11. Bölüm

671 22 0
                                    

  Bihruz Bey bu dakikada pek mutsuzdu. Keşfi Bey'in o suretlehaykırması, hanımların o suretle gülüşmesi, sorusunun cevapsızkalması, arabacının, o teresin de – landonun kapısını açmakta, hanımları alıp gitmekteki sürati, nihayet sarışınhanımın arabadan bakıp da bir adiyöcük bile demeksizin çıkıp gitmesi çaresiz beye pek ziyade tesir etmişti. Bu duygupatlamasının şaşkınlığı içinde ansızın hatırına landoyu takipetmek fikri geldi. Kapının yanında bağcı kılığında iki kişidurmuş konuşuyorlardı. Onlara bakarak sertçe bir eda ile"Mon ekipaj?.." dedi ve muhataplarının hızlıca hareket etmelerinibekledi. Fakat herifler bundan bir şey anlamadıklarındanhayretle birbirine bakmaktan başka hiçbir şey yapamadılar. Bihruz Bey'in buna da canı sıkıldı. Artık kendi gözleriylearabasını aramaya başladı. Halbuki yukarıki kapıdanbahçeye girdiği zaman ekipajı aşağıki kapıya getirmesini koşeyetembih etmemişti. Onun için araba kendisini bıraktığıyerde bekliyordu. Sarışın hanımın ardı sıra bir kere bahçedendışarıya çıkmış bulunduğu için şoseden yukarıya doğruaceleyle yürümek istediyse de birbiri ardınca gelmekte olanarabaların izdihamından ve hususuyla bir sarı bulut gibi havayayükselmekte olan tozun yoğunluğundan ürktü. Tekrarbahçeye girdi. Acele ile giriş parası vermeyi unutmuştu.ihtar üzerine elini cebine soktu, bir mecidiye çıkardı, paraalan adama fırlattı. Mecidiyenin üst tarafını almaya meydanyoktu. Koşar gibi bir süratle yürürken Keşfi Bey'i birazevvel gördüğü yerde göremeyince süratini daha da artırdı.Bu aralık yolunun üzerinde karşılaştığı süslü bir madamanınfistanına bastı yırttı. Telaşından, zarar gören kişinin cinsiyetinive özellikle yabancılığını düşünemeyerek "pardonmon şer!" dedi geçti. Biraz daha ötede bir tepsi içinde kahveve bira götürmekte olan garsona çarptı, tepsiyi yere düşürdü.Şişeler kırıldı. Dökülen kahveler, biralar kendisiyle beraberkadın erkek birkaç kişinin daha üstüne başına sıçradı.O yine koşup gidiyordu. Garson "Beyefendi! Beyefendi!Bizim zararlar ne olacak?.." diye haykırmaya ve arkasındankoşmaya başladı. Çaresiz bunun için de durdu. Jilesinin cebindenbir altın çıkardı, garsona doğru attı. Bu aralık tanıdığı bir kişiye rastgeldi. O kişi bir şey söylemek, bir şey anlatmakiçin kendisini yolundan alıkoymak istediyse de Bey:"Je afer!.. Je afer!.. Jö süi tre prese." diyerek bundan da kurtuldu. Hele güç bela kapıdan çıktı, arabasını buldu. Par malör arabacı hayvanların önüne birisini bırakarak o da kendininbir ufak işi için bir tarafa gitmişti. Bihruz Bey arabacınındönüşünü beklemedi. Hemen yerine çıktı, terbiyeleri elinealdı, hayvanları kırbaçladı, aşağıya doğru olabildiğince süratle gitmeye başladı.  

  Yolun üzeri arabalar, hayvanlar, insanlarla hıncahınç doluolduğundan Bihruz Bey dakikada bir durmaya mecbur oldukçasabırsızlığından pek ziyade sıkılırdı. Sonunda aşağıki kapıyı da buldu.  Oradan ötesi tenhaca idi. Arabayı alabildiğinekoşturarak Tophanelioğlu mevkine geldi, birdenbiredurdu. Çünkü burada karşısına çıkan dört yoldan hangisinegitmek lazım geldiğini evvelce düşünüp kararlaştıramamıştı. Burada dahi ziyade sıkılmaya başladı. İki dakika kadardurakladıktan sonra Beylerbeyi'ne inen yolu tutturdu.İstavroz üzerlerine kadar bir koşu gitti. Landodan bir iz bilebulamadı. Oradan döndü. Bağlarbaşı, Nuhkuyusu yoluylaHaydarpaşa'ya indi, landodan yine eser bulamayınca bütün bütün üzüldü.

Bu esnada vakit de on ikiyi geçmiş, yarıma geliyordu. ÇaresizceKoşuyolu'ndan ağır ağır giderek büyük bir üzüntüyleköşküne döndü. Doğruca odasına çıktı. Fesini bir tarafa attı,eldivenlerini çıkardı.  O aralık: "Mösyö e servi, e Mösyö Piyere lâ.." diye gelen uşağı Mişel'i bir tekdir ile savdıktan sonratrapezenin üzerinde bir tabak içinde duran frenk sigaralarındanbirisini aldı, tepesini dişiyle kopardı, sigarayı lambadanyaktı, kanapeye geçti oturdu ve sigarasının tavana doğru yükselmekte olan mavi dumanını bakışıyla takip edereküzüntü içinde düşünmeye başladı.

Araba SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin