16. Bölüm

594 23 0
                                    

  Bihruz Bey'in son sözü pek doğru idi. Daha üç dört ay evvelPol e Virjini'yi (Paul ve Virjini: Bernardin Saint-Pierre'in 1787 yılında yayımladığıaşk romanı.)   birlikte okudukları zaman bu iki tabiat çocuğununhemen kendileriyle birlikte doğup kendileriyle birlikteortaya çıkan ruhani alakalarını, iki saf kalbi birbirinebağlayan o masum aşkı –ıssız bir adanın tenha mevkilerinde,akarsuların kenarlarında, karanlık ormanların kıyıcıklarında,kumluk sahillerde, muz ağaçlarının tepelerinde, yavrukuşların yuvaları yanında aydınlık denizlere, renkli günbatımlarına,parlak güneşlere, latif mehtaplara karşı gerçekleşen–belirişlerin hoşluklarını Mösyö Piyer ne kadar tatlıtatlı anlatmış, ne kadar tatlı tatlı yorumlayıp açıklamıştı!Daha üç dört hafta önce La Dam O Kamelya'yı (Kamelyalı Kadın: Alexandre Dumas, fils'in1848'te yayımladığı romanı. Taşra burjuvası Armand Duvall ile kurtizan ve veremlemalul Marguerite Gautier'nin aşkı anlatılır.)  köşke getiripde "Vualâ ön şedövr dü roman!"  (İşte roman türünün bir şaheseri.) diyerek kitabı hemen o geceyukarıdan aşağıya Bihruz Bey'e dinletip anlatırken Margrit'in o aslında temiz olmayan bahtsız kadıncağızın sevip sevildiğiArman hakkındaki aşkının halisliğinden ve bu aşktandoğan hissiyatın saflık, incelik ve nezihliğinden ve sonundaçaresiz aşığın verem olarak garip bir şekilde vefatından MösyöPiyer ne kadar etkilenmiş, öğrencisini de ne kadar etkilemişti!Özellikle daha üç dört gün önce Alfons Kar'ın IhlamurlarınAltında adındaki romanını Bihruz Bey okuyup daromanın kahramanı olan İstefan'ın aşk ile o derece çılgınlıklarınızihnine aldıramadığından bahsettiği zaman –nefsanialakanın o derecesine pasyon (İhtiras) denilip tutulanları, adeta mecnunadöndüreceğini ve bu mecnunluğa yakalananların genelliklesevgililerine kavuşmakla da teselli bulamayarak mahiyetikendilerince de meçhul bir hayat kırıklığı hissinin sonucundaintihar edegeldiklerini ve bu tutku halini Almanşairi Göte, meşhur Verter hikâyesinde gayet tabii bir şekildetasvir etmiş olduğundan bir kere de o hikâyenin Fransızcatercümesini okumak lazım olduğunu– Mösyö Piyer ne kadarciddi bir tavır ile öğrencisine anlatmıştı! 

Bu akşam Mösyö'ye ne oldu da daima saygıyla andığı aşkve muhabbeti böyle hor görmeye kalkıştı?

Zavallı Bihruz Bey muallim efendiye hitaben: "Pardon damursil vu ple!" (Lütfen aşktan bahsedelim.)dediği vakit neler düşünmüş idi: Gündüzkiaşk macerasını tüm ayrıntılarıyla ve özlü bir şekilde MösyöPiyer'e anlattıktan sonra o özü muallim efendinin dil becerisiylegiydirilmiş, kuşatılmış, süslenmiş, kıvraklanmış olaraktekrar işitecekti!.. Evet! İhtişam denilen arabanın süsü olan, nazik bir eda ile saçları omuzlarına salınan sarı kızla ilk âşıkâne bakış alışverişinden başlanarak bahçeye iniş-ler, lâkın kenarında duruşlar, gülüşler, söylenişler, yer aynasışakası, pırlanta sohbeti, çiçek muhabbeti, gezinişler, yürü-yüşler, randevu talebi, rakip belası, keder veren ayrılma, vedaetmeden yola çıkma, engellerin istilası, vakitsiz takip, sonuçsuzarayış, çarpıntılar, hiddetler sırasıyla üçer beşer kelimeile söylendikçe Mösyö Piyer bu cümle ve kısımları kendisineözgü belagat ve şenlikle genişletip süsleyerek tekraredecek... Bihruz Bey de bunları dinledikçe bu güzel, bu şairaneromanın kahramanı bizzat kendisi olduğunu düşünerekmutluluk ve iftiharla dolacaktı.

Bihruz Bey'in istifadesi bundan ibaret de kalmayacaktı:Henüz birinci faslı meydana gelebilen bu güzel romanı arzuladığısonuçlandırmak için ne türlü entriglere (Entrika),  tedbirlerebaşvurmak lazım geleceği konusunda Mösyö Piyer'in teorikbilgisinden ve pratik tecrübelerinden yardım da istenecekti.Par malör ( Ne yazık ki ) muallim efendinin bu akşam tersliği tuttu. Neticehakkında kendisinden bir fikir almak şöyle dursun başlangıçtanbile bahse imkân bulunamadı.  

Diğer taraftan Mösyö Piyer de öğrencisine karşı gösterdiğikaba muamelede o kadar haksız değildi. Herif SüveyşKanalı meselesi gibi ciddi ve derin bir konu içinde yuvarlanıpuğraşır, söylenip dururken Bihruz Bey'in damdan düşergibi: "Parlon damur sil vu ple" demesi ve özellikle: "Dö kelamur vule vu kö jö parl?..." (Hangi aşktan bahsetmemi istiyorsunuz?) tecahül-i arifanesine "Dö lâmurdö fam!"  (Kadın aşkından.) kaba tabiriyle karşılık vermesi affolunur münasebetsizliklerden,hazmolunur kabalıklardan mıdır?  

Halbuki Bihruz Bey kendi kabahatini anlayamadığındanMösyö Piyer'in münasebetsizliğini karakterindeki asabiyetin her nedense heyecanda bulunmasına ve bu kötü tesadüfü fataliteye (Kader) atfederek zorunlu olarak, konuşmaktan imtinaetmeye karar verdi. Yemek gürültüsü de sona ermişti. Meyveyibeklemeksizin sofradan kalktı. Bundan sonra aralarındaşu sözler söylendi:  

– Pardon Mösyö Piyer! Rahatsızım, başım pek ağrıyor.Müsaadenizle içeri gideceğim. Siz yarın belki erken inmişolursunuz, o halde a mardi, nes pa?  (Salı görüşürüz, değil mi?)

  – Nasıl isterseniz...

 – Bon suvar (İyi akşamlar), Mösyö. 

– Bon suvar Bey, Allah rahatlık versin!.  


Araba SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin