13.Bölüm

2.2K 150 2
                                    

Chris, bana son bir yumruk atıyor ve yere kapaklanıyorum. Sınıftakiler, Bay Garroway de dahil, koşturarak dışarı çıkıyorlar. Bir çift altın göz, tepemde beliriyor. Elleriyle belimi kavrıyor ve beni ayağa kaldırıyor. Gözlerimi kırpıştırıyorum.

"Lea, koşmalıyız. Haydi ama." diye yalvarıyor Connor.

"Neler oluyor?"

"Okul. Yıkılıyor. Öleceğiz."

"Hayır, ölmeyeceğiz." diyorum ve elini tutuyorum. Koşmaya başlıyoruz. Tavandan düşen parçalar yolumuzu kesiyor. Bir tanesi, tam ayağımın dibine düşüyor. Hızlanıyorum. Fakar daha bir saniye geçmeden, elimin boş olduğunu farkediyorum. Ve kulaklarım, Connor'ın çığlığıyla doluyor. Hemen arkama dönüyorum ve Connor'ın yerde yatmış, sağ ayağınınsa bir taşın altında kalmış olduğunu görüyorum. Anında yanına koşmaya başlıyorum. Yanında diz çöküyorum ve ellerimi taşın altına yerleştiriyorum. Derin bir nefes alıyorum ve taşı kaldırmaya çalışıyorum. Ayağını çıkarabileceği kadar bir aralık oluşturmak, bir dakikamı alıyor. Elleriyle bileğini kavrıyor ve acıyla sızlıyor. Onu öpüyorum.

"Connor, lütfen ayağa kalk. Buradan çıkmamız gerekiyor." diye yalvarıyorum. Yüzünü buruştuyor ve ellerini iki yanına koyuyor. Ayağa kalkıyor ve tekrar koşmaya başlıyoruz. Connor, topallaya topallaya koşuyor ve yerdeki taşlara takılıyor. Yere düşmemek için duvarlardan destek alıyor. Merdivenlere ulaşıyoruz ve iki basamağın çoktan dibe göçtüğünü görüyoruz. "Kahretsin." diyor Connor. Elini tutuyorum. "Merak etme, buradan çıkacağız." diye moral veriyorum ve onu çekiştiriyorum. İki basamaklık boşluktan atlamaya hazırlanırken, devasa bir parça, tavandan ayrılıyor ve uçarak boşluktan içeri giriyor. "Acele etmeliyiz." diyorum ve Connor'ın eline bırakmadan aşağıya sıçrıyorum. Birlikte yere yapışıyoruz ve merdivenin en alt basamağına kadar yuvarlanıyoruz. Zorlanarak ayağa kalkıyorum ve koridorda koşmaya başlıyorum. Connor peşimden geliyor. Bu koridorda, yukarıdakinden daha fazla taş olduğunu görüyorum. Birisi okula taş falan fırlatmış olmalı. Kah tavan parçalarına, kah devasa taşlara takılıyorum. Fakat, bu büyüklükte taşları kim, nasıl fırlatabilir ki? Koşmaya devam ediyorum ve sonunda ışığı görüyorum. "Çıkışa varmak üzereyiz." diye bağırıyorum Connor'a. Ona baktığımda, başıyla onaylıyor ve hızlanıyor. Önüme geçiyor. İçimde, gittikçe büyüyen korkuyu hissediyorum. Etrafıma bakınmak için başımı çevirdiğimde, önümdeki açık kapıya çarpıyorum ve çığlık atıyorum. Odanın içine bakıyorum ve donup kalıyorum. Müdür, masasının dibinde, cansız bir şekilde yatıyor.

"Aman Tanrım." Connor'ın sesi adeta bir fısıltı gibi çıkıyor.

"Onu buradan çıkarmalıyız."

"Lea, yapamayız. Hem baksana, çoktan ölmüş bile."

"Umrumda değil, Connor. Onu buradan çıkaralım." diyorum ve odanın içine yürüyorum. Bay Stewart'a doğru bir adım atıyorum ki, devasa bir parça tavandan aşağı uçuyor.

"Lea, hemen buraya gel. Gitmek zorundayız."

Başka şansımın olmadığını anlayınca, hızla Connor'ın yanına dönüyorum. Bay Stewart'a son bir bakış atıyorum ve tekrar koşuyorum. Çıkış, sanki yakınlaşmak yerine uzaklaşıyormuş gibi görünüyor. "Haydi, az kaldı." diye bağırıyor Connor. Koşmaya devam ediyorum. Kapıya beş metre kala, ayağım takılıyor ve bir taşın üzerine yüzüstü uçuyorum. Başımı o kadar sert çarpıyorumki adeta kör oluyorum. Connor adımı haykırıyor. Başımı kaldırdığımda, bana doğru gelmekte olduğunu görüyorum.

"Lea, lütfen. Buradan gitmek zorundayız. çok az kaldı. Lütfen, Lea."

Bakışlarımı kapıya çeviriyorum. Gerçekten de çok az kalmış. Kalkmaya çalışıyorum fakat bedenim buna izin vermiyor. Bir saniye sonra, kapının hemen üzerinde, koskocaman bir parçanın sallandığını görüyorum. Saniyeler içinde, yere uçup kapının önünü tamamen kapatacağını farkediyorum. Oraya asla zamanında varamam. Ama Connor varabilir.

"Connor, lütfen, git...git buradan." diyorum nefes almaya çalışırken.

"Sen olmadan gidemem. Asla olmaz."

"Lü-lütfen, Connor. Sana...sana...yalvarıyorum."

Başını inatla sağa sola sallıyor. Tartışmanın bir yararı olmayacağını anlıyorum ve bütün enerjimi kullanıp, ayağa kalkıyorum. Artık zemine iyice yaklaşmış olan parçayı görüyorum. Kararlı bir şekilde ileri atılıyorum. Ve bütün kuvvetimle Connor'ı itiyorum. Kapıya doğru adeta uçuyor. Kapının tam önünde yere yapışıyor ve dışarıya kayıyor. Rahat bir nefes alıyorum. Tavan parçası, yerinden çıkıyor ve yere uçuyor. Ardından sayamadığım kadar fazla taş yağıyor. Kapının önü tamamen kapanmadan önce duyduğum son şey, Connor'ın bağırışı oluyor. Enerjim tükeniyor ve yere yığılıyorum. Başımı ellerimin arasına alıyorum. Saniyeler içinde, kendimden geçiyorum.

ŞampiyonWhere stories live. Discover now