Episode 8. ''Kurtarıcı''

10.7K 655 72
                                    

SA GENÇLİK BEN GELDİM :D. Bildiğiniz gibi Bad Boy bitti ve ben 1-2 gün içinde ek bölüm paylaşıp Bad Boy'u altın kaplama rafa kaldırıyorum ve Suicide Room + Fight Or Love yazmaya başlıyorum. Pek içime sinmeyen bir bölüm oldu. Sonra ki bölümü Adana'dan geldikten sonra yazarım her halde- ki zaten sınır anca geçer-  Sizden istediğim biraz yorum atmanız? Hayalet okuyuculardan pek hoşlandığım söylenemez ve sizde bunu yapıyorsunuz resmen. Bu beni üzüyor. Umarım yorumlarınız artar bu bölüm. Yeni hikayeme profilimden şey edebilirsiniz. ' Fight Or Love ' Facebook'ta bölüme koyduğum sınır geçince yazmaya başlarım bu yüzden hikayenin sınırı geçmesi için One Direction Team Hikayeleri sayfasından +50bin beğenisi var dış bağlantıda link var açamayanlar profilimde mevcut. Bana ulaşmak için instagram hesabı'mı takip edebilirsiniz [@rihfectt  ]. Yazım hatalarım varsa kusura bakayın bölüme geçerbilirsiniz  

Dinleyin : Birdy - Not About Angels

****

Hayatımda birçok kez hatalar yaptım. Bu hatalar iki gruba ayrılıyordu. Kardeşim yaşarken yaptığım hatalar ve Kardeşim öldükten sonra yaptığım hatalar diye. Kardeşim ölmeden önce yaptığım hatalar aslında hata bile sayılmaz iken kardeşim öldükten sonra çok fazla hata yapmıştım. Kendimi kesmek artık hobim olmuştu. Ve o iğrenç kesik izlerini ise asla saklamadım. Onlardan utanmadım. Bir parçam gibi hep benimleydi o kesikler. İlk intihar girişimini kardeşimin cenaze töreninden sonra ki üzerimden atamadığım o kasvetli havanın etkisindeyken yapmıştım. Ölünce kurtulacağımı sanmış ve bir arabanın önüne atlamıştım. Ama başarısız olmuştum. Ayak ve kolumda ki kırık ile aylarca odadan çıkmamıştım. Alçım çıkınca ilk işim o güzel, yumuşak ve beyaz bileklerimden başlayan ve tüm kolumda yer-yer olan kesikleri yapmıştım. Bu saçma günlerin her birinde Curtis yanımdaydı. Ve birçok hatamdan sonra onu çıkarmıştım hayatımdan. Sadece yalnız kalmak istiyordum. Çünkü Acı dayanılmaz bir hal aldığında yaşamak zorunda kalırsın. Ve bende acımı hala yaşıyorum. Beni kurtaracak bana geçmişi unutturacak birini bekliyordum aslında. En sevdiğim şarkılardan birinde yani Save The Hero şarkısının o anlamlı ve beni her dinlediğimde kahreden sözlerinde olduğu gibiydi.

Who's there to save the hero?

'kahramanı' kurtarmak için kim bulunacak?

When she's left all alone and she's crying out for help

o yapayalnız bırakıldığında ve yardım için bağırdığında

Who's there to save the hero?

'kahramanı' kurtarmak için orada kim olacak?


Her geçen gün aklımda dönen düşüncelerden ne zaman kurtulacaktım? Beni kim kurtaracaktı bu saçma hatalardan. Bu hayattan. Hatalarımdan ders çıkarmama kim yardım edecekti? Şuan yüzümü görmesin diye nefret ettiğim birinin dudaklarını öptüğüm Curtis mi yoksa zamanla nefretim aşka dönüşecek ve benim her zaman yanımda olacağına dair saçmalıklar söyleyecek olan Harry'mi? Hiç sanmıyorum. Biz insanlar nasıl yalnız doğduysak aynı o şekilde yalnız öleceğiz. Belki de tüm insanlığa ders olsun diye yalnız, sevgiden mahrum bir şekilde tek başına ölüme terk edilen kişi ben olacağım.

****

''Görmek istemediğim birini gördüğüm için seni öptüğümü kaçıncı söyleyişim? '' Derken belimde ki elini ittim. '' Bu umurumda değil sonuç olarak kendi isteğinle beni öptün. Beni ilgilendiren kısım tam olarak bu. '' Gözlerimi devirdim ve baygın bakışlarla ona baktım. '' Neden bu kadar arsızsın. '' Durdu ve bakışlarını avizeye diktikten sonra yeşil gözleri boş bakan mavi gözlerimi buldu. '' Yapım böyle bebeğim. '' Gözlerimi abartıyla devirdim.  '' Sen gerçekten inanılmazsın. '' Başımı iki yana salladım. '' Ah biliyorum güzelim. '' Başımı başka yöne çevirdiğimde beni öldürmek ister gibi bakan Liam'ı görünce rahatsızca kıpırdandım. '' Beni bakışlarınla öldüremezsin cici şey. '' sinirle nefes aldı. '' Deneyelim mi? '' Diye nefretle sataştı. Bacağımda hissettiğim elin sahibine yani  Harry'e baktım. Liam'a kaşını kaldırarak cevap verdi. '' Çeneni kapamaya ne dersin Liam?'' Liam'ın  sikeyim sizi dedikten sonra VIP yazan kapıdan çıkmasıyla peşinden şu esmer ve çakma sarışında çıktı. Louis denilen sünepe yoktu ve ben onunla burada yalnızdım. Aman ne harika (!) Elimdeki 6.bardağı bitirdiğimde yavaşça zihnimin bulanmaya başladığını hissediyordum. Ona baktım ve dudaklarımı yaladım. '' Benden ne istiyorsun. '' Bana biraz daha yaklaştı ve elini enseme yerleştirdi. '' Bilmem. '' Diye dudaklarımın üzerine fısıldadığında gülümsedim ve elimi karnına yerleştirdim. Daha sonra yavaşça tişörtünü sıyırıp çıplak teninde elimi gezintiye çıkardığım sırada bardağında ki viskiyi bana içirmeye başladı. Soğuk sıvı boğazımdan geçtiğinde ve tamamen bittiğinde zihnimde her şey birbirine girmiş gelen yoğun ağlama isteğiyle dolmuş taşmıştı. Artık tamamen sarhoş olmuştum. Kollarımı boynuna sarıp kucağına yerleştim ve gözlerimde akmak için bekleyen yaşları saldım. Gözyaşlarım tek-tek boynuna akarken onun iç geçirdiğini hissettim çok geçmeden saçlarımda iki büyük el hissettiğimde okşamaya başlaması ile daha sıkı sardım onu. '' Beni kurtaracak birini bekliyorum. '' Ses çıkarmadı. '' Bu lanet hayattan, bu lanet okuldan, bu lanet ailemden ve daha birçok şeyden beni kurtaracak yeniden doğmuşum gibi hissettirecek birini istiyorum. Elimden tutup lunaparka götürecek birini. '' İç çektim. ''Biliyor musun çocukken hep lunaparka gitmek isterdim. '' Sessizce beni dinlemesi hoşuma gitmişti. '' Babama beni her lunaparka götürür müsün demem de işlerinin olduğunu söylerdi. '' Güldüm. '' Hiç unutmam bir kere beni Büyük Annemin yanına yollayıp Ronan'ı lunaparka götürmüşlerdi. Sanki benim lunaparka gitmem yasaktı. Her arabayla lunaparkın önünden geçtiğimizde öylece bakardım o güzel oyuncaklara. Hatta bazı aileler çocuklarını zorla sokarlardı lunaparka. Ben ise içimden beni götürün derdim. Babama ise hep bir ümitle bakardım belki arabayı durdurur ve hadi lunaparka gidelim kızım der diye. Ama onun tek yaptığı lunaparkın o ışıklı oyuncakları hızla görüş açımızdan çıksın diye gaza basmak olurdu. Annem de götürmezdi. Arkadaşlarım her hafta sonu lunaparka giderken ben bizim evin parkında salıncakta sallanırdım. Onlar lunaparkta aldıkları oyuncaklarla gelirdi parka ben ise tek başıma bir köşede oyun oynardım. Ne berbat bir şey değil mi? '' Sorumu başını sallayarak yanıtladı. '' Her neyse. Neden anlatıyorum bilmiyorum ama kokunu sevdim. Tıpkı yağmurdan sonra ki etrafa yayılan huzur verici ıslak toprak gibi kokuyorsun. '' Gözlerimi kapadım ve boynuna burnumu gömdüğümde boğuk sesini duydum. '' Ve sende tıpkı deniz gibi kokuyorsun asık surat. '' Gülümsedim ve gözlerimi kapadım. '' Uyumak istiyorum ve beni uyandırma tamam mı ?'' Saçlarıma kondurduğu öpücükle gevşedim. '' Uyu güzelim. Ben buradayım. ''

****

Elimdeki kahve bardağını kalçamı yasladığım tezgâha koydum. Parmaklarım şakaklarımı ovarken dün gece olanlar aklıma gelmişti. Orada onun kucağında uyuduktan sonra gözlerimi açtığımda evindeydim. Sabah benimle güzel bir kahvaltı yapıp beni eve bırakmıştı. Bende bu baş ağrısı ile okula gidemeyeceğimi ve gitmek istemediğimi bilip koca evde tek başıma oturuyordum. Daha doğrusu 4.kahvemi içiyordum. Bu sefer başımın ağrısının geçtiğini ve zihnimin açıldığını hissediyordum. Neden bilmiyorum ama içimde bir neşe vardı sabahtan beri. Sanki çok güzel bir şey yaşayacakmış gibi hissediyordum. Neşeyle derin bir nefes aldım ve salona koşar adımlarla gidip kendimi koltuğa attım. Bu koltuğu severdim. Rahattı. Evde kimse olmadığında yani ben tek olduğumda bu koltukta keyif yapmak beni rahatlatırdı. İyice gerindikten sonra kendimi tamamen saldım ve boş boş bu koltukta otururken telefonumun melodisiyle sıçradım. Arka cebimde titreyen aleti çıkardım ve Harry'nin ismini görünce aramayı yanıtladım. '' Naber asık '' diye takıldığında gözlerimi devirdim. '' Sanane aptal '' diye tısladığımda kıkırdamasını duydum.'' Her neyse asık bir işin var mı ?'' ''Ne yapacaksın. '' diye bıkkınca sordum. '' Var mı yok mu onu söyle uğraştırma işte. '' Diye aynı şekilde bıkkınlıkla cevap verdi. Bir süre düşünüp cevap verdim. '' Hiçbir şey yapmamakta bir şeyse bu gün hiçbir şey yapacağım. '' Kahkaha attığında istemeden güldü. '' Pekala asık o zaman hazırlan seni almaya geliyorum. '' Kaşımı kaldırdım. '' Nereye? '' Heyecanla yanıtladı. '' Lunaparka. '' Şaşkınlıkla ağzım açıldığında hızla ayağa fırladım ve neşeyle çığlık atıp ellerimi çırptım. '' Hemen hazırlan yoksa vazgeçerim. ''  Koşarak odama çıkarken bu günümün neden güzel geçeceğini hissettiğimi şimdi anlamıştım.

Suicide RoomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin