İLK DOST

252 22 0
                                    

''Bir insan birini yalnızken hatırlıyorsa sevmemiştir.

Aklına geldikçe yalnızlaşıyorsa,

işte o zaman sevmiştir.''

Turgut Uyar

Tekin İstanbul'a döneli altı ay olmuştu. Biset, Tekin'i gördüğü son günden beri, ondan en ufak bir haber alamamıştı. Annesi Türkan hanım ve babası Fevzi bey ne zaman Türker ailesinden bahsetmeye başlasa hemen yanlarına gidiyor, bir şeylerle uğraşıyormuş gibi davranarak, konuşmalarının içerisinde Tekin'den bahsedip bahsetmediklerini kontrol ediyordu. Ancak altı aydır ona dair en ufak bir şey duymamanın verdiği hüzünle yatağa giriyor, onu tekrar göreceği günün hayalini kurarak uykuya dalıyordu.

Şairin de dediği gibi, Biset onu sadece yalnızken değil, günün her anında düşünüyor ve ne zaman onu düşünse yalnızlaşıp kabuğuna çekiliyordu. Ona, bundan 6-7 ay önce, Türker ailesinin tek oğluna ilk görüşte aşık olacağını söyleseler; muhtemelen önce etrafa o bitmek bilmez öfkesini savurur, sonra da bunun asla olmayacağına dair türlü yeminler ederdi. Ama olmuştu. Bazı günler aşkından darmaduman olmuş gibi hissediyor, bazı günlerse bunun ani bir etkilenmeyle başlayan ve Tekin gittiği için de takıntıya dönüşen saçmasapan bir hissiyattan ibaret olduğuna kendini inandırmaya çalışıyordu. Böyle günlerde Tekin'i tekrar gördüğünde içinin rahatlayacağına, aslında ona gerçekten aşık olmadığını anlayıp eski güzel günlerine geri döneceğine inanıyordu. Ancak hangi olasılığın gerçek olduğunu Tekin geri dönmeden anlayamazdı. Bu yüzden sabırla, onunla tekrar göz göze geleceği günü bekliyordu.

Aradan geçen altı ay içerisinde birçok şey yaşanmıştı. Biset üniversite sınavında istediği bölümü kazanamamış ve sınava tekrar hazırlanmaya karar vermişti. Tüm sene kendisini öğretmenliğe göre hazırlamış ve sonra ani bir fikir değişikliğiyle hukuk fakültesine gitmeye karar vermişti. Elbette ki bu fikir değişikliğinin sebebinin Tekin olduğunu asla ve asla kabul etmiyordu. Sınavdan İstanbul'da bir hukuk fakültesi okumasına yetecek puanı alamayınca, bir yıl daha hazırlanmaya karar vermiş; ailesini buna ikna etmek için günlerce dil dökmüştü. En sonunda ailesinin anladığı dilden konuşmaya başlamış, Türker ailesinin oğlu avukatken Güner ailesinin kızının öğretmen olması durumuna konu komşunun ne diyeceğini merak ettiğini söylemiş ve ailesini bu sayede ikna etmeyi başarmıştı. Babası Fevzi bey hemen kızını oturdukları mahalledeki butik dershaneye yazdırmış ve ondan ne olursa olsun avukat olmasını istemişti.

Tekin'in kuzeni Cihan da psikolojiyi kazanamadığı için tekrar sınava hazırlanmaya karar vermiş ve o da mahallelerindeki butik dershaneye yazılmıştı. Biset ve Cihan aylardır aynı sınıfta birbirlerine selam dahi vermeden, derslerine odaklanmış bir şekilde eğitimlerine devam ediyorlardı. Daha doğrusu, aileler arasındaki düşmanlığa varan ilişkiyi bitirmek isteyen tek kişi olan Cihan, Biset'e yaklaşmaya çalışsa da Biset asla buna izin vermemiş, Cihan'ın bütün çabaları boşa çıkmış ve artık o dakendi kabuğuna çekilmişti. Ta ki bir gün öğretmenlerinin rehberlik çalışması yaptığı o ana kadar.

Rehber öğretmen sınıfa girmiş ve tek tek tüm öğrencilerle ilgili değerlendirmelerini açıklamıştı. Cihan'ın, hedeflediği psikoloji bölümüne gitmesini yüksek bir ihtimal olarak değerlendirse de, Biset ile ilgili o kadar da olumlu şeyler söylememişti. Biset'i matematik ve geometri konusunda ciddi anlamda uyarmış, sınava kadar olan süre içerisinde ilerleme kaydetmezse İstanbul'da hukuk okumasının zor olacağını üzerine basa basa belirtmişti. Bu Biset için hiç beklemediği bir yıkıma sebep olurken, Cihan için kaçırılmaz bir fırsattı.

Rehberlik dersi biter bitmez Biset'in yanına giden Cihan, ona birlikte ders çalışmayı teklif etmişti. İsterse matematik ve geometri derslerinde yardım edebileceğini, böylelikle kendisinin de pratik yapmış olacağını ve her iki taraf için de faydalı olacağını söylemişti. Eğer işin ucunda İstanbul'da hukuk okumak olmasa Biset böyle bir şeyi asla kabul etmezdi ama şimdi durum farklıydı. Bu yüzden Cihan'ın teklifini kabul etti.

SEN OLMALIYDINWhere stories live. Discover now