GİDELİM BU ŞEHİRDEN!

108 6 0
                                    

Gel seninle bir kez daha ağlayalım.

Yaşanmışlara,

Yaşanmamışlara,

Bir de hiç yaşanmayacaklara!

Oğuz Atay

Cihan eve geldiğinde Tekin'i bahçedeki salıncakta kitap okurken buldu. Tüm sakinliğini koruyarak Tekin'e doğru yürüdü ve tam karşısında durdu. Tekin gözlerini kitabından ayırıp, Cihan'ın gözlerine dikti.

''Olacak abi!'' dedi Cihan. ''Biraz daha uğraşırsam o keçi inadı kırılacak!''

Tekin ne olduğunu anlamamıştı.

''Dur sakinleş de ne olup bittiğini baştan sona anlat bakalım. Çek karşıma bir sandalye de başla anlatmaya.''

Cihan masadaki sandalyelerden birini aldı ve Tekin'in tam karşısına oturdu.

''Nereden başlasam, nasıl anlatsam?'' diye sordu Cihan. Heyecandan sesi titriyordu.

''Lunaparkta yalnız kaldığınız zamandan başla bakalım.'' dedi Tekin sakin bir şekilde.

''Siz gittikten sonra birlikte yürümeye başladık. Biraz yürüdükten sonra ona, her günümüzün bu kadar güzel olmasını istediğimi söyledim. Şaşırdı önce, şakaya vurmaya çalıştı. O yanımda olduğu sürece her günümün bu kadar güzel olacağını söyledim. Utandı, ne diyeceğini bilemedi. Sonra telefonu çaldı zaten, annesi aradı. Benden özür dileyip ileri doğru yürümeye başladı ve yaklaşık 10-15 dakika kadar annesiyle konuştu. Telefonu kapattıktan sonra keyfi kaçmış gibi görünüyordu. İlerledim, yanına gittim..''

''Neden kaçmış keyfi?'' diye sordu Tekin araya girerek.

''Bilmiyorum...'' dedi Cihan. ''Biset'in bir şeyi anlatması için ne olduğunu sormak gerekmez çoğu zaman. Anlatmak istemediğini düşünüp, üstüne gitmemeyi tercih ettim. Keyfi kaçtığı için de konuşmaya devam etmek istemedim o anda. Birlikte bir süre sessizce yürüdük. Sonra da sizle karşılaştık zaten. Biraz zaman geçince keyfi tekrar yerine geldi, büyük bir sorun yoktur diye düşündüm. Bu yüzden akşam da bu konuda bir şey sormadım.''

''Anladım.'' dedi Tekin ve devam etti '' Peki bizim yanımızdan ayrıldıktan sonra ne yaptınız? Neler konuştunuz?''

Cihan en ince ayrıntısına kadar anlatmaya başladı. Anlatırken alnından terler süzülüyor, ne yapacağını bilemediği için sürekli ellerini ovuşturuyordu.

''Siz gittikten sonra evlerimizin olduğu yöne doğru yürümeye başladık. Sürekli buluştuğumuz, görüştüğümüz bir park var mahallede. Sen de bilirsin, küçükken hep orada oynardık. O parka kadar sessizce geldik. Yan yana oturduk her zaman oturduğumuz banka. Ben nasıl konuya gireceğimi düşünürken, yaptı yine Biset'liğini. Bana doğru dönüp, hayatım boyunca cevap vermekte en çok zorlandığım ama cevaplarından en çok emin olduğum soruları ardı ardına sormaya başladı.

- Benden hoşlanıyor musun?

-Evet!

-Beni seviyor musun?

-Evet!

-Bana aşık mısın?

-Evet!

Benden bu cevapları aldıktan sonra sakince sırtını tekrar banka dayadı ve ellerini dizlerinin üstüne koydu. Aklından neler geçirdiğini merak etmeme rağmen, bir şey sormadım. Bekledim. Sonra tekrar bana döndü ve sordu;

-Neden bana aşıksın?

-Hatırlamıyorum.

-Bu da ne demek?

SEN OLMALIYDINWhere stories live. Discover now