84❄️ "Gökyüzünden inen melek"

4K 339 111
                                    


Gökyüzünden bir melek indi.
Tüm kara kalplerdeki kötü duyguları bir bir arındırdı.

Meleğin insanlara bir de hediyesi vardı. Kimisi bundan tam faydalanamasa da bizler çok iyi almıştık hakkımıza düşeni.

Bir sepet sevgiye ilave edilmiş temiz hisler ve saf niyetti bu hediye. Teşekkür ederiz melek. Çok teşekkür ederiz.

4 sene sonra

"Herkes hazır mı?"

"Eveet!"

Mine, Demir, kızları Hafsa, Doğukan, Begüm, oğulları Melih, ben, Selim, Mucize ve oğlumuz Kerem ile karavanda hazır olduğumuzu haykırmıştık hep birlikte.

Toplu bir tatile çıkacaktık.

Büyükçe bir karavan almış, kızlar ve erkekler olarak da ayrılmıştık.

Karavan özel dizayn edildiği için Selim Kerem'le, Doğukan da oğlu Melih'le yatacaktı. Demir ise tek başına. Ben Mucize'yle Mine Hafsa'yla, Begüm de yalnız yatacaktı. Yani toplam, bir, iki, üç, dört, beş, bir de yukarıda olmak üzere altı yatak vardı. Güzel bir mutfağı, bir de rahat döşenmiş oturma odası vardı. Gerçi çok oturma odası denemez, daha çok montelenmiş sandalyelerden oluşuyordu ama olsundu.

"Abi tam olarak nereye gideceğiz tatile?"

Doğukan elindeki haritayı evirip çevirirken Selim direksiyonu kontrol altında tutarak cevap verdi.

"Valla bana göre İstanbul'dan Kocaeli'ye bir geçelim. Oradan Konya, sonra Akdeniz. Allah ne verdiyse işte."

Demir eğilerek Selim'e baktı.
"Ya abi, böyle kolayca söyledin de kaybolmayalım."

"Yok ya ne kaybolcağız?" dedi Selim.
"Zaten ülkenin üç tarafı denizle çevrili başka ülkeye geçecek halimiz yok herhalde."

"Tamam abi sen öyle diyorsan öyledir," dedi Demir yeniden yerine yaslanırken.

"Baba!" diye bağırdı Kerem.

Dikiz aynısından Kerem'e bakarak cevap verdi Selim.

"Söyle oğlum."

"Benim çişim geldi."

"İyi güzel. Hoş gelmiş. Olabilir yani böyle şeyler."

Doğukan ve Demir gülmeye başladıklarında Selim seslendi.

"Annen yok mu orada?"

"Var da ben seninle gitmek istiyorum tuvalete."

"Oğluşum ben direksiyondayım evladım yapma, etme. Ablanla git. Mucize, kızım kardeşini bi götürüver tuvalete."

"Hayır baba! Ben seninle gitmek istiyorum."

"Hay ya rabbim! Tamam dur iki dakika. Geliyorum."

Karavan durdu dostlar. Selim başına bağladığı mendili çözmeden, Kerem'le dışarıda tuvalete gitti.

Kerem'i merak ederseniz dostlar, tarif edeyim size. Böyle simsiyah saçları var aynı benim gibi. Ama gözleri çekik değil. Gözleri ve keskin çenesi aynı Selim'e benziyor. Yine ikimizin karması ama bu sefer farklı özelliklerle bize benziyor.

Selim Kerem'i geri getirdiğinde yeniden hareketlendi karavan.

"Abi şimdi nerdeyizdir?" diye sordu Doğukan.

Direksiyonu sanki kovboy gibi çeviren Selim "Nerde olacağız ya Konya'ya falan gelmişizdir işte. Baksana şu düz alana ayna gibi mübarek," dedi.

"Abi emin misin iki saat önce de Konya diyordun. Bence bir inip bakalım neredeyiz diye?"

Selim başka itiraz etmedi ve Doğukan'la ikisi inip tarlada çalışan bir amcaya sordular.

"Selamün aleyküm amca kolay gelsin."

Amca cevap vermemişti. Selim başka bir soru sordu.

"Amca işin var görüyorum da bize bi yolu tarif ediver yav."

Amca yine cevap vermedi.
Sağa sola bakınıp başka insan aradıklarında amca konuştu.

"Es aris sakartvelo!"

"Oha lan, ne dedi bu amca? Nelo melo ne oluyor?"

O arada Doğukan telefonunu çıkarıp bir şey aradı internetten.

"Valla Selim abi, şu an. Yani şu dakika Google amcaya sordum. Çevirdi amcanın dediğini."

"E ne diyormuş?"

"Burası Gürcistan diyormuş."

❄️

"Tamam panik yapmayın. Gürcistan'da olmamız Türkiye'ye yakın olduğumuz gerçeğini değiştirmez. Şimdi herkes derin bir nefes alsın ve sanki Türkiye'deymişiz gibi rahatça tatiline başlasın," dedi Selim hepimize hitaben.

Mucize o arada "Ama baba hani Türkiye'de egzotik yerleri keşfedecektik, Gürcistan ne ya?" diye sitem etti. Mucize onuna merdiven dayayan güzeller güzeli bir kız olmuştu dostlar. Bir de akıllı ki sormayın. Şu aralar ergenliğe yaklaştığı için biraz tripli ama idare ediyordu işte.

Mucize'yi taklit eden Hafsa da "Evet Selim amca, Güyciştan ne ya?" dedi.

"Bakın kızlar, bu hayatınızın en egzotik tatili olabilir. Düşünsenize yanlışlıkla Türkiye'den çıkıp başka bir ülkeye geldik. Kimsenin dilini başını bilmiyoruz. Başımıza bir şey gelse kimse yardım etmez. Şurada biri gelip bizi soysa polisi bulamayız. Eğer katiller gelip üstümüzden taramalı ile geçse hiçbirine Allah cezanı versin diye beddua etsek bile anlamaz."

"Abi böyle söyleyince çok dramatik oldu be," dedi Doğukan.

"Şu an bana da öyle geldi. O zaman şey yapalım, mafyalar gelip bağırsağımızı..."

"Yeter Selim abi ya çocuklar var!" diye bağırdı Mine.

"Tamam tamam her neyse, madem bulunduğumuz konumun eğlenceli olduğundan hepimiz hemfikiriz başka açıklamaya gerek yok o zaman," diye toparladı Selim.

Herkes can kulağıyla Selim'i dinlerken, Selim başka sorusu olan var mı diye sordu.

O ara Kerem parmağını kaldırdı.

"Baba yine benim çişim gelirse sen götüreceksin değil mi?"

Derin bir nefes alan Selim "He oğlum, ben götüreceğim," dedi.

Sonra Selim bir kez daha sordu.

"Evet başka sorusu olan?"

Kerem bir kez daha parmak kaldırdı.

"Baba ya büyük çişim gelirse?"

"O zaman da ben götüreceğim evladım."

Selim bir kez daha sordu.

"Evet Kerem'in çişli sorularından başka sorusu olan?"

Kerem yine parmak kaldırmıştı ki Selim önce davrandı.

"Evladım önümüzdeki yaklaşık iki sene boyunca bütün çişlerde seninle birlikte olacağım, söz. Ne olur çişli bir soru sorma yav."

"Yok, ben şey diyecektim senin çişin gelirse de ben geleyim mi yanında?"

"Gel evladım gel."

Hepimiz kahkahalara boğulurken Selim de güldü ve Kerem'i kucağına alarak öptü. Kerem babasına o kadar çok özeniyor ki o ne yaparsa onu yapıyor. Selim başına mendil bağladı diye o da bağlamıştı ve tıpkı birbirine benziyorlardı. Öyle işte dostlar, mucizem birdi üç oldu. Şimdi hepsine birden bakmaya doyamıyorum.

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin