Episode 2 ''Yeşil Gözler''

19.2K 863 46
                                    

Merhaba gençler ilk önce birinci bölüme gelen ilginizden dolayı çok çok teşekkür ederim. Ve geciktiği için özür dilerim fakat bir türlü yazacak zamanım olmadı. İlk bir kaç bölüm geçiş bölümleri olacak bu yüzden kısa haberiniz olsun. Bana ulaşmak için instagram hesabı'mı takip edebilirsiniz [@rihfectt  ] Ve hikayenin sınırı geçmesi için One Direction Team Hikayeleri sayfasından +52bin beğenisi var dış bağlantıda link var açamayanlar profilimde mevcut. Yazım hatalarım varsa kusura bakmayın iyi okumalar! 

∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞

Dinleyin : Christina Aguilera - Light Up The Sky 

****

Ellerimi birbirine sürtüp Londra'nın keskin havasından uzaklaşmak adına hızlı adımlarla eve ilerliyordum. Yarın Ronan'ı görmeye gideceğim için onun seveceği birkaç parça kıyafet alayım demiştim ama yapamamıştım. Onun yerine birkaç saat ağlamış ve şimdi yarın için azda olsa kendimi toparlamıştım. Her hafta 1 ya da 2 kez Ronan'ı ziyarete giderdim ve saatlerce kalıp eve dönerdim. Bu ziyaretlerimin büyük bir kısmı bol göz yaşları içeriyordu fakat onun o küçük mezarını görünce hele o küçük mezarının yanına çöküp toprağına dokununca varlığını hissediyordum ve ağlamamak elde değildi.

Hızlı denilebilecek adımlarla eve ilerlerken geçen hafta olanlar aklıma gelince vücudumdan geçen ürperti ile aklıma o yeşil gözler geldi. Pekala ,  çocuk gerçekten azgındı fakat gözleri azgın birine yakışamayacak kadar güzeldi. En azından benim eskiden sevgiyle parlayan ama şuan rengini kaybetmiş mavi gözlerim gibi değillerdi. Onun hayat dolu birisi olduğu belliydi. Ben ise hayattan bir türlü kopamayan aptalın tekiydim. Zıt kutuplardık onunla. Ama umarım bu aptal 'Zıt kutuplar birbirini çeker' teorisi gerçekleşmezdi. Zaten onu bir daha göreceğim bile meçhuldü. 

Burnumun ucuna oldukça yavaş bir şekilde damlayan suyla irkildim. Başımı gökyüzüne kaldırıp yavaşça serbest kalan yağmur damlalarına bakarken gözlerimi kırpıştırıp kapadım ve yağmurun toprağın üzerinde yavaşça bıraktığı mayhoş kokuyu içime çekerek gözlerimi araladım. O gün adının Harry olduğunu öğrendiğim çocuğun arkadaşı görüş açıma girince istifimi bozmadan tekrar yürümeye devam ettim. O beni görmüştü fakat tanımamıştı. Çünkü o gece gözlerine bile bakmadan omzuna sertçe çarparak çıkmış Alice'i bile almadan o evi terk etmiştim. Soğuktan olsa gerek kızaran burnumun ucu dikkatimi çekince şaşı bir şekilde burnuma bakarak ilerlerken çarptığım sert gövdeyle acı içinde inleyip başımı kaldırdım. Yine aynı gözlerle karşı-karşıya gelince gözlerimi devirdim '' Anlaşılan beni takip ediyorsun ha hırçın şey? '' Kaşımı kaldırıp ona baktıktan sonra dudağımı ıslattım ve konuştum. '' Senin gibi bir azgın yaratığı takip etmek yerine bir şişenin üzerine oturup ölmeyi yeğlerim maganda. '' Kahkaha attığı sırada yanağında sert görüntüsünü bozup onu adeta bir Hello Kitty yapan gamzelerine baktım. İçimden gülme isteği gelse de bunu bastırıp gözlerimi devirdim ve yanından geçmeye çalıştım. Fakat o kolumu tutarak bunu engellemiş ve dolgun dudaklarını kulaklarıma yaklaştırıp boğuk sesiyle titrememe sebep olacak sözleri söylemişti. '' Çok yakında sende altıma gireceksin güzelim. Hem de isteyerek. '' Kolumu yavaşça bırakıp ilerlemeye başladığında hayretle ona bakıyordum. Fazlasıyla kendine güveni vardı fakat ben o güveni ona sokmayı aman yedirmeyi bilirdim.

-Harry'nin Bakış Açısı –

'' Partide ki kız değil miydi o '' Louis'e baktım ve başımı sallayarak şoförün açmış olduğu kapıdan arabama bindim. Oturmadan önce paltomun ucunu tutup oturdum. Onun üstünde ince bir hırka vardı ve hava oldukça soğuktu. Fakat şuan geberse bile sikimde olduğu söylenemezdi. '' Toplantıya katılacak isimler en güçlü rakiplerimiz '' Louis beni düşüncelerimden uzaklaştırdığında parmağımı dudağıma koydum ve soyulan derileri bir-bir koparmaya başladım. Louis konuşurken onu dinlemek yerine o kızın hareketleri aklımda fır-fır dönüyordu. Çok hırçındı. Onu yakından tanımayı isterdim. Bunu aklımın bir kenarına not ederken acı duygusunun en yoğun olduğu mavi gözleri aklıma geldi. Mavinin en güzel tonundan gözlere sahip olduğunun haberi yoktu. Onunla uğraşmak benim için çok zevkli olacaktı.

Arabanın camına bir-bir düşen yağmur damlalarını görünce klasik Londra yağmurları diye içimden geçirdikten sonra başımı arkaya yasladım ve gözlerimi kapadım. Londra'ya uzun zaman önce kaybettiğim huzuru, neşeyi bulmaya gelmiştim. Ve sanırım o kızla uğraşmak bana neşeyi getirecekti. '' Harry sikeyim kalksana '' Gözlerimi aralayıp Louis'e baktığımda arabanın kapısını açmış inmem için bekliyordu. Başımı iki yana sallayıp hızla açık olan kapıdan indim. Toplantı yapacağımız köşkün önünde toplanan korumalar başları dik bir şekilde gözünü bile kırpmadan beklerken aralarından geçmeye başladım. Saygıyla selam verirlerken onları umursamak yerine evin açık olan kapısına ilerledim ve çok geçmeden içeri girdim. Klasik 1950ler havasıyla dizayn edilmiş köşktü. Hemen-hemen tüm dizayn için altın sarısı kullanmıştı. Tamda Richard gibi bir bunağa göreydi anlayacağınız. İstifimi bozmadan salon olduğunu tahmin ettiğim yere girdiğimde takım elbiseli yaşlı-genç adamlar ayağa kalktı. Zayn , Liam , Louis , Niall ve ben onların ciddi giyinişlerine göre oldukça sportiftik. Kendi koltuğuma ilerlerken tüm adamlara küçümseyici bakış attım. Koltuğa oturduktan sonra gülümseyip konuştum. '' Evet beyler azrailiniz geldi. ''

-Violet'in Bakış Açısı –

'' Adı ne dedin? '' Ellerimle oynamayı kesip başımı kaldırdım ve Alice'e baktım. '' Harry. Adı Harry. '' Alice güldü ve yanıma yaklaşıp bana alayla bakmaya başladı. Onun bu bakışlarının altında yatan sinsi imayı biliyordum. '' Ah hayır o salak bir daha karşıma çıkmaz. '' Alice güldü. '' O nedenmiş'' Birkaç saat önce karşılaşmamız aklıma geldiğinde istemeden tebessüm etmiştim. Kolumu sıkıca tutuşu , dudaklarını yüzüme yaklaştırışı çilek kokan nefesini yüzüme üflemesi. O tam bir ergendi. Ve ben ergenlerden nefret ederdim. Evet.  '' Ah hayır çocuğa aptalca bir şey söyledin değil mi.'' Arkama yaslanıp omzumu silkerken rahat bir konum almış keyif çatıyordum bile. '' Bana anlaşılan beni takip ediyorsun dedi  ve bende ona  Senin gibi bir azgın yaratığı takip etmek yerine bir şişenin üzerine oturup ölmeyi yeğlerim maganda. Dedim  ve oda buna güldükten sonra çok yakında altına yatacağımı hem de bunu isteyerek yapacağımı söyledi. '' Uzun zaman sonra kahkaha atarken Alice bir kaşını kaldırmış yarım ağız sırıtırken konuştum. '' Homoya bak sen. Güvenini siktiğimin '' diye mırıldandım ve ayağa kalktım. '' Ben gidiyorum Alice saçma düşüncelerini bir tarafına mı sokarsın yoksa unutur musun bilmiyorum.  Her neyse yarın okulda görüşürüz. '' Kapıdan çıkmadan önce Alice seslendi. Gözlerimi devirip bıkkınlıkla ona bakarken konuştu. '' Sen ondan hoşlanmışsın kızım. '' Sinirle derin bir nefes aldıktan sonra konuştum. '' Alice bunu sana son söyleyişim. Ronan o küçük mezara gömülürken beraberinde beni de götürdü yanında. Ben duyguları olmayan biriyim. Üzgünüm ama ben buyum. Değişemem. '' Ardımda suçluluk hissiyle kalmış Alice'i bırakırken evin kapısını çarparak çıktım ve sağanak yağmuru umursamadan yürümeye başladım. Yine yalnızdım.

Suicide RoomWhere stories live. Discover now