16. BÖLÜM-ZEHİR

129 12 1
                                    

Bölüm şarkısı;
The weekend - Earned it

"Üzgünüm, geciktiniz küçük hanım :) Güzel kardeşine hoşça kal de."

Gözlerimden alevler fışkırıyordu sanki.

"Hayır! Hayııır!" diye çığlık attım.

Kulaklarımı dolduran silah sesi, kalbimin duracak gibi olmasına sebebiyet vermişti. Ayaklarım, koştuğum sokağın bastığım her taşında kayıyordu sanki.

Boğazım parçalanana kadar bağırdım.

"Hayııır, dur yalvarırım dur!!"

Az ilerimizde olan harabeydi sesin geldiği yer. Hışımla içeri attık kendimizi. İçeride bizi bekleyen bir tuzak var mı yok mu düşünmemiştik bile. Öylece girdiğimiz odada, tam videodaki yerde bir kız çocuğu vardı. Elleri, ayakları sımsıkı bağlanmış, videodan farklı bir şekilde kafasına büyük bir çuval geçirilmiş vaziyetteydi. Başından akan tüm kanlar vücudunun her yerine akmış, narin bedenini kırmızıya boyamıştı.

Dizlerinin dibine çöktüm acıyla.

Yalvarırım bu bir kabus olsun. Bu gördüklerim birer hayal ürünü olsun ben şizofreni olmaya razıyım, yalvarırım gerçek olmasın.

"Rüya..." diye fısıldadım sesimin çıktığı kadar. Öyle canım acıyordu ki. İçimi söküyorlar sanki. Ona nasıl kıymışlardı? Masum bir kız çocuğunun canına kast etmek bu kadar kolay mıydı? Bunu yapan bir polis olabilir miydi? O polis Bora olabilir miydi? Bu çok saçmaydı.

"Rüya, onu öldürdüler. Yetişemedik, kurtaramadık..."

Bağırmaya başladım. Ellerimi öyle sıkıyordum ki, kemiklerim kırılacaktı.

"Allah kahretsin! Neden yaptın, neden!!"

Tıpkı bir çocuk gibi ağlıyordum. Biraz arkamda duran Rüya'nın dizlerine kapandım.

"Rüya yalvarırım bana bir iyilik yap ve beni öldür, artık dayanamıyorum... Yalvarırım al canımı kurtar bu eziyetten!"

Elini ağzına kapatmış, ağlıyordu o da. Çöktü yanıma anında. Sımsıkı çekti kendine beni. Hıçkırıklarım odada yankılanırken, nefes almakta zorlanıyordum. Almak da istemiyordum. Bu nasıl acı? Bu nasıl bir his?

"Şş, geçecek kardeşim. Ne olur bırakma kendini..."

Olumsuzca kafa salladım. Bu geçmeyecekti.

"Sen güçlü bir kadınsın. Bunun da üstesinden geleceğiz tamam mı?" dedi titreyen sesiyle bana güç vermeye çalışırken.

"Güçlü olmanın hiçbir işi halledebildiğini görmedim. Lanet olsun, bu çok acı veriyor..."

Emin olduğum bir şey var ki; güçlü olmak ya da güçlü kalmaya çalışmak, acıdan başka bir şey getirmiyordu. Çenem titriyor, içimde fırtınalar kopuyordu. Şu ev başımıza yıkılsa bu kadar canım acımazdı sanırım.

Yaşarken sarılamadığım kardeşime sarılmak istedim o an. Usulca sıyrıldım Rüya'nın sığınağım olan kollarından. Kardeşime doğru ilerledim. Dudaklarımı birbirine bastırırken, kafasındaki kana bulanmış çuvalı kaldırdım titreyen ellerimle.

AFİTAPWhere stories live. Discover now