6❄️ "Zengin oyunları"

28K 1.6K 752
                                    


Sarılma faslı bitip benim fena etkileşimim de biraz olsun yatışınca o yeniden kendi yerine oturmuştu. Ama sessizce durdu mu? Elbetteki hayır. Duramaz efendim duramaz. Onun gibi yerinde sessizce duramaz. Kötü olan şu ki az biraz sessiz kalsa artık endişelenmeye başlıyorum. Gözüm alıştı dostlarım kabinin her yerinde geçinmesine. Çıkmadığı bir taban kaldı oraya da tırmandı mı tamamdır.

"Hadi bir oyun oynayalım," dedi hevesle.

Bön bön baktım yüzüne. Ciddi ciddi oyun oynamak mı istiyordu yani? Şu kar kış kıyamet üçlüsü içinde teleferikte onlarca kişi ile birlikte havada asılıyken? Aşağıda aç kurtlar ve yukarıda nesli tükenen ak babalarla birlikte? Ama olabilir tabii. Zengin bebesi sonuçta bu, önce arabalarla oynar. Sonra gerçek arabalarla, uçaklarla, helikopterle. Benimle mi oynamayacak?

"Ne oynayalım?" Kabul edip sorduğumda sevindi. Sonra da düşünmeye başladı. . Düşünürken çenesini kaşıdı. Çenesini kaşırken bile onu beğenmem tuhaf değil dostlar. İki kişiyiz ve karşımda sürekli onu görüyorum. Hem çenesi de yakışıklı.

"Cümle tamamlamaca oynayalım." dedi.

O ne be? Zenginlerin oyunları bile değişik oluyor. Hayır kelime bulmaca ya da ne bileyim, bir harften kelime türetmece biliyorum da cümle tamamlamaca nedir arkadaş? Neyse, yapacak bir şey yok bizim de artık sosyeteye katılma vaktimiz geldi. İlk önce oyunlarıyla başlayalım bakalım.

"Nasıl oynanır peki?" diye sordum onu ciddiye alarak. Kural iki, erkekler kendini ciddiye alan kızlardan da hoşlanır. Bunu da ben uydurdum ama sorun değil.

"Bak şimdi," dedi açıklamaya başlayarak. "ilk önce bir kelime ile başlayacağız. Sonra devamını anlamlı bir şekilde kelimeler ile tamamlayıp cümle yapacağız anlasın mı? Şey gibi düşün biraz resim yapıp devamını tamamlaması için arkadaşına verirsin de ikizinizin ortak çalışması ve düşünceleri çıkar ya ortaya onun gibi."

Anladım sayılır. Düşünceler katmasaydık iyiydi yalnız. Benimkiler biraz tuhaf malum. Neyse yapacak bir şey yok. Başla bakalım kardeş, olmazsa başa sararız. Parayla değil ya.

"Karlı," dedi.

"Bir," dedim.

"Günde," dedi.

"Seninle," dedim.

"Tanıştım," dedi.

Olay bize doğru gidiyor. Düşünceler yok düşünceler yok. Allah'ım iç sesimi oyuna karıştırma, amin.

"Sen," dedim.

"Ne," dedi.

"Güzel," dedim.

"Kızmışsın," dedi.

Buz kesildim. Gülümsedi. Eridim. Hayır, bir şey değil gittikçe bu çocuğa abayı yakıyorum. Oyun da olsa bir an için bana dediğini ve gerçekten öyle düşündüğünü sandım. Sonra kanatlarımın çıktığını, özgürce uçtuğumu falan hissettim. Yüzümden belli olmasa da içimde benim de pireler oluştu sanki. Onun umrunda değil ama birileri kalpten gidecek yakında. Bilerek yapıyor olamaz değil mi? Sonuçta benim gibi zavallı bir kızı kendine bağlamakta ne gibi bir kârı olabilir ki?

Allah'ım şu teleferiğin tamir işini biraz ertelesen mi acaba? Tabii işine karışmak gibi olmasın, estağfirullah. Amin.

❄️

"Hangi rengi seversin?" diye sordu. Böyle sorular sorması çok güzel. Nereden aklına geliyor bilmiyorum ama hem hoş hem de beni rahatlatıyor. Ya tahmin ediyor ya da biliyor bilmiyorum ama daha şimdiye dek beni kıracak bir şey sormadı. Hayır sorabilir de sonuçta intihar etmek için teleferiğe binen bir kızım ama sormadı işte. Sorusuna gelince düşünmeme gerek yoktu, sevdiğim tek renk kırmızıydı. Beklemeden cevap verdim.

"Kırmızı."

"Sarı," diye bağırdı. Sonra da iştahla iki kolunu havaya kaldırarak "en iyi, Galatasaray! Yeah!" diye devam etti. Tüm bu şeyler o kadar kısa sürede oldu ki gülsem mi şaşırsam mı bilemedim. Yüzüm muşmula gibi şekil değiştirip durdu.

Ulan hani tek deli bendim? Hani garip, tuhaf, acayip bendim? Hani iç sesi ile savaşan, içinde bir Hayal daha yaşatan değişik bendim? İki deli bir teleferikte ne işimiz var? Beğenmezce burnumu kıvırdım.

"En iyi Fener bir kere," diye çıkıştım. Her şeyde galip gelebilir ama Fenerbahçe sevdamda asla! Ben kendimi bildim bileli kanım bile sarı lacivert akar benim. Bu zamana dek kanımın akmaması dışında sorun yok tabii.

Havadaki kollarını büyük bir hüzünle yere indirdi dostlarım. Sağ elinin ayası ile yavaşça alnına vurdu. Şak diye bir ses çıktı. Sanki şirketi batmış da açıkta kalmış bir CEO edasıyla parmak aralarından esefle bana baktı. Karadeniz'de gemileri batan kayıkçılar gibi umutsuzca derin bir nefes aldı ve bir iki kere yutkundu.

"Sakın bana Fenerli'yim deme! Yıkılırım." dedi.

Dedim bile bal saçlı çocuk. Dudaklarımı büzdüm ama içimden de güldüm. Beni mi eğlendirmeye çalışıyor yoksa bu çocuk hep böyle tatlı mıy? Hayır eğer normalde de bu kadar tatlıysa Allah sahibine başlasın diyeceğim yani. Ama Allah'ım, güzel Allah'ım sen içimden geçenleri biliyorsun, amin.

"Ve sen de Galatasaray'lısın öyle mi?" diye sordum. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve gözlerimi kıstım. Hadi, kısasa kısas hadi.

"Bak," dedi bir çırpıda önüme bağdaş kurarak. O kadar hızlı yaptı ki göz açıp kapayıncaya dekti neredeyse.

"Bak şimdi Fener milletimiz için ne yaptı bu zamana kadar? Hiç değilse Galatasaray bir kere şampiyon oldu. Neden Fenerbahçe anlamıyorum. Ama yol yakınken dönebilirsin. Bak, ben sana en başından anlatacağım. Şimdi..."

Bu sefer açıkça gülümsedim. Yanağını sıksam garip olur muydu? Peki ya sarılsam? Bir kere öpsem. Aman Allah'ım aklıma mukayyet ol.

"Ben Alex de Souza hayranıyım. Galatasaray'da Alex var mı?" diye sordum.

Başladığı cümleyi yarım bıraktı. Galatasaray'da Alex yok tabii, adam Fener'den gideli bile yıllar oluyor. Anlatacakları Alex'ten sonra önemsiz kalmıştı sanırım ki sessizleşti. Kıçının üstünde dönerek sırtını çevirdi bana. Sırtı da tatlıydı bu çocuğun. Bir kere sarılsam ne olur ya? Olmaz! Alex'e asla ihanet edemem.

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin