15❄️ "Ballı sakız"

18.7K 1.1K 102
                                    

Gurulllt! Gırııuuuv! Gurrrr. Gurulllt!

Karnıma neler oluyor böyle ya? Kaç dakikadır böyle sesler geliyor ve dalga malzemesi olmam an meselesi. Karizmamı çizdirecek şimdi. Alttan bir bakış attı bana ve tatlıca gülümseyerek "Senin ki selam veriyor," dedi.

Gülümsedim. Tatlıca söylemişti. Utanmama fırsat vermemişti yine, Gerçi acıkmak normal bir şey ama, insan utanıyor işte dostlar. Ayağının ucuna fırlattığı ceketine uzandı ve cebinden bir kutu çıkardı. İki kere salladı tıkır tıkır etti. Sakız kutusuna benziyordu. Kutuyu açtı ve bana uzattı.

"Sakız insanı daha çok acıktırır derler ama istersen şimdilik çiğne. Mideni kısa süreli kandır," dedi ve sağ gözünü kırptı. Ah senin o göz kırpışını yerim kalbi güzel insan. Düşünceli insan olmak değil, düşünceli insan bulmak zor derler ya. İşte tam o noktadayım şu an. Sen ne düşünceli bir insansın be gözünü sevdiğim. Gülümseyerek kutudan bir sakız alıp çiğnemeye başladım. O da bir tane ağzına atıp çiğnedi. Dediği gibi ilk başta daha çok acıktırsa da zaman geçtikçe midemi bastırıyordu. İnsanın organlarını kandırması kısa süreli olsa da mümkün. Bildiğim kadarıyla beyin bile kandırılıyor. Tek kanmayan organ kalp. Onu asla kaldıramazsınız. Ne kadar profesyonel bir yalancı olduğunuz önemli değil. Asla kanmaz. Ne hissederse doğrudur.

"Sürekli sakız çiğner misin?" diye sordum. Öyle ya, bir kutu yanında taşıdığına göre gayet makul bir soru.

"Ara ara," dedi. "İki sebepten ötürü."

"İki mi?" diye sordum. Sebepleri olması tuhaf gelmişti. Sakız bu, çiğnemek için ne gibi bir sebep olur ki?

Evet anlamında başını salladı ve ağzındaki sakızı göstererek "Birincisi Türkiye'ye geldim geleli midemde sıkıntılar baş gösterdi. Galiba reflüyüm. İçine girdiğim stres fena yıprattı beni. Sakız iyi geliyor," dedi.

İçim acıdı yine. Derin bir nefes aldım. Reflü olacak kadar stres yapıyor ve ailesinin umrunda değil.

"İkincisi kızlar için."

"Ne?" Hüznüm bir anda yatıştı ve yerini şaşırma aldı.

"Ah yanlış anlama, bazı kızlar fena yapışkan ve çevremde bunlardan dolu. Aslında kızlar ile aram pek iyi de değildir ve o sakız gibi kızlara bulduğum en iyi çözüm yine sakız," dedi yine ağzındaki sakızı göstererek.

"Nasıl yani?" Yavaş yavaş sakızı çiğnerken onu dinlemeye devam ediyordum.

"Benim gibi karizmatik bir erkek sakız çiğnerse, hemen uzaklaşıyorlar. Deli olduğumu anlıyorlar herhalde."

Sonra da bir bakış attı ki, o biçim. Deli olduğuna inandım diyebilirim dostlarım. Aptal aptal güldüm. Ne yapsam ağzımdaki Sakızı tükürsem mi? Gerçekten sakız mı lan bu? Allah'ım fark ettirmeden garip bir şey çiğnettirmiş olmasın? Hey Allah'ım sen yardım et.

Ben çiğnedim, o çiğnedi. O çiğnedi, ben çiğnedim. Şey ya, düşündüm de intihar etmek o kadar da kolay bir şey değilmiş dostlarım. Sanırım bu işi bir kere daha gözden geçirmem gerekecek.

Sakız değil mi lan bu? Sakız ya hu sakız. Allah'ım normal sakız olsun, amin.

❄️

"Hadi herkes bir anı anlatsın."

Yatılan midemden sonra sakızı çıkarmış ve çok şükür henüz ölmemiştim. Gelen teklifini geri çevirmedim ve "Olur, bana uyar," dedim.

Benim için yere serdiği ceketinin üstüne oturduğumdan beri bacaklarıma kan gitmeye başlamıştı. Bu daha çok ısınmamı sağladı. Kendi de benim atkımı alıp boynuna sardığından bu yana başka bir tatlı görünüyordu gözüme.

"Pekala, önce ben."

Dizilerimi karnıma çekerek kolarımla sardım ve "Hadi başla," dedim.

Derin bir nefes aldı ve bağdaşını düzelterek gözlerini kıstı. Sanki uzakta bir şeyi görmeye çalışır gibiydi.

"Bundan yıllar önce, yurt dışındaki evimizde yalnız kaldığım bir gündü. Neden bilmem o gün evde yalnızdım. Küçük bir çocuk hiç evde yalnız bırakılır mı? Demek ki bırakılıyormuş. Her neyse işte odamda dururken düzenli bir ses gelmeye başladı. Tik tik tik! Tabii çok korktum. Televizyon falan açık değil."

Dostlarım bu zamana kadar olan bölümü öyle bir anlattı ki sanırsınız gerilim filmi çekiyoruz. Ağzı dolu dolu sadece basit bir evde yalnız kaldığı bir günü anlatmak, tam olarak bu deli çoçuğa yakışırdı zaten.

"Eee," dedim. Meraklı görünmeye çalıştım. Dışarıdan göründüğünden daha hassas. Kim Hyun Joong olayını henüz atlatamadık. Bir küslük daha kaldıramam.

"İşte, korku ile merdivenleri çıktım. Sonra ne göreyim! Ses, yere düşen saatten geliyormuş yav!"

Bir kahkaha, bir kahkaha ki sormayın. Komik mi dostlarım size soruyorum, Allah aşkına. Valla kusura bakmasın daha fazla rol yapamadım yani.

"Ne o, etkileyici değil miydi?" diye sordu. Hayal kırıklığına uğramıştı. Ama ne yapalım içim dışım bir benim kardeş!

"Sıra bende," dedim hikayesine yorum yapmadan.

"Anlat bakalım," dedi beğenmezce. Bozulmuştu ama pek belli etmemeye çalıştı.

Derin bir nefes aldım. Oturuşumu düzelttim ve başladım.

"Küçük bir çocukken kuş yuvalarına tırmanır yumurtadan çıkamayan yavru kuşlar ölmesin diye aşağıya alırdım. Sonra onlara derin bir ameliyat yaparak büyük bir dikkatle yumurtasını kırıp kurtulmasını sağlardım."

Yüzü önce buruştu. Sonra şaşırdı. Sonra da gözlerini kocaman açtı.

"Gerçekten yaptın mı bunu?" diye sordu.

Evet anlamında başımı sallarken "İlk yemek olarak da yerde bulduğum ölü böcekleri ezer, yavru kuşlara yedirirdim."

"Ne?"

Bir çığlık!

"Kızım sen ciddi misin? Harbiden yaptın mı bunları?"

"Evet, çocukluğum bunlarla geçti benim."

Aniden ayağa kalktı dostlarım. Saçlarını karıştırdı, yüzünü cama iyice yasladı ve bağırmaya başladı.

"İmdat! Kurtarın beni, yalvarırım geri gelin. Bir vahşi ile birlikte kalmama nasıl müsade edersiniz? Yalvarırım ya!"

Gülmeye başladım. Ama bu sefer o gülmüyordu. Niye? Ciddi mi yani?

Ben de ayağa kalktım ve ona yaklaşmaya çalışırken bir çığlık daha.

"Uzak dur benden! Uzak dur, böcek katili. Çakma doktor."

Demek kaçarsın he! İnadına yaklaştım dostlarım. Gerçekten korkuyordu. Ya, muhallebi çocuğu musun gözünü sevdiğim? Kollarına dokundum, başına dokundum, ellerine dokundum. Her dokunuşta bir çığlık bir feryat. Ah be ah, benden bu kadar mı uzaksın sen? Sadece sarılmak için bile büyük bir çaba harcamak zorundayım.

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin