ÜŞÜYORUM, KAPAMA GÖZLERİNİ

109 5 0
                                    

Seni anlatabilsem seni...

Yokluğun, cehennemin öbür adıdır

Üşüyorum, kapama gözlerini...

Ahmed Arif

Eskiden bir dakika bir yıl gibi geçerken, şimdi bir yıl bir dakika gibi geçer olmuştu. Onlar daha dün evlenmiş gibi hissederlerken, evleneli neredeyse iki ay olmuştu. Tekin iki ay boyunca her gün alnına kondurduğu bir öpücükle uyandırmıştı Biset'i. Birlikte hazırlanmış, birlikte kahvaltı etmiş, işe birlikte gitmiş, işten birlikte dönmüş ve ayrı geçirdikleri yılların intikamını alırcasına gece gündüz yan yana diz dize olmuşlardı.

Her hafta Pazar günü için bir plan yapıyor ve onu mutlaka uyguluyorlardı. Bir hafta sahile, bir hafta pikniğe, bir hafta Galata Kulesi'ne, Kız Kulesi'ne, lunaparka, hayvanat bahçesine ve daha bir çok yere... Onlar için hayat yaklaşık iki ay önce geç ama büyük bir hızla başlamış ve aynı hızla devam ediyordu.

Bu iki aylık süreçte Cihan ve Zeynep kendi aralarında söz yüzüklerini takıp, bu güzel mutlu çifte özenerek birbirlerine evlilik sözü vermişlerdi. Zeynep tamamen kendi evinde kalmaya başlamış, Cihan da okuldan arkadaşlarıyla eve çıkmıştı. Ahmet Biset'le yaşadığı evde tek başına yaşamaya devam ediyor, Biset ve Tekin ise Tekin'in o soğuk ve sıkıcı evini sıcak bir yuva haline getirmiş ve evliliklerini orada sürdürüyordu.

Biset okuldan erken geldiği bir akşam, Tekin'e sürpriz yapmak için kollarını sıvamış ve mükellef bir yemek masası hazırlamıştı. Birbirinden güzel yemekler, mezeler ve tatlılarla donatılmış bu masaya inanılmaz bir güzellik katan şamdanlarla bütünleşen narin ve şık şarap kadehleri, Tekin'in eve geldiğinde gördüğü manzara karşısında vereceği tepkiyi merak eden Biset'i heyecanlandırıyordu. En çok merak ettiği şey de, Tekin'in kendisini görünce vereceği tepkiydi.

Her şey hazırlandıktan çok kısa bir süre sonra çalan zili duyan Biset evin kapısına koştu. Kapıyı açtığında yakaları kaldırılmış pardösüsü, garip şapkası, takma bıyığı, buz gibi havaya rağmen taktığı komik güneş gözlükleri ve soğuktan kıpkırmızı olmuş suratıyla Tekin'i gördü karşısında. Tekin rolüne iyi hazırlanmış bir oyuncu gibi gülümseyerek Biset'e baktığında karşısında gördüğü manzaraya kayıtsız kalamadığı için diyeceği her şeyi bir anda unutuvermişti.

Hemen gözlüklerini çıkardı;

''Yanlış yere mi geldim acaba? Ben Biset Güner Türker ile görüşmek istemiştim.''

''Doğru yere geldiniz bayım.''

''Emin misiniz? Biset hanım düğünden beri hiç topuklu ayakkabı giymemişti. Üstelik bu kıyafet ve makyaj da onun tarzı değildi.''

''Beğenmedin mi yani?'' dedi Biset. Biraz alıngan biraz da kızgın görünüyordu.

''Önemli olan benim beğenmem değil, eşinizin beğenmesi Biset hanım. Elbette beğendim. Ancak Tekin bey bana, eşinin en güzel halinin, sabahları uyandığı hali olduğunu söylemişti.''

''Siz ne için gelmiştiniz?''

''Aaaa evet, ben o konuyu tamamen unuttum. Güzelliğiniz aklımdaki her şeyi bir anda yok etti, kusura bakmayın.''

''Anlıyorum. Artık konuya girseniz diyorum. Birazdan eşim burada olacak. O gelmeden gitseniz iyi olur.''

''Haklısınız. Hemen konuya giriyorum öyleyse. Eşiniz benden size bir sürpriz yapmamı rica etmişti. Bu sebeple buradayım.''

''Öyle mi? Ne tesadüf!''

''Öyle öyle... Öncelikle size şunu vermemi istedi.''

Tekin yan tarafa doğru uzandı ve oradan aldığı bir hediye paketini Biset'e uzattı.

SEN OLMALIYDINDär berättelser lever. Upptäck nu