65❄️ "Bir iyilik yap"

6.4K 508 39
                                    



"Açtı, açtı! Gözlerini açtı," dedi biri heyecanla. Daha net görebilmek adına gözlerimi iki kere kırptım.
Başımda dikilen Mine ve Demir meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.

"Hayal!" diye bağırdı Mine. "Hayal iyi misin Hayal?"

"Sessiz ol," dedi biri bize doğru yaklaşarak. Doğukan'dı bu. Ağrıdığını düşündüğüm boynunu sıkarak bana doğru eğildi ve "Amma uyudun be lahmacun kız!" diye mırıldandı. Uyudum mu? Ne uyuması? Hem neredeyim ki ben?

İnlemeye benzer bir ses çıkardığımda "Yihu, sesi de çıkıyor, Allah'ım şükürler olsun!" diye bağırdı Mine bir kere daha. Herkes onu susturmaya çalışsa da o her defasında daha fazla bağırıyordu. Bunun farkında değildi çünkü Mine çok heyecanlandığında her zaman böyle yapar.

Ağrıyan başımı tuttum. En son ne olmuştu? Yüzük! Evet yüzüğümü kurtarmaya çalışıyordum. Hızla parmağıma baktım. Yüzüğüm yoktu. Ben en son merdivenlerden yuvarlanmıştım değil mi? Peki ya devamı? Hastanede ne işim var yine benim? Çok mu kötü düştüm?

Kapı açılınca hepimiz oraya baktık. İçeri giren kişi Melis ablaydı. Elinde büyükçe bir çiçek buketi ile bana doğru geliyordu.

"Melis abla," dedim doğrulmaya çalışırken.

"Kalkma lütfen Hayal. Rahat et tatlım."

Mine'nin bakışları iğneleyici bir hal alıp Melis ablaya öyle bakınca Doğukan "Hâlâ neden geliyorsun buraya?" diye çıkıştı. Gülümseyen yüzüm aniden düzeldiğinde mahçup hissettim. O arada Mine "Yüzünü görmeye, bakmaya bile tahammülümüz yok. Lütfen gider misiniz?" diye sordu. Neden böyle davrandıklarını anlayamıyordum ve kendimi çok kötü hissediyordum.

Melis ablanın gözlerinden yaşlar boşalırken "Ne deseniz haklısınız. Böyle olacağını bilemedim. Ben sadece ikisinin iyiliği için çabaladım. Gerçekten kötü bir niyetim yoktu, işler ters gitti. Çok ama çok üzgünüm," dedi.

Hıçkırıklara boğulmadan hemen önce Mine "Selim abiyi de perişan ettin. Senin yüzünden kafayı yedi! Şimdi gelip bi de çok üzgünüm deme! Madem acemiydin hiç başlamayacaktın o zaman. Selim abinin durumunu biliyorsun şimdi bir de Hayal eklendi. Onların iyiliğini düşündüğünden emin misin?" diye bağırdı.

"Ne?"

Mine'ye şaşkınlıkla baktığımda, Doğukan bana yaklaşıp elimi tuttu.

"Sakin ol Hayal, bir şey yok. Sadece Selim abi pek iyi değil. Seni öyle kanlar içinde görünce kucağında taşımış hastaneye. Doktorlar ve hastane çalışanları ile kavga etmiş seninle ameliyathaneye girmek için. Tüm gece soğuk mermerde oturup beklemiş. Onu görenler bazen güldüğünü, bazen de kendiliğinden ağladığını söylediler. Bu sabah götürdüler onu da. Tamamen dağılmıştı. Kıyafetinde hâlâ seni kanın varken, pek sağlıklı olmadığını söylediler."

"Selim! Onu görmem lazım," diye bağırdım. Kimse oralı olmayınca serum kablomu çıkarmak için yeltendim. Mine ve Doğukan iki elimi de tuttu.

"Artık önce kendini düşünmek zorundasın Hayal. Altı gündür uyutuluyorsun. Beyin ameliyatı geçirdikten sonra başının darbe alması ne kadar kötü bir işleme sebep oldu biliyor musun? Dinlenmeli ve kendine gelmelisin!"

Doğukan'ın sözleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkmıştı. Mine'nin ve Doğukan'ın elini itekledim.
Elimdeki serum kablosunu çıkararak ayağa kalktım.

"Dalgaya alıyorsunuz herhalde. Selim sadece benim kocam değil o benim her şeyim! Onun olmadığı yerde nefes alamam ben. Onunla olmadan teselli olmaz gönlüm. Onun, onun sarı saçları olmadan..."

Mine de bağırdı.

"Seni bu hale getirdikten sonra hâlâ mı Selim diyeceksin? Tüm aile çocuğunuz olmadığını ve olmayacağını öğrendi. Dahası seni istemiyorlar. Sırf bebek için katlanıyorlarmış. Anlasana Hayal, aşk değil bu. Bağlandın sen sadece. Bırak şu saçma bağlılığı!" diye bağırdı.

"Selim benim nefesim!" dedim dişlerimin arasından.
"Sen bırak şu saçmalığı! Onun hakkında kötü konuşmaktan da vazgeç. Eminim o da en az benim kadar üzgündür. Onu görmem lazım. Görmem lazım anlasana."

Mine titrek elleri ile çantasından bir kağıt çıkardı.

"Bu mu senin Selim'in? Bu mu?" diye bağırdı. Elindeki kağıda bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ve Mine son kez bağırdı. "Anla artık geri zekalı! Selim sana boşanma davası açmış. Boşanacak senden!"

O an yaşadığım şoku meğer hayatım boyunca hiç yaşamamışım dostlar. Ben Selim'e kavuştuktan sonra ancak ölürsem ayrılırım diye kendimi ayarlamıştım. Ama şimdi, böyle bir kağıtla tüm varlığım silindi sanki dünya üzerinden.

Mine'nin elindeki kağıda baktım. Sonra elime alıp daha dikkatle baktım. Her yazıyı dikkatle okudum. Her cümlenin üzerinden en az üç kere gittim. Bu, bu benim Selim'imin isteği miydi? Okudum bir kere daha.

Selim Ayyıldız eşi Hayal Ayyıldız ile şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davası açmıştır. Tarafların birbirleri ile anlaşamaması durumu ile...

Okuduğumu anlamıyordum. Anlıyordum okuyamıyordum. Okuyordum sindiremiyordum. Sindirince de boğazımda biriken yumruları yutamıyordum. Bu ne menem bir yazıydı böyle.

"Bu en iyisi olur Hayal," dedi Melis abla, işte o zaman daha da yıkıldım. Sandım ki bir kere daha bizi birleştirmek için çabalar ve eninde sonunda sevgimizin tüm bu zorlukların üstesinden geleceğini söyler. Ne bileyim içten içe bekledim dostlarım. Ama öyle olmadı.

"Hem senin hem Selim için en doğru karar bu Hayal. Tüm aile sadece senin için üzülüyor şimdi. Selim'in çocuğunun olmaması ve senin böyle bir fedakarlık yapacak olman tüm aileyi yıktı. Artık buna göz yummak istemiyorlar. Ve hiçbir zorlama altında kalmadan, Selim kendi isteği ile açtı bu davayı. O da boşanmak istiyor. Gerçekten istiyor."

Elmacık kemiklerime doğru inen yaşlarımı Doğukan sildi. Ağlamıyordum hayır, kendiliğinden süzülüyordu yaşlar.

"Yapma be lahmacun kız. Üzülme bu kadar. Kendine iyi bakman gerekiyor. Ağlama lütfen."

Üzerimdeki pembe hastane kıyafetinin koluna sildim kalan gözyaşlarımı. Söylemesi kolaydı. Söylemesi çok kolaydı.

Omuzlarımdan tutan Mine "Onu sevmene sözümüz yok Hayal. Eminim Selim abi de seni çok seviyor ama kader diye bir şey var. Eğer kaderinizde bir olmak yoksa yapacak bir şey yok anıyorsun değil mi? Hem bunu uzunca bir süredir tecrübe ediyorsunuz bu işaretlerin bir anlamı olmalı. Belli ki Selim abi de anlamış olmalı ki kendi isteği ile açtı davayı. Bu işi sana bırakmadan, seni üzmeden, kendi halletmek istedi."

"Mine haklı," dedi Doğukan.
"Onun için de çok zor Hayal. Senden ayrılmak ister miydi normal bir durumda? Başka yolunun olmadığını, olmayacağını o da pekala çok güzel biliyor. İkiniz de çok gençsiniz, yeni bir aşk, yeni bir hayat kurabilirsiniz. Gerçi Selim abi duyduğuma göre başka evlenmeyecekmiş. Yani böyle söylemişti ama hayatın önümüze neler çıkaracağını asla bilemezsin. Belki hem sen hem de o gelecekte gerçekten mutlu olacağınız başka birliktelikler yaşarsınız."

Hem Mine'ye hem Doğukan'a, hem sürekli ağlayan Melis ablaya, hem de Demir'e baktığımda sıkıntılı bir nefes verdim en derininden.

"Çok yoruyorsunuz! Çok," diye fısıldadım. "Niye müdahale ediyorsunuz? Ben çocuk falan istemiyorum. Para da istemiyorum. Ben sadece Selim'i istiyorum. Onun beni öpememesi hiç sorun değil, ben öperim onu. Yıkılan sadece benim hayallerim mi sarı saçlı prensesi olmasını isteyen Selim'di. Kızının olmasını isteyen oydu. Ve, ve annesi de ben olacaktım. Ölsem bile umrumda değil, neden karışıyorsunuz? Niye beni böylesine perişan ediyorsunuz? Selim! Selim'i görmek istiyorum sadece."

Bedenimi taşıyamayan dizlerim yavaşça bükülürken, kendimi yerde buldum dostlarım. Yine bir telaş ve endişenin ardından sanırım yine bayılmıştım.

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin