1.3

525 62 14
                                    

  Kahramanlar toplanmıştı, yine.

  Ama bu buluşma parti yapmak ya da döner yemek için değildi.

  Bu buluşma senin içindi.

  SHIELD seni aldı. Belirsizlik içindeydin ve karşı koymadın çünkü seni cehennemin dibinde terk edeceklerini düşünmemiştin.

  Ama şimdi oradaydın ve kimse senin nerede olduğunu bilmiyordu. Bunlar akıl almaz insanlardı. Süper ötesi yetenekleri vardı ama kimse senin nerede olduğunu bilmiyordu.

  Aramaları için bir sebep var mıydı?

  Olası bir süper kötüyü aramak ve onu ortaya çıkarmak için bir sebepleri var mıydı?

  Tony Stark seni hatırlıyordu. En sevdiği arabasını ezdiğini, en sevdiği kulesinin camlarını patlattığını hatırlıyordu. Ona binlerce dolar zarara soktuğunu da hatırlıyordu.

  Ama aynı zamanda o gece konuştuğu seni de biliyordu. Ona laf yetiştirmeye çalışan seni ve ona teşekkür eden seni ve onu gülümsetebilen seni de tanıyordu.

  Etrafına bakındı ne kadar parası olduğu bilinmeyen adam. Eğer o kız gelmeseydi şu an bir partide olacağını biliyordu. Geyik kafanın iyi tarafa geçmesini kutlayacaklardı ama sen gelmiştin. Ve bunun ekibi birleştirdiğini görüyordu. Şu Metal Kolu İsa'yla kavga etmemesi bile durumu açıkça belli ediyordu. Zekice bir şeyler söylemek istedi. Her zaman yaptığı gibi. Ama elinde hiçbir şey yoktu. Elinde hiçbir şeyi yoktu. İranlı dostunu hatırladı. Kısa süreli tanıştığı o adamı.

  Ve çölü.

  Gözleri açıldı ve hızlıca bir bilgisayar bulmaya gitti.

  Sanırım nereden başlayacağını bulmuştu.

  Peter Parker'sa seninle tanıştığı duvarın önünde duruyordu. Duvara bakıyor gibi davranıyordu ama göz ucuyla kapıyı tutuyordu. Bay Stark ve Happy ona bir şeyler anlatmıştı ama emin olamıyordu.

  Neden seni götürdüklerini anlamıyordu. Kendisi de normal değildi. Hatta bu odada olupta normal olan tek bir kişi olduğuna bile inanmıyordu.

  Ve şimdi senin kanın simli beyaz diye alıkoyulduğuna inanamıyordu. Hulk'un kanının yeşil olduğunu neredeyse tüm dünya biliyordu ama gördüğü kadarıyla kimse onu kaçırmamıştı.

  Üstelik daha yetişkin bile değildin. Yani... yani ne gibi bir suç işleyebilirdin ki? Sen kahramanların hayranı olan bir kızdın ve kötü tarafa geçmeyeceğine emin olduğu nadir insanlardandın.

  Daha dün vardın. Seninle filmler hakkında konuşmuştu. Gözlerinin renk değiştirdiğini görmüştü. Gülümsediğini ve onun sıkıcı lisesini heyecanla dinlediğini.

  Ve şimdi yok oldun. Sanki... sanki tuzla buz olmuş gibisin.

  Steve Rogers ise tezgahın önündeki sandalyede oturuyordu. Önünde dün akşam içtiği ballı sütün bardağı duruyordu. Ballın çözünmeyen kısmı dibine çökmüştü. Bal kavanozunu açtığında nasıl şaşırdığını hatırladı. Kısa boylu olduğundan dolayı istediğini almak için tezgaha çıktığını hatırladı.

  Kendisi de senin gibiydi, eskiden. Kısa boylu ve çelimsiz.

  O günler çok geride kalsa da hatırlayabiliyordu. Seninle kendinin benzerliğini görebiliyordu. O yetmiş yıl sonra uyanmıştı, sen yeni bir evrende. Onun planları ve arkadaşları vardı. Belki seninde vardı. O masum insanları korumak için asker olmuştu ve senin masum olduğuna emindi.

  Natasha Romanoff ise senin nasıl değiştiğini düşünmekle meşguldü. Kim on beş yaşındaki bir kızı alıp onu milyonlarca dolar değerinde taşlarla döşerdi ki? Kim onu başka bir evrene gönderirdi ki? Neden böyle bir şey yapardı ki? Sesindeki acıyı duymuştu ve duymaktan nefret etmişti.

  Çünkü o da acı çekmişti.

  Ve iyi bir ajan olarak hissetmeyi kesmesi gerekirdi ama yapamadı.

  İkinizin bazı ortak özellikleri vardı. Ajan bunu kabul ediyordu. İkiniz de ağlayamıyordunuz. İkiniz de geçmişe geri dönülemeyeceğini biliyordunuz. İkiniz de sistemde yoktunuz. İkiniz de...

  Natasha Romanoff düşüncelerini susturdu. Bağlanmanın ne kadar acılı sonları olduğunu biliyordu. Gözleri fazla konuşma şansı bulamadığı Banner'ı aradı ama bilimadamı ortalıkta görünmüyordu. Tony de yoktu. Nat onların bir iş çevirdiğini anlayıp gözlerini önüne çekti. Ne de olsa yakında kokusu çıkardı.

  Tuhaf bir biçimde Loki de düşünceliydi. Senin zihnine giden üç kişiden biriydi ve diğerlerinin aksine onun görünenden farklı bir yaşamı vardı. Hikayelerdeki canavar rolüne atılmıştı. Kötü biri olarak anılıyordu ve dünyaya geleli kısa zaman olmasına rağmen kendine duyulan öfkeyi hissedebiliyordu.

  Ama kızın, senin, zihninde gördüğü Loki neredeyse hiç kimsenin görmediği biriydi. Gerçeği gözler önüne seriyordu. Nasıl dışlandığını, nasıl kontrol edildiğini izlemişti.

  Ve Loki babasının hangi işi halletmek için Asgard'dan ayrıldığını anlamıştı.

  Hel'i öldürmek için.

  İlk başta başka bir kardeşinin olması onu şaşırtmıştı ama kardeşinin Thor'un çekicini ucuz bir şeymiş gibi yok etmesi ve Asgard'ı kurtaranın, kısmen de olsa, o olması hoşuna gitmişti. Belki bir gün Hel'i serbest bırakırdı ve- gözleri kardeşine takıldı. Gülen ve iyi vakit geçiren kardeşine.

  Ve Asgard'ı yok etme planlarını birazcık ertelemeye karar verdi.

  Sonuçta kahraman olabileceği başka bir konu daha vardı. Gözleri büyücü kılıklı adama ve kıza takıldı.

  Thor cidden onun giyiminin bunlara benzediğini düşünmekle haksızlık etmemiş diye düşündü. Üçü de göz göze geldi. Yaklaşan tehlikeyi şimdilik sadece üçü biliyordu ve Loki her ne kadar iyilerin tarafına geçse de gerçeği söylediklerinde çıkıca karmaşayı hayal edebiliyordu.

  Eh, bu onun için yeterliydi.

  Kardeşinin gözleri ona takılınca sadece gülümsedi ve elini salladı. Ardından onu yanına çağırmasın diye arkasını dönüp mutfağa yürüdü.

Maden (Bir Marvel Kurgusu)Where stories live. Discover now