4.BÖLÜM-PLAK

1K 31 3
                                    

Bölüm Şarkısı;
Billie Eilish - I don't wanna be you anymore

Sadece bileğindeki dövmesini hatırladığım iri gövdeli, hastalıklı ruhlu o adamın elinden beni nasıl kurtardığını hala gözleri dolarak anlatıyor Rüya. Yine dizine yatmış vaziyette dinliyorum onu.

"Sen orada öyle acı çekiyordun ya; ne yapacağımı bilemiyordum, aklım duracak gibi oluyordu. Bir de 'ölüyorum' deyişlerin yok muydu, ah... Daha fazla hatırlamak istemiyorum o anı."

Yutkundum, ister istemez elim karnıma gitti. Sanki hâlâ acıyacak gibi geliyordu. Üzerinden neredeyse 1 yıl geçmişti. O gün hastaneye kaldırdıklarında üç gün komada kalmışım. Ölecek gözüyle bakılmış, ama hala parmaklarımın arasına geçirdiği elini hissediyorum Rüya'nın. O tuttu beni düşmek üzere olduğum hayat uçurumundan. Zaman zaman uykumdan ağlayarak uyandığım olmuştu sonrasında. Kim, neyin bedelini ödetmek istemişti?

"Saçlarına en sevdiğin şekli ördüm. Sen uykuya daldın, hiç uyanmayacaksın diye ödüm koptu. O adamın yüzünü hiç görmedim, göremedim. Islık çalarak yaklaştığını hatırlıyorum sadece. Kapının arkasına geçtim, elime odada bulduğum herhangi bir cismi aldım. Ne olduğunu dahi hatırlamıyorum. Tam içeri girdiğinde nefesimi tuttum, kafasına vurduğum gibi yığıldı yere. Öyle gözümü kararttım ki öldürmek istedim o an. Sonrasında senin canının pek bekleyesi olmadığı için sana yöneldim. Kucağıma aldım seni, düşe kalka koştum. Kimseye görünmemek için kırk takla attım. Görseler, bir ses duysalar ikimizin de işi bitecekti. Bir an önce hastaneye gitmeliydin. Nabzın zaten yoktu, olamaz dedim kendi kendime. Benim hala umudum var, ölemezsin. Güç bela yetiştik hastaneye ama, zor ikna ettim doktorları. Tutturdular bi' nabız yok, kurtaramayız diye. 'Siz onu tanımıyorsunuz dedim. Tanısanız bilirdiniz kolay pes etmeyeceğini.' Tam 3 gün Naz, 3 gün komada kaldın. Dile kolay, bana zor."

Duraksadı kısa süreliğine. Dolan gözlerini gizlemeye çalışmadı ama sesinin düzelmesini bekledi.

"Sayende tam 4 kilo vermiştim."

Gülümsemesi odayı doldururken, doğruldum dizinden.

"Sabah, gideceğiz değil mi?"

Gülümsedi hüzünle.

"Gideceğiz."

Bana gülümsediğini görünce, güneşin yalnızca sabah doğmadığına kanaat getiriyorum. Böylesine bir kardeşe sahip olmak, tarifsiz geliyor.

Sabah uyandığımda içimdeki burukluğu yok etmeye çalışarak bir bardak su içtim.

"Geç oldu, hadi artık gidelim." dedi vestiyerden anahtarı alırken.

Anahtarı almayı hep o düşünürdü, kapıyı kilitlemeyi de. Bu düşüncelerden kulağımı dolduran serzenişiyle sıyrıldım. Ben ona içimi doldurup taşıran sevgimle gülümserken onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

"Yine ne geldi aklına da sırıtıyorsun böyle?" dedi gülmeye hazır ifadesiyle.

"Hiç." dedim gülmeye devam ederken.

İfadesi göz devirmeye dönüşürken apartmanın çıkışına ilerledim.

Arkamdan yetişip koluma girdi adımlarımızın eşit olmasına dikkat ederken. Bisiklete binen üst komşunun küçük çocuğunun başını okşamayı da hiç ihmal etmezdi. Ona döndüm sırıtarak. Çenesinden tutup küçük bir çocuk edasıyla sevdiğimde güzel gözleriyle gülümsedi.

AFİTAPWhere stories live. Discover now