2.BÖLÜM-ÖLÜM

1.3K 54 0
                                    

Bölüm şarkısı;
Bazzi / Myself

Çığlık çığlığa bağırmak istedim o an. Kanlı olduğunu tenime değen ıslaklığıyla anladığım eliyle ağzımı kapatmasaydı eğer, gerçekleştirecektim de.

Sessizce gözyaşlarım süzüldü yanağımdan. Yüzünü görmemiştim henüz, sesi de tanıdık gelmiyordu. Kafamı azıcık çevirsem görecektim, ürpertici sesi adeta donakalma terimini yaşatıyordu bana.

Yüzüme savurduğu eliyle şiddetli bir yanma hissettim yanağımda. Tiz bir çığlık kaçtı dudaklarımın arasından. Işığı kapattı aniden. Sanırım onu görmemi istemiyordu. Benimse ışık kapanmadan görebildiğim tek bir şey vardı, o da bileğindeki dövme. Ben kaçmaya yeltenirken saçlarımdan kavradı. Hepsi teker teker koptu zannettim. Duvara sertçe ittirdi beni. Acıyla bağırdım.

"İmdat!"

"Şş," dedi, sesinden anlaşılıyordu güldüğü. "Daha yeni başlıyoruz."

Neler olduğunu hala idrak edemeden başımdan akan ılık sıvıya gitti titreyen ellerim. Başım öylesine dönmüştü ki, düşüp bayılacağım sandım. Gözlerim usul usul kararırken duvarın dibine kaydım güçsüzce. Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmiyor, canım çok acıyordu.

"Kimsin sen?"

Titrek ve cılız sesim, hissettiğim acının simgesiydi. Vestiyere koyduğum çantamın içinden telefonumun sesi geliyordu. İkinci çalmasıydı bu. Bir yandan ağlıyor bir yandan ellerimle geri geri sürüklüyordum kendimi. Oda karanlıktı fakat sokak lambasının içeriye yansıyan kısmı zifirden kurtarıyordu.

"Yolun sonuna geldiiik!"

Git gide gürleşen kahkahası daha da korkmama neden oluyordu. Öfke saçıyordu adeta. Tam o an kapı çaldı.

"Naz? Benim, Rüya."

Panikle nefesimi tuttum. Bakışlarımı biraz uzakta boynunu çıtlatan adama çevirdim. Korktuğumu açık açık sergileyen gözyaşlarım ve saç diplerimin acısı arasında bulduğum fırsatla fısıldadım.

"Sakın ona zarar verme, onun bir suçu yok..."

Benim de bir suçum yoktu oysa... Yüzünü seçemesem de silüetini görebiliyordum.

"Lütfen..." diye ekledim yalvarır gibi.

İri silueti birkaç adımda kapıya vardığında korkudan tir tir titredim. Sanki ona böyle yaparak engel olabilecekmişim gibi başımı sağa sola salladım.

"Yalvarırım ona zarar verme..."

Sırtı dönükken işaret parmağını doğrulttu sertçe. Sus demekti bu. Uzun boyu dolayısıyla görmek için eğilmek zorunda kaldığı kapı deliğinden dışarıyı bir kaç saniye izledikten kısa bir süre sonra konuştu.

"Gönder şunu."

Bunu, düşünür gibi ellerini başına çıkartırken söyledi. Ses tınısında bir uyuşturucu bağımlısının kriz esnasında ne yapacağını bilemez endişesi vardı.

"Açmadın telefonlarımı, merak ettim. Bak eğer gittiğim için kızgınsan özür dilerim. Gerçekten korkmuştum. Hadi Naz, lütfen. Merak ettim seni."

İlerideki koltuğa oturdu; uzun kollu, dar kazağının kollarını dirseklerine kadar sıyırdı. Dirseklerini dizlerine koydu. Elleriyle saçlarını karıştırdı sertçe. Onu korku dolu bakışlarımla izlemeye koyulmuştum, kim olduğunu, bir sonraki hamlesini anlamaya çalışıyordum. Bir anda başını kaldırdığında tedirgince yerimden kalktım. Parmak uçlarımda kapıya vardım. Parmaklarımı kapının üzerinde gezdirdim ve deliği buldum. Onu gördüğümde çenem titredi. Yukarı baktım ağlamamak için. Yutkundum önce, sesimin normal çıkmasını sağlamalıydım.

"Duş alıyordum, duymadım aradığını."

Ona bir yabancıymış gibi kapı arkasından cevap verdiğim için bozulmuş olacak ki sesi kırgınlık içermişti.

"Kapıyı açmayacak mısın Naz?"

Ses vermedim, elimle ağzımı kapattım sesimin çıkmaması için. Şayet tam sırtıma sert bir şey temas ediyordu. Bıçak, silah ya da başka bir şey.

"Her şey yolunda mı?"

Korkuyla panikledim, boğazımı temizledim.

"İzin verirsen uyumak istiyorum. Sabah görüşürüz, iyi geceler."

"Naz, iyi değilsin. Bir terslik yok değil mi? Bak sana öyle davrandığım için özür dilerim. Hadi aç kapıyı, hem bomboş dairede tek başına kalamadım hem de seni yalnız bırakmak istemiyorum."

Ne çok isterdim bütün bunların bir kabus olmasını. Yanıtsız bıraktığımda sessizliği bozdu.

"Pekala istediğin gibi olsun, sabah görüşürüz. Seni seviyorum kız kardeşim."

Gözyaşlarım birer birer intihar ediyordu gözlerimden. Çok geçmeden ayrıldı kapıdan. Ayak seslerinden anlamıştım. Parmaklarım kapıdan güçsüzce süzüldü. Kim, ya da ne istediğini bilmediğim bir adamla aynı evde yalnız kalmış olmanın korkusu gitmiyordu içimden. Arkamı döner dönmez karnımda hissettiğim metalle kalakaldım. Kuvvetli ama kısa bir çığlık attım, nefesim kesilmişti sanki. Verebildiğim tek tepki yere yığılmak oldu. Elimi güçlükle karnıma ulaştırdım. Her yer kan, titreyen ellerim kan. Ben acı içinde kıvranırken o, bütün soğukkanlılığı ile çöktü yanıma. Tek seferde karnımdaki metali çekip çıkardığında geri kalan tüm gücümle acıyla bağırdım.

Yüzüme eğildi, sesi neredeyse fısıltı gibiydi.

"Seninle biraz oyun oynayacağız küçük hanım."

AFİTAPWhere stories live. Discover now