BİRLİKTE AKAN GÖZYAŞLARI

77 5 0
                                    

Eser serin bir rüzgar
Sen çok sıcaksın
Koptu senden ellerim, köprü yıkıldı
Seni benim tarafa nasıl alabilirim
Uzaksın.

Behçet Necatigil

Tekin'in amfinin kapısından ayırmadığı gözleri büyük bir sevinçle Biset'in gözleriyle buluştu. Nefes nefese kalmış bir şekilde durdu kapının yanında Biset.

''Sen...'' dedi Tekin.

''Ben... Seni tekrar rahatsız ettiğim için özür dilerim. Sana vermem gereken bir şey vardı.''

Biset'in yüzünde herhangi bir umut veya mutluluk belirtisi olmadığını fark etti Tekin.

''Ne verecektin?'' dedi bir anda ciddileşerek.

Çantasından titizce ve özenle paketlenmiş bir kitap çıkarttı Biset.

''Bu kitabı verecektim.'' dedi ve elindeki paketi Tekin'e uzattı.

''Senden kitap istediğimi hatırlamıyorum.''

O sırada koridorda kendilerine doğru yürüyen iki öğrenci olduğunu fark etti Biset.

''İstemediğinizi biliyorum hocam.''

Tekin amfinin içinde olduğu için öğrencilerin geldiğini fark etmemişti.

''O halde bir akademisyenin öğrencisinden hediye kabul etmeyeceğini tahmin edip getirmemeliydin. Şimdi müsaade edersen odama gideceğim.''

Biset'i kolundan itip amfinin dışına çıktığında tam önünden geçen iki öğrenciyi gördü. Biset'in kendisine neden hocam diye hitap ettiğini şimdi anlamıştı. Ama sözünde durması gerektiğini düşündüğü için geri dönmedi ve yürümeye devam etti.

Elinde tuttuğu paketi çantasına koyup okulun çıkış kapısına doğru ilerledi Biset. Yürüyerek rıhtıma inerken kendi kendisiyle konuşup, kendi derdini kendine anlatıyordu. Çünkü konuşabileceği kimsesi yoktu, kendinden başka...

''Ağlamadım. Yine ağlamadım Tekin. Senle karşılaşmamıza rağmen ağlamadım. Artık çocuk gözüyle baktıkları Biset değilim, büyüdüm. Sayende büyüdüm ve kocaman bir genç kız oldum. Bana yalnızca sevmeyi değil ağlamamayı da öğrettin. Teşekkür ederim Tekin, teşekkür ederim.''

Biset ve Tekin o günden sonra hafta boyunca karşılaşmadılar. Çünkü Perşembe günkü derse Tekin değil, bir başka araştırma görevlisi gelmişti. Biset'in onu gördüğü zaman kalbinde hissettiği kaya parçası, o etrafında yokken daha da ağırlaşıyordu. Ne görmek çare oluyordu dertlerine, ne de görmemek. Ne sevmek dindiriyordu acısını, ne de sevmemek. İncecik bir ipin üzerinde yürüyordu Biset. Dengesini ne zaman kaybedeceğini ve ne tarafa düşeceğini bilmeden sadece yürümeye çalışıyordu.

''Sol yanım sızlıyor.'' yazdı Tekin'in derse gelmediği gün defterine. Kendisiyle konuşmaktan bıkmış ve bir süredir belirsiz zamanlarda başına oturduğu günlüğüne her gün bir şeyler karalamaya başlamıştı. Defterine bir şeyler yazarken kalbinin hafiflediğini hissediyordu sanki.

Serdar'ın kapıyı tıklatmasıyla elindeki defteri yastığının altına sakladı hemen.

''Girebilirsiniz.''

Serdar'ın elinde Biset'in kırılan telefonu vardı.

''Buna alışıksın diye düşündüğüm için aynısından aldım.'' dedi Serdar odaya girerken.

''Teşekkür ederim.'' dedi Biset. ''Buna ihtiyacım yok.''

''Nereye gittiğini ve ne zaman döneceğini merak ettiğim zamanlar oluyor Biset.'' dedi Serdar. ''Seni arayamadığım için merakta kalıyorum.''

SEN OLMALIYDINWhere stories live. Discover now