O BENİ DEĞİL, SENİ SEVİYOR

100 5 0
                                    


Seni görmedikten sonra her gün benim için gece,

Gecelerse parlak gün, rüyalar seni bana gösterince...

William Shakespeare

Bir rüyadan ibaret miydi aşk? Aynı rüyayı yeniden görmek için gözlerini kapatmak ve onu bir kez daha görebilmek için uyumayı dilemek miydi? Gerçek olduğuna inanmayı seçmek ve tüm ömrünü o rüyada yaşamak istemekti belki de.

Hangisi olursa olsun acıydı aşk. Sebebi bilinen ama ilacı bilinmeyen bir hastalıktı sanki. Aşık olduğun insanla birlikteyken bile bitmezdi çilesi. Tam mutlu oldum derken, nükseden bir hastalık gibiydi. Önceleri ya o beni sevmezse diye düşündürürdü seni. Sonra birbirinizi sevmenin de yetmeyeceğini görürdün illaki.

Sevdiğin insandan önce, hayat sevmeliydi seni çünkü. Esen rüzgar sevmeliydi seni, karşından değil arkandan esmeliydi ilerleyebilmen için. Taşlar, kayalar sevmeliydi seni; ona gittiğin yolda önüne çıkmamalılardı düşmemen için. Güneş sevmeliydi seni, ısıtmalıydı içini ona sıcacık bir gülümsemeyle bakabilmen için.

Sen de sevmeliydin elbet. Yalnızca onu değil, onunla olman için sana destek olacak her şeyi sevmeliydin. Bir kuşu bile sevmeliydin, eğer ondan haber getirecekse. Bir yolu sevmeliydin, sevdiğin insan sana o yolda yürüyerek gelecekse. Akrebi ve yelkovanı sevmeliydin, ona kavuşacağın an daha çabuk gelecekse.

Yalnızca onu değil, ona dair her şeyi sevmeliydin yani. Onunla olabilmenin tek yolu sevgiydi, bunu görmeliydin. Her şeyden önemlisi de cesareti sevmeliydin. Cesur olup karşısına çıkmalıydın, sana gelmesini istemeliydin yalvarırcasına. Eğer bunu yapamıyorsan, cesareti seven birisine yenilmeyi göze almalıydın en azından. Onu başka bir insana göndermeyi kabul edebilmeliydin.

Korkaklık ve aşk birbirinden nefret eden iki kardeş gibidir. Biri varsa, diğeri çekip gitmek ister arkasına bakmadan. Ama kardeştirler bir yandan da, ne yaparlarsa yapsınlar ayrılamazlar tamamen. İşte bu yüzdendir ki aşkın olduğu yerde korku da bulunur illaki. Kalbindeki en güzel yeri hangisine verirsen, diğerini kaybetmeyi göze almışsın demektir. Aşkını seçersen, korkuların gitmek ister. Korkularını seçersen de, aşkın çekip gitmek ister. İkisini aynı yerde barındırmaya çalışmak ise, korkularına galibiyet için şans tanımak olur sadece.

Tekin şimdiye kadar hep korkularına vermişti kalbindeki en güzel yeri. Aşka olan korkusu, ilk ve tek aşkını uzaklara götürüyordu şimdi. En kötüsü de Tekin, bu çıkmazın içinden nasıl kurtulacaklarını bilmiyordu. Eli kolu bağlı bir şekilde oturmaktansa arayacaktı. Gerekirse sokak sokak dolaşacaktı İstanbul'u ve bulacaktı Biset'i.

Oturduğu yerden sakince doğruldu, arabasının anahtarını ve telefonunu aldığı gibi evin kapısına yöneldi. Tam çıkarken Azra seslendi endişeli bir şekilde;

''Tekin! Hastasın, bu şekilde çıkamazsın. Nereye gidiyorsun?''

''Azra sen Cihan'la birlikte evde kal, ona göz kulak ol. Ben Biset'i aramaya gidiyorum.''

Azra sinirlendi.

''Şu an göz kulak olunması gereken biri varsa o da sensin! Bırak Cihan arasın Biset'i. Senin dinlenmen gerek.''

Tekin'i durdurmak imkansızdı. Evden çıktı ve arabasına atladığı gibi okulun yolunu tuttu. Önce bahçeyi ve amfileri dolaştı. Sonra kantinleri gezdi bir bir. Biset'i görmemek için kendisine söz verdiği bu okul koridorlarına Biset'i soruyordu şimdi. Ama cevabı bulamıyordu bir türlü.

Okuldan çıktı ve rıhtıma indi. Arabasını uygun bir yere bırakıp, moda sahiline kadar yürüdü. Onu burada bulamayacağını bilse de, en azından aramak istiyordu. Çünkü şu an elinden gelen başka bir şey yoktu.

SEN OLMALIYDINWhere stories live. Discover now