21- Savaş Klubü

2.4K 131 41
                                    

Neredeyse bir hafta tamamen olaysız geçmişti bile. Karnımdaki yara neredeyse iyileşmişti, eric ile her akşam antreman yapıyorduk, üç gün önce korku simulasyonuma bile girmiştim. Korkularımın değiştiğini görmek tuhaftı. On bir tane korkum vardı ve onlardan kurtulmam neredeyse on iki buçuk, on üç dakika sürüyordu. Ama Eric'in dediğine göre iyiye gidiyordum. Ve hazırdım. Kendimi hazır hissediyordum, çalışmalara geri dönmek, gerçek hayatla yüzleşmek için. Eric'in beni yere savurması ile kendime geldim. 

"Hey!" dedim itiraz edercesine. 

"Kural 14; dikkatinin dağılmasına izin verme." dedi Eric ve sırıttı. Kendimi yerden kaldırdım ve kollarımı yine savaş pozisyonu haline getirdim. Birbirimizin etrafında iki tur döndük. İlk hareketi ben yapıp yumruk attım ama kolayca yana eğilip yumruğumu savurdu. Diğer elimle bir daha yumruk atmayı denediğimde beni tutup kolumu döndürdü ve sırtımı göğsüne yasladı. Kafamı yana çevirip arkamda olan dudaklarına yapıştım ve öpmeye başladım. Birkaç saniye sürmeden karşılık verdi. Öpüşmemiz ateşlenince aramızda tuttuğu elimi tutan parmakları gevşedi, bende kolumu kurtarıp Eric'i yere devirdim. 

"Dikkatinin dağılmasına izin verme, değil mi Lider?" dedim yanına diz çökerken. Kendi kendine güldü ve yerde oturup bir bacağını kaldırıp kolunu dizine koydu. Gözlerimi suratına kilitleyip uzun uzun baktım. Bakışlarımı çekmeyince kaşlarını kaldırdı ve bana baktı.

"Ne var?" dedi. Dudağımı ısırdım.

"Aslında senle şey konuşmak istiyordum. Ben çalışmalara geri dönmek istiyorum." dedim dudağımı ısırmaya devam ederek. Eric'in gözleri önce suratımda dolandı, sonra Pit'te.

"Emin misin?" dedi terkar gözlerini bana çeviirp. Kafamı salladım. "Eh, peki o zaman. Yarın tekrar başlayabilirsin."

"Bu... Her akşam çalışmayacağımız anlamına mı geliyor?" dedim sırıtarak. Uzanıp elini belime sardı ve beni kendine çekti. 

"İstediğin kadar çalışabiliriz." dedi ve dudaklarının kenarı kıvrıldı. Kafamı uzattığımda o da beni anlamışcasına kafasını bana doğru eğdi ve yine öpüşmeye başladık. İşler biraz daha alevlenince kendimi geri çektim. Eric alnını alnıma yasladı. Piercinglerinin suratıma değdini hissedebiliyordum.

"Biri bizi görebilir." dedim nefes nefese. 

"Birilerinin canı cehenneme." dedi. Eric'in yumuşak biri olmadığını biliyordum, buradaki insanların yüzde sekseni ondan hoşlanmıyordu, fazla soğuk ve kalpsizdi. Ama gerçek öyle değildi. 

"Hem Four, Pit'teki kameralardan bizi izlemiyor mu?" dedim. İçimden gülmek geldi ama Eric'in tüm kasları kasılınca vazgeçtim. 

"Four'un da canı cehenneme." dedi ve tekrar uzanıp beni öptü. "Ama madem öyle, odamda da devam edebiliriz." dedi kafasını birkaç santim geriye çekip sırıtırken. Güldüm ve kaslı koluna vurdum. 

"Olmaz, yarın için enerjiye ihtiyacım var." dedim ve ayağa kalktım. Benden sonra o da ayaklandı ve beni Pit'in dışına kadar takip etti. Kamerasız bölgeye geçtiğimizde ellerini arkamdan belime sardı ve beni kendine çekti. 

"Emin misin?" dedi kulağımın arkasına fısıldayarak. Sonra dudaklarını boynuma kaldırdı ve minik bir öpücük koydu. Yutkundum ve kendimi toplamaya çalıştım.

"Eminim." dedim büyük bir savaşın sonunda. Ellerini belimden çektiğinde inanılmaz büyük bir boşluk hissettim. 

"Peki." dedi yine o seksi erkeksi sesiyle ve duvara dayandı. Gülümsedim ve elimi sallayıp yatak odalarına doğru ilerledim. Kendimi yatağa attığım gibi uyumuştum. 

Korkusuz -Divergent/Uyumsuz Fanfiction-Where stories live. Discover now