O ADAM

73 6 0
                                    

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...

Sezai KARAKOÇ

Memleket kokusu... Biset'in yıllardır yabancı bir gökyüzüne açtığı gözleri, bu kez kendi memleketinin mavisiyle buluşmuştu. Yüzünde belirsiz ama sebebi belli bir tebessüm oluştu. Yatağından sakince kalktı. Artık eskisi gibi sızlanarak uyanmıyordu. Büyümüştü. Zaman ona karşı acımasız davranmış ve onu birkaç ay içerisinde yıllarca ileriye sürüklemişti. İşte o zamandan beri genç bir kız değil, olgun bir kadın gibi davranır olmuştu Biset. Bunu isteyerek yapmamıştı. Değişmek için çaba da harcamamıştı. Olmuştu işte. Hayatındaki her şey gibi bu da birdenbire ve izinsizce olmuştu.

Duş alıp kahvaltısını ettikten sonra evi toparladı. Odaları havalandırması gerekiyordu, zira bu rutubet kokusuna biraz daha katlanırsa baş ağrısının başlayacağını biliyordu. Sırayla odaları havalandırdıktan sonra oturma odasına geldi. Perdeyi çekti ve camı açıp dışarıya şöyle bir göz gezdirdi. Eve ilk taşındığı günden beri gözleri tam karşısındaki iki katlı müstakil eve takılıyordu. Bir gün böyle bir eve sahip olmak istediğini düşündü.

Büyük ve baş döndürücü bir hızla gelişen ve bu gelişmeyle birlikte kalabalıklaşmaya devam eden İstanbul, Biset'in hayalini kurduğu yer olmaktan çıkıyordu yavaş yavaş. Biset upuzun apartmanlardaki, kalabalık görünen ama aslında yalnızlıktan titreyen apartman dairelerini soğuk buluyordu. Antep'te müstakil bir evde doğup büyümüş bir kız için, bunlar oldukça doğal hislerdi. Belki de bu yüzden karşısında tüm sıcaklığıyla kendisine bakan bu ev ve buna benzeyen tüm evler gülümsetirdi Biset'i. İlerde yaşamayı hayal ettiği hayatın bir parçası olmalarını arzu ederdi Biset.

Bir iç çekti ve camı kapattı Biset. Perdeyi çekip, işlerine devam etti. Sonrasında İstanbul'daki ilk iş görüşmesine gitmek üzere hazırlanmaya başladı. Makyajını da tamamladığında çok güzel görünüyordu.

''Onu defalarca kez gördüm ama bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum.'' dedi Tekin.

''Nasıl yani?'' dedi Cihan.

''Onun dünyadaki her şeyden ve herkesten daha güzel olduğunu düşünürdüm. Ama dün, yıllar sonra onu karşımda gördüğümde, onu hiç bu kadar güzel görmediğimi fark ettim.''

Cihan gülmeye başlayınca Tekin'in yüzündeki garip ifade daha da garipleşti.

''Komik bir şey mi söyledim?'' dedi Tekin, ses tonundan kızgınlığı anlaşılıyordu.

''Tekin Türker'e bile bu cümleleri kurdurabilecek bir kadın varmış bu dünyada. Şaşkınlığımdan gülüyorum.''

Tekin de gülmeye başladı. Cihan haklıydı. Bir kadının güzelliğinden bahsetmek, Tekin için imkansızdan da öte bir şeydi. Ama Biset hayatına girdiğinden beri bambaşka bir adam olmuştu Tekin. Bazen kendisi bile anlam veremiyordu bu duruma.

''Ne var biliyor musun abi?''

''Ne var Cihan?''

''Biset'le birlikte olsaydınız, yani öyle ya da böyle bunu başarabilseydiniz, dünyanın en güzel çifti olurdunuz.''

''Cihan ve benden sonra tabi.'' diyerek söze girdi Zeynep.

''Günaydın.'' dediler aynı anda yüzlerini kapıya doğru dönerek.

Elindeki anahtarları bırakıp yanlarına geldi ve Cihan'ın yanağına bir öpücük kondurdu Zeynep.

''Cihan, okula gitmeyi düşünmüyorsun herhalde.''

SEN OLMALIYDINWhere stories live. Discover now