16❄️ "Kırmızı başlıklı kurtlar"

18.3K 1.1K 105
                                    


Auuuuu! Uuuuu! Aaauuuu! Uuuu!

"Hi! O da ne?"

Sıçrayarak uyanmıştım. Kurt uluyuşları pek aşina olduğum bir ses değildi ve duyar duymaz korkmama yetmişti. Çok yukarıda da olsak onların varlığı beni ürpertiyordu. Eskiden beri tek başıma uyuduğum için hep tedirgin olurum aslında. Ne zaman bir ses duysam ne zaman bir tıkırtı gelse kulağıma hemen uyanırım. O yüzden hep çok hafiftir uykum.

Gözlerimi açtığımda etrafıma baktım, başım dizlerindeydi. Başım niye onun dizlerinde? Biz ne ara böyle yan yana oturduk yere? Ve ne ara onun dizlerine koydum başımı? Baktı ben bulduğun konumu sorguluyorum içten içe gözlerini açmadan konuştu.

"Kurtlar. Kokumuzu almış olmalılar."

"Ne?"

Gülümsediğini titremesinden anladım. Beni alaya alıyordu. Nasıl da biliyor beni nasıl korkutacağını. Derin bir nefes aldı. Bunu da kalkıp inen göğüs kafesinden anladım. Başım hafifçe kalkıp indi. Biliyorum "Ne yatıyon kız adamın dizlerinde kalksana!" diyorsunuz ama işte kalkmak istemiyor bedenim. Başım yapışsa diye geçirmiyorum içimden. Yine de kalkmalıyım değil mi? Uykuluyken istemsizce düşse de başım dizlerine, şimdi öylesine avare avare yatamam. Yoksa şu sakız kızlardan farkım kalmaz. Hem kumaş pantolonun kumaşı o kadar kaliteli ve ütüsü o kadar güzel ki başımın bu mükemmelliği bozmasına izin veremem. Kalkmam lazım.

Kalkmak için doğruluğumda başıma baskı uygulayıp yeniden dizlerine yatırdı. Biraz sert yaptığı için acı ile inledim.

"Ah!"

"Affedersin, elimin ayarı yoktur pek. Niye kalkıyorsun, yatsana."

Böyle şeyler söyleme yakışıklı çocuk. Bak bir yatarım sonsuza kadar kalkmam dizlerinden. Zaten kendimi binbir ikna ile uzaklaşıyorum sen de böyle yaparsan yapışık ikiz gibi gezmeye başlarız karışmıyorum.

"Yok, rahatsızlık vermeyeyim," dedim ve yavaşça doğruldum. İçimdeki o kadar çok şey söylüyor ki dostlar, bazen aynısını ona da söylediğimi düşünüyor ya çok az şey söylüyor ya da geç söylüyorum. Buna rağmen beni anlıyor ve tuhaflığımı garipsemiyor.

"Ne rahatsızlığı? Kuş kadar hafifsin zaten." Bu sefer içim ısınmıştı dostlarım. Bitmiyordu. Devam ediyordu sözleri kalbimi yumuşatmaya. Daha önce hep kalbimi titreten bu çocuk şimdi içimi ısıtmıştı. Tıpkı koruyup kollayan bir abi gibi. Benim abim yok, hoş hiç akrabam yok ama ilk defa bir abim olsa nasıl bir his olacağını düşündüm. Aynı böyle olurdu sanırım. Korkmama izin vermeyen devasa bir dağ gibi. Şimdi ben de onun dizlerine yatsam kurtulana dek huzurla uyuyabilirdim. O kadar iyi hissettirmişti. Ama olmaz. Onun ne kadar hareketli olduğunu biliyorum.
Yine de içten bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma. Teşekkür edecek ve doğrulup yanında oturmaya devam edecektim ama öyle olmadı ve olan oldu.

Önce o da gülümsedi bana. Sonra öylece baktı yüzüme. Kalkamadım ben de. Sonra da sağ eli kalktı. Yaklaştıkça yaklaştı yüzüme.

Allah'ım bilerek ağır çekimde hareket ediyor sanki. Yüreğime inecek, bakışını sevdiğim az hızlı ol.
Yüzüme yaklaşan eli yavaşça başımın üstüne kondu. Bir süre orada durdu. Tam bu esnada kalbim durmadıysa daha da durmaz dostlarım. Hareket eden parmaklarından saçlarımı okşadığını hissedebiliyordum.

İşte o zaman hissettim hiç korkmadığımı. Ben, intiharı göze alan biri bile olsam, teleferikte mahsur kaldığım ilk dakikadan bu yana bir gram korkmamıştım. Ve sebebini şimdi anlıyorum.

Sebebi, o idi.

O... Yerinde duramayan, sürekli absürt şakalar yapan, hiçbir esprisi komik olmayan ve bilmeceleri tamamen uydurma olan o. Bal saçlı, güzel gülüşlü, tatlı dilli o.

Eğer mahsur kaldığım kişi o değil de başkası olsaydı, belki durum bundan kat kat daha kötü olabilirdi. Belki ölmeme izin verirdi. Belki ben de onun ölmesine izin verirdim. Bilemiyorum belki de birlikte atlardık buradan.

Ama şimdi istese de gitmem, istese de gönderemem. Ölümün soğuk kucaklayışından önce sıkıca sarmak istiyorum. Yetmese de onu ısıtmak ve yaşadığı tüm kötü günlerin geçeceğini göstermek istiyorum. Ona isterse kendi soy adımı vermek ve midesindeki rahatsızlığına her gece ilaç yapmak istiyorum.

İşte o sensin.

Kalbimi titreten, içimi ısıtan...

Bir abi gibi güven veren, bir sevgili gibi güzel duygular hissettiren ve bir insan gibi sıcaklık veren.

İşte o sensin! Benim...neyse.

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin