0.7

682 70 5
                                    

  Seni, filmlerde gördüğün şu önemli insanları taşıdıkları siyah arabaya bindiriyor ve yanına üç beş SHIELD ajanı yerleştiriyorlar ama onların varlığını bir süre sonra unutuyorsun çünkü hayalinde evrendesin.

  Dışarısı geldiğin evrenden daha farklı değil. İnsanlar köpek gezdiriyor, köpekler havlıyor ve kediler hâlâ tuhaf davranıyor.

  Evet, bazı şeyler hiç değişmiyor.

  Ama bu gözlerini dışarı izlemekten çekmeye yetmiyor.

  Arabalar duruyor ve yeşil bir yere geldiğinizi görüyorsun.

  Bir anda kararlarını değiştirip seni öldürmeye mi karar vermişlerdi?

  Ölümü düşünmek kaşlarını çatmana sebep oluyor. Ajanlar kapıyı kaydırıyor ve sen dışarı bakarak derin bir nefes alıyorsun. Dışarıya dair görebildiğin tek şey çimenler ve ortalarındaki taş dizilimi.

  Kendine kaçınılmaz olanı daha fazla erteleyemeyeceğini söyleyerek yavaşça dışarı çıkarıyorsun.

  Bir zamanlar nefret ettiğin ama son zamanlarda deli gibi hasret çektiğin gün ışığı tenine değiyor. Gözlerin alışagelmediğin doğal ışığa karşı kendinlerimi korumak için kapanıyor.

  Ama bu kaçınılmaz olan son için de olabilir diye düşünüyorsun.

  Gözlerini açmadan ayağınla ileriyi yokluyorsun.

  Eskiden bunu sık sık yapardın. Eğlenceliydi. Ölüme giderken eğlenmek seni güldürüyor ve seni nasıl bir ölümün beklediğini görmek için gözlerini açıyorsun.

  Sanırım ölümün son derece lüks ve göz alıcı bir malikanede olacaktı.

  "Hey, Vampir Kız orada daha fazla durursan senin tozlarını süpürmek zorunda kalacağız." Gözlerini evi incelemekten alıp kapının önünde dikilen ve içeri girmek için seni bekleyen Yenilmezlere bakıyorsun. 

  Ve göz önündeki gerçek kafana dank ediyor.

  ÖLMÜYORSUN!

  Ve Yenilmezler hâlâ seni bekliyor.

  Onları daha fazla bekletmemek için hafif koşar adımla evin içine giriyorsun ve zenginliğin seni büyülemesine izin vermemeye çalışıyorsun.

  Neyseki izlediğin birçok dizi sayesinde artık gördüğün her gösterişli eve salyalar akıtarak bakmıyorsun. Upuzun bir giriş koridorunu geçip kendini salonda buluyorsun. Bir duvarı baştan aşağı cam ve bir sürü, gerçekten bir sürü koltuk olan salona bakıyorsun.

  Gözlerini peşinden gelmesini beklediğin insanlara dönüyorsun ama onlar senin gibi salona girmekle kalmayıp çoktan bir yer seçmeye başlıyorlar. Kimisi senin fark etmediğin merdivenlerden yukarı çıkarken kimisi de mutfağa yöneliyor.

  Kendine soruyorsun.

  Aç mısın yoksa uykulu mu?

  Sonra cevabın heyecanlı olduğuna karar veriyorsun. Kimin yanına gideceksin?

  Tony, Steve ile konuşuyor. Loki, Thor'la. Hulk ve Natasha'yı, Wanda ve Vizyon'u göremiyorsun ama oralarda bir yerlerde olduğunu biliyorsun.

  Herkes birbir eleniyor ama gözüne senin yaşlarındaki biri çarpıyor. Oldukça hareketli ve konuşkan biri gibi geliyor.

  Ayrıca en sevdiğin karakterlerden biri.

  Örümcek Adam. Ya da Örümcek Çocuk.

  Yavaşça önündeki üç basamağı inip ona doğru yürüyorsun. Ona baktıkça hareketlerinin yavaşlığı gözüne çarpıyor. Başını hafif sağa yatırıp onu inceliyorsun.

  En sonunda senin geldiğini görüyor ve hemen başını çevirip duvara bakıyor. Bir tablo ya da ayna görmek umuduyla duvara dönüyorsun ama duvar bomboş. Bir sırıtışın doğduğunu hissedip dudağının içini ısırıyorsun. Bu sırada o da bir şeye yaslanmaya çalışıyor ama yaslandığı şey antika gibi görünen bir vazo ve sen tam yanına varacakken vazoyu düşürüveriyor.

  Hanginizin daha hızlı olduğunu kestirmek güç. İkinizin de eli vazoya sıkı sıkı yapışıyor ve bu fark edip aniden bırakıyorsunuz.

  Tabii sonra sen yine yakalayıp Tony Stark fark etmeden yerine koyuyorsun.

  "Ee, şey merhaba? Nasılsın?" Onun kalp atışlarını duyabiliyorsun. Sam ve Rhodes'in konuşmalarını da. Pişmek üzere olan kahvenin kokusunu da.

  Bu kadar çok şey duymak seni delirtebilir ama şu anlık onları durdurabiliyorsun çünkü karşılık vermen gereken biri var.

  "Merhaba." Diyorsun ve sesin hâlâ ürkütücü melodik tonunda geliyor.

  Ama Peter Parker bunu umursuyora benzemiyor.

Maden (Bir Marvel Kurgusu)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora