23. Bölüm

333 13 0
                                    

Bihruz Bey muhabbetnameyi istediği gibi yazmaya ve yanına Venüz'ün intihabıyla güzellerden güzel, istediğinden alâ iki kuple de koymaya muvaffak olduğu için pek bahtiyar, aşırı mesrur [sevinçli] idi.

Cumaya daha beş gün var idiyse de "İnsan mesut olunca vakit nasıl çabuk geçiyor!" değil mi ya? Pazar, pazartesi, salı, çarşamba günleri çabuk çabuk geçiverdi.

Salı akşamı Mösyö Piyer koltuğunun altında beyaz bir kâğıda muntazaman sarılmış kocaman bir kitap ile köşke gelmiş ve o saatte Bihruz Beyin klas odasında bulunduğunu haber aldığından doğruca oraya gitmiş idi. Odaya girer girmez:

— Bonjur bey! Nasılsınız!.. Amur dö fama dair size güzel bir kitap getirdim, diyerek kitabı yazı masasının üzerine bıraktı.

Bihruz Bey, kendisine biraz münkesirdir [kırgındır] zannettiği profesöründen bu iltifat ve lûtfa mazhar olunca fevka'l-memul [beklenilenden fazla] sevindi. Hocasının elini eline alıp birçok sıkarak:

— Emablsınız aziz muallim efendi! Âciz şakirdinizin [öğrencinizin] kusurlarını affetmekte cömertsiniz!.. dedi. Hemen kitabı aldı. Sargısından çıkardı, açtı. Ötesine berisine bakarken Venüz âlemlerini arz eden bir iki resim gözüne ilişti. Onları temaşadan hâsıl ettiği fart-ı memnuniyeti [seyretmekten meydana gelen aşırı memnuniyeti] anlatmak için Mösyö Piyer'e teveccühle [dönerek] elini yakaladı, birçok sıktı:

— Ah! Ne güzel kitap!.. Hem de illüstre. Resimleri de gayet alâ. Kes kö se kö sa? Bakalım adı ne imiş? Lezavantür dö şövalye dö Foblas. Kimdir bu şövalye?.. Fransa tarihinde böyle bir şövalye hatırıma gelmiyor.

— Bu şövalye tarih-i siyasîye [siyaset tarihine] dahil değildir, se tön otr ordr dö şövalari, okuduğunuz vakit ne olduğunu anlarsınız.

Mösyö Piyer geçen defa sofra başında şakirdini ziyadece haşlayıp münkesiren [kırgın olarak] hareme kaçırdıktan sonra salı akşamı beye amur dö fama dair bir güzel kitap getirmek için kendi kendine vermiş olduğu sözde sebat etti. Yalnız bu kitap Kont dö Bokas olacak iken o gelmedi de yerine Lezavantür dö şövalye dö Fablas geldi. Bunda da kabahat Mösyö Piyer'in değildi. Mösyö Piyer cuma akşamı şakirdiyle geçen muhaveratı [konuşmaları] eğlence kabilinden olmak üzere bir muhibbine [dostuna] hikâye edip de kitap hakkındaki niyetini de açtığı zaman o zat buna:

— Kont dö Bokas münasip değildir. Lezavantür de şövalye dö Fablas götürseniz daha iyi olur, diyerek niyetini değiştirmeye sebep olmuş idi.

Mösyö Piyer, Bihruz Beye kitaba, kâğıda, filâna dair ne getirirse parasını beyden alırdı. Bu defa getirdiği kitabı güya hediye olmak üzere getirmiş ise de bunu kırk frank vermek üzere veresiye aldığından bu parayı yine beyden çıkarmak için münasip bir zemini talep [uygun bir isteme yolu] düşünüyordu.

Bihruz Beyin cömertliği, ulüvv-i cenabı [eli açıklığı] Mösyö Piyer'i bu endişeden kurtardı. Beyefendi:

— Bu güzel kitabı kaça alabildiniz? der demez Mösyö Piyer ağzından dışarıya fırlamak için beş dakikadan beri dilinin ta ucunda bekleyen;

— Kırk frank! kelimelerini Bihruz Beyin kulağının zarına şiddetle çarptırdı. Halbuki bey bulunduğu dakika-i şevk ve sürur [neşe ve sevinç dakikası] içinde kitabın bedeli olmak üzere "iki yüz frank!" sözünü de işitseydi gene memnunen verecekti. Binaenaleyh:

— Kırk frank? Bedava! dedi. Hemen jilesinin cebinden iki lira çıkardı. Mösyö Piyer'e uzattı. Mösyö Piyer altınları alıp bi'l-muayene [inceleyip] Osmanlı altını olduğunu anlayınca:

— Şimdi bunun üst tarafını nasıl bulmalı? dedi ve beyefendiden:

— Ne ehemmiyeti var, başka vakit verirsiniz, cevabını alması üzerine altınları port monesine yerleştirdi. Kırk frangın kırk beş buçuk franga kadar farkını da bu yolda eskiden beri zimmetine iliştirdiği birçok frank farklarının cümle-i yekûnuna [toplamı arasına] gönderdikten sonra derse mübaşeretten [başlamadan] evvel Lezavantür dö şövalye dö Fablas'tan beyefendiye birkaç paj okuyup lâzım gelen yerlerini tatlı tatlı şerh etmeye başladı.

İşte bu hadise de Bihruz Beyin zaten berkemal [tam] olan mesudiyetini dübalâ etmiş [iki katına çıkarmış] idi.

Araba SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin