu mu istiyorsun?"

"Beni bu şekilde tehdit edemezsin," diye çıkıştım.

Sakin bir tavırla omuz silkti. "Ben tehdit etmem," dedi buz gibi bir sesle. "Olacaklardan haberdar ederim."

İçimi bir öfke kapladı, bana üstünlük taslamasına asla izin vermeyecektim. "Biliyor musun, sizin bu okulda koyduğunuz o saçma sapan kurallar umurumda değil," dedim sinirle. Ardından hızımı alamayarak devam ettim. "Boşuna uğraşma. Sen de, o tehlikeli arkadaşların da beni korkutmuyorsunuz."

Yalan, yalan, yalan.

Dudağının bir kenarı tehlikeli bir ifadeyle kıvrıldı. "Yazık olacak sana. Neyse, uyarmadığımı söyleyemezsin," dedi aşağılayan bir tavırla ve önüne dönerek konuşmamızı bitirdi.

Kendini beğenmiş budala!

Gözlerimi kısarak onabakarken içimden sürekli sakin olmam gerektiğini söyleyip durdum. Karşımdaki buserseri pisliği boğarak öldürme isteğime karşın direnmeye çalıştım, fakat şuanda bu cidden çok zordu. 

Nasıl da sinir bozucu bir çocuktu böyle!

PSİKOPATWhere stories live. Discover now