Episode 5. ''Depresyon''

13.8K 752 42
                                    

Selam gençler ben geldim. Ehm kısa bir bölüm oldu ama bu sıralar gerçekten kötü günler geçiriyorum ve hikaye yazacak halde değilim. Fakat sizin için zorlayıp yazıyorum. Evet güzel olduğunu düşündüğüm bir bölüm oldu. Bu arada 10K olmak üzereyiz destekleriniz için çok teşekkür ederim.  Facebook'ta bölüme koyduğum sınır geçince yazmaya başlarım bu yüzden hikayenin sınırı geçmesi için One Direction Team Hikayeleri sayfasından +50bin beğenisi var dış bağlantıda link var açamayanlar profilimde mevcut. Bana ulaşmak için instagram hesabı'mı takip edebilirsiniz [@rihfectt  ]. Yazım hatalarım varsa kusura bakayın bölüme geçerbilirsiniz    

 Multimedia : Violet'in duşta ki hali. 

Dinleyin : Red - Hide 

****

'' Ne bilmek istiyorsun? '' Bıkkınca sordum. Yanağındaki gamzelerle hava atarcasına güldü. '' Orada ne yapıyordun. Sana insanca soruyorum. '' Ona baktım. '' Ronan hakkında her şeyi biliyor musun? '' Omuz silkti. '' Öldüğünü , yürüme engelli olduğunu. '' Dudaklarımı ısırdım. '' Onun mezarına gitmiştim. Mezardan çıktıktan sonra biraz fazla dalgındım ve öylece dolaşırken kendimi  o depoların orada buldum. Merak etme ne gördüğümü birine söylemem. '' Güldü. '' Sen kendini fazla akıllı sanıyorsun ha. '' Kaşımı kaldırdım. '' Bu yalana inanacağımı falan mı sandın? '' Omuz silktim. '' Sen bilirsin. İnanıp-inanmaman umurumda değil fakat gerçek bu. '' Güldü ve omuz silkti. '' Gözüm üzerinde Violet. Ufak bir yanlışında seni kardeşinin yanına gönderirdim ama senin gibi bir ablası olduğu için utanacağından ölmek için bana yalvaracak hale getiririm seni. '' Yutkundum ve meydan okurcasına ona baktım. '' Elinden geleni ardına koyma. ''

****

Ceketimi üzerimden çıkarıp rastgele bir yere fırlattıktan sonra ellerimi saçımdan geçirdim ve diplerini çekiştirdim. Ondan kesinlikle nefret ediyordum. Kardeşin yaşasaydı senin gibi bir ablan olduğu için utanırdı demişti. Bana ya! Sen kimsin bana bunu dersin piç herif! Sinirle koltuğa tekme attım. Evde yalnız olduğum için rahattım. Ronan öldükten sonra işine geri dönen annem evde olsaydı şuan ona patlardım ve bu iyi olmazdı. Annem avukattı babam ise büyük bir şirketin genel müdürlüğünü yapıyordu. Babam mimardı ve çalıştığı şirket mimarlık alanında çok başarılıydı. Her hafta aptal yemeklere giderlerdi. En son beni götürdüklerinde bana sulanan bir piçin hayalarına tekme atmıştım. Ronan henüz ölmeden önceydi.  Neyse şimdi bu saçmalıkları boşverin.

Üzerime-üzerime gelen duvarlar beni bunalttığından hızla merdivenlere ilerledim. Basamakları ayağımla kırarcasına çıkarken yutkundum ve daralan nefesimi düzene sokmak istercesine derin nefesler aldım. Bir çeşit kriz geçiriyordum. Farkındaydım. Son basamakta dayanamayıp yere yığıldığımda yuvarlanmamak için merdivenin trabzanına tutundum. Yere düştüğümde derin nefeslerim arasından çığlıklar atarken gözlerimden akan yaşlar beni yalnız bırakmamıştı. Beynimin içinde Ronan'ın sesi yankılanırken bir yandan Harry'nin dediği de arka plandan duyuluyordu. Harry'nin sert sesi Ronan'ın sesini bastırdığında güçlü bir çığlık attım ve ellerimle kulaklarımı kapatıp daha şiddetli ağlamaya başladım.  Tabiri caizse yerde sürüne-sürüne banyonun kapısını açtım ve içeri girdim. Hıçkırıklarım büyük banyoda yankılanırken telaşla üzerimdekileri çıkardım. Banyonun tezgahına tutunup ayağa kalktığımda aynadaki yansımam beni korkutmuştu. Yüzümde koca bir yara vardı ve kabuk bağlamaya yüz tutmuştu. O taşın üzerinde düştüğümden olmuştu. Onun dışında mavi irislerimi kapatacak kırmızılıklar gözlerimde yerini almıştı. Sağ elimle saçımı çektim ve bağırarak aynaya vurdum. Kurtulmak istiyordum. Ölmek istiyordum. Artık her şey daha ağır geliyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum! Bir kapana sıkılmış gibi hissediyordum. Sanki bir daha asla güneşi göremeyecek gibi hissediyordum. Düşmüştüm ve kimse elimden tutmuyordu. Curtis bile aramıyordu artık. Onun varlığını hissetmiyordum artık. Oda bırakmıştı beni. Sinirle çığlık atıp sutyenimi koparırcasına çıkardım. Külotumu da aynı şekilde çıkardıktan sonra küvetin suyunu açtım ve küvete girdim. Dizlerimi karnıma kadar çekip çenemi dizime yasladım ve ellerimi etrafıma sardım. Su tamamen dolduğunda elimi uzattım ve çeşmeyi kapadım. Derin bir nefes alıp yüzümü suya tamamen gömdükten sonra çığlık atmaya başladım. Genelde bunu   yapar ve rahatlardım.

Son birkaç yıldır hiç olmadığım kadar yorgun ve bitkin hissediyordum. İnsanlar beni duygusuz diye tanıyorlardı. Okulda hiç konuşmuyordum. Her zaman görünmez gibiydim. Çünkü dışım sussa da içimden attığım çığlıklar beni güçsüzleştiriyordu.  Hayatıma kim girerse-girsin kalbimde koca bir boşluk vardı ve bu boşluk asla kapanmıyordu. Nasıl kapanacağı hakkında bir fikrimde yoktu zaten. O kadar karışıktım ki ben bile artık kendimi anlamıyordum. Ne yapacağımı hayatıma nasıl yön vereceğimi bilemiyordum. Koca bir boşlukta öylece yuvarlanıyordum. Bu boşluğun sonu yoktu. Ve ben yavaşça bittiğimi hissediyordum.

Başımı hızla sudan kaldırıp elimi raflarda gezdirdim ve bulduğum jileti elime alıp beni rahatlatan şeyi yaptım. Bileğimdeki izlerin yanına yeni bir tane ekledikten sonra gözlerimi kapadım ve kendimi uyumaya zorladım.

-Sonraki gün-

Bahçeye çıktım  ve yüzümdeki yaralardan dolayı meraklı bakış atan insanların görüş açısından çıkmak için okulun arka bahçesine ilerlemeye başladım. Kısa süre sonra tamamen yalnız olduğumu anlayınca ilerideki ağaçlardan birinin yanına gittim ve kendimi yere bırakıp gözlerimi kapadım. Sabahtan beri hocalarda dahil herkesin meraklı bakışlarına maruz kalmıştım. Akşam babama açıklamada bulunmamış odama çekilip uyumuştum ama maalesef sabah birkaç yalan uydurmak mecburiyetinde bulunmuştum. İçerisinde bir tane bile düzgün insan olmayan okuluma gelince bu meraklı bakışlar ikiye katlanmıştı. Daha önce yüzünü görmediğim kişiler yanıma gelip yüzüme ne olduğumu soruyorlardı. Sanane seni kaltak? Bu okuldan da içindekilerden de nefret ediyordum. İnsanların meraklarından , düşüncelerinden , o alaylı bakışlarından , ezici bakışlarından , egolarından , kendilerini herkesten üstün görmelerinden ve daha bir çok şeyden kısacası tüm insanlardan nefret ediyorum. Eğer bir dilek hakkım olsaydı bu ölmek için kullanırdım. Zaten yaşayan ölüydüm bari bu hayalim gerçekleşse.

Üstüme düşen gölgeyle isteksizce gözlerimi açtım. Harry'nin evinde adının Liam olduğunu öğrendiğim çocuk bana bakarken kolumu tuttu ve beni ayağa kaldırdı. '' Bırak beni '' diye tısladım. '' O çeneni kapat yoksa kapatman için ağzına bir şey vermek zorunda kalırım. '' Yüzümü buruşturdum. '' Senin o siktiğim yüzünü görmeye bende meraklı değilim. Harry çağırıyor. Yürü şimdi .'' Ben onun gibi bir belaya nasıl çattım gerçekten farkında değilim ama umarım en kısa zamanda ondan kurtulurdum. 

Suicide RoomTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang