2.4 (Sezon Finali)

336 44 0
                                    

Gözlerin biyolojik unsurlardan yaşarmıyor ama bu bunun çok dokunaklı olmadığı anlamına gelmiyor.

Stan Lee ile karşılaşacak kadar şanslı ve ona bakmayacak kadar aptalsın. Ellerini başının iki yanına koyup dirseklerini masaya yaslıyorsun.

Her şeyin bir sebebi olduğunu anlıyorsun. Tanrı'ya ve onun kusursuz düzenine bir kez daha şaşırıyorsun. Stan Lee ile karşılaştığın gün evren değiştiriyorsun ve buraya geliyorsun.

En çok olmak istediğin yere. Hatta olmak istediğin tek yere.

Sebebi neydi anlamıyorsun. Hanginizin duaları kabul edilmişti bilmiyorsun.

Şu an aklından geçen tek şey buraya ait olduğun. Yanlışlıkla buraya gelmedin sen. Buraya gelmek senin kaderinde vardı.

Bilgisayar ekranına bir uyarı geliyor. Bilgisayarın beş dakika sonra silineceğini dair bu duyuru bir saliseliğine seni panikletiyor ama kitaplar, filmler ve diziler sağolsun bu gibi durumlara hazırsın. Daha önce hiç denemediğin ve aklından bile geçirmediğim bir şeyi içgüdüsel olarak yapıyorsun. İşaret parmağını ve orta parmağını birleştiriyorsun. Parmakların sıvılaşıyor ve birbirlerine yapışıyorlar. Boyları eşitleniyor ve ucundan bir flash bellek ucu çıkıyor. Bunun ne kadar fantastik olduğunu düşünmeden flash parmaklarını bilgisayara takıyorsun ve bütün dosyayı indirmeye koyuluyorsun. Bunu neden yaptığını düşünüyorsun indirme gerçekleşirken.

Biraz kendin için yapıyorsun. İçinde tanıdığın tanımadığın bir sürü karakter vardı orada. Hepsini okumak için can atıyorsun.

Ama bunun yapmanın diğer sebebi onları bulmak istemen. Bazıları senin gibi olabilir. Başka bir evrende uyanabilir ya da daha fena şeyler yaşayabilirler. Onları bulmalı ve onları korumalısın.

Tüm görüntüler ışık hızında gözünün önünden geçiyor ama sen ışık hızından daha hızlısın. Kendine en yakın tarihte yazılmış olan karakter dosyasını açıyorsun ve birinin sana seslendiğini fark ediyorsun. Bu yüzden sadece ismine bakıp gerçekliğe dönüyorsun. Karşında duran ekran artık simsiyah. Bunun bir zamanlar Stan Lee'ye ait olduğunu bildiğinden burada bırakmak istemiyorsun. Düşünmeden ekranı kapatıp bilgisayarı sıkıştırıyorsun. Metal senin gücüne dayanamayıp kıvranıyor ve sen bilgisayarın içini hayal edip onları korumaya alıyorsun. Bilgisayar küçüldükçe küçülüyor ve elinde ufak bir beyzbol topu büyüklüğüne geliyor. Küçük bilgisayarı hafifçe omuz hizanda kaldırıyorsun ve ne yaptığını düşünmeden onu sol köprücük kemiğinin oluşturduğu çıkara bastıyorsun. Derinin o kısmı küçük bilgisayarı yavaşça yiyor ve elinle kontrol ettiğinde hiçbir fark hissetmiyorsun.

Bu sırada aşağıdaki ses sana bir kez daha sesleniyor. Az önce keşfettiğin özelliğin hakkında daha fazla düşünmeden koşarak odadan çıkıyorsun ve metal merdivenlerden aşağı iniyorsun. Geminin önünü kapayan camdan mavi bir bilye görünüyor ama onun dünya olduğunu biliyorsun.

Eve dönecek olmak seni durmana sebep oluyor.

Şimdi ne yapacaksın? Buraya geldiğinden beri hiç normal bir şey yapma fırsatı erişemedin. İnsanlar sana kuşku ve nefretle mi yaklaşacaklar? SHIELD seni yine bir yere mi hapsedecek? Bulmak zorunda olduğun o insanlar ne olacak?

Aklından geçen binlerce düşünce bir cümleyle yerle bir oluyor.

"Dünya'ya iner inmez bir parti veriyorum ve hiçbir mazeret kabul etmiyorum." Gülüyorsun ve sıktığını bile bilmediğin omuzların gevşiyor. Tony Stark'ın insanları güldürebilme yeteneğine sahip olduğumu hatırlıyorsun.

Sonra onların senden bile önce var olduklarını hatırlıyorsun. Senden daha bilgili, senden daha yetenekli ve senden daha sabırlılar. Her zaman bir planları olduğunu bilmek seni rahatlatıyor. Onlar bir arada ve senin yanında olduğunda, ki şu an öyleydi ve senin bunu bozma gibi bir niyetin yoktu, baş edemeyeceğiniz hiçbir şey olmayacaktı.

Belki matematik projesi hariç.

Düşündüğün bu saçma şey koca bir kahkaha atmana sebep oluyor ve bu uzun sürecek bir kahkaha dalgası yaratıyor. Thor kolunu Loki'nin omzuna atıp çekici sallayarak gülüyor. Wanda ve Vision birbirlerine sarılıyor. Shuri'nin gözlerini ve bir eli bilgisayarla ilgilenmeyi bırakmasa da omzundan sarılan abisine kolunu doluyor. Rhodey, Sam ve Scott beraber heyecanla konuşuyor. Tony, Steve ve Bucky bile beraberler ve silahlar olmadan konuşuyorlar.

Natasha bile gülüyor, ki bu sırada onunla göz göze geliyorsunuz. Sana şu 'Eğer kontrolden çıkardan seni öldürürüm' bakışını atmasını bekliyorsun ama o sadece göz kırpıyor.

Bu iyi bir şey yaptığına mı işaret? Sanırım öyle.

Büyük (aslında evrene kıyasla epey küçük) mavi (aslında içinde yeşiller ve sarıların da olduğu ve bulutlardan dolayı biraz da beyaz olan) gezegene yaklaşırken yanındaki merdiven tırabzanına yaslanıyorsun. İçinde telaşlı bir ses var. Hızlı konuşuyor ve seni korkutuyor ama onu sustuyorsun.

Şu an tek istediğin bir daha ne zaman göreceğinin belli olmadığı bu manzarayı seyretmek ve sessizliği ürpertisini hissetmek.

Hem geleceği planlayacak ne vardı ki?

Dünyaya gideceksin.

Partiye katılacaksın.

Kahramanlara kahramanları bulmaya gitmeleri gerektiğini söyleyeceksin.

Onları bulacaksınız.

Hikayelerini dinleyeceksin.

Ha, belki arada bir dünyayı falan kurtarırsınız.

  Yine.

Belki Thanos gibi kötülerle karşılaşırsınız. Belki yanlışlıkla geçmişe gidersiniz.

Geleceğin oldukça şaibeli görünüyor. Çabuk bir şeyler yapmalısın diyen sesi görmezden geliyorsun.

Kahramanların bile dinlenmeye ihtiyacı var. Onların da sorunları ve sorumlulukları bazen umursamama hakları olmalı ve sende bu hakkını şimdi kullanmak istiyorsun.

Üstelik burada sürekli yapman gerekenleri hatırlatan öğretmenler de yok.

Tırabzanın üstüne oturup dünyayı seyrediyorsun. Görüşünü yakınlaştırıyorsun. Gezegen yavaşça büyüyor, büyüyor ve büyüyor. İçindeki insanlara bakıyorsun. İnsanlar hiçbir şey olmamış gibi yaşamaları seni şaşırtıyor ama onların uzayda olanlardan haberleri yok. Dünyaya o büyük daire ineli uzun bir zaman olmuştu ve insanlar hemen eski hallerine dönüvermişti. Konserler devam ediyordu. Filmler vizyona giriyordu. Mezuniyet baloları hâlâ planlanıyordu. Diğer yarım kürede kar yağıyordu. Balıklar ve kuşlar göç ediyor. Yılanlar fareleri avlıyor ve arılar hâlâ bal yapıyordu. Çiçekler büyüyor, soluyor ve renkleniyordu.

Dünyanın hiçbir zaman değişmeyeceğini anlıyorsun. Herkes, her şey yaşam sonsuza dek devam edecekmiş gibi yaşıyordu.

  İnkar etseler de yarına dair umutları vardı insanların.

  Ve umut iyi bir şeydir, belki de en iyisidir ve iyi şeyler asla yok olmaz.

  Sonsuza dek umut etmekten vazgeçmeseniz dileğiyle.

Maden (Bir Marvel Kurgusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin