0.1/0.4 @Damlaeir

126 12 3
                                    

"Sahra çölü yine seller altında. Uzmanlar-" Geç. "Bugün hava yine-" Geç. "Hepsi günahların-" Geç. İki saattir yoldaydın ve doğru düzgün müzik çalan bir tane bile radyoya bile rastlamıyorsun. İnsanların derdi neydi bilmiyorsun. Evet, dünya kırk gündür durmaksızın yağış alıyor olabilir. Evet, Venedik sular altında kalma tehlikesi yaşıyor olabilir. Evet, bitmek bilmeyen yağmurlar yüzünden insanlar kıyametin geldiğini düşünebilir.

  Ama böyle zamanlarda güzel bir müzik dinlemekten daha iyi ne olabilirdi ki? Bu insanlar moral vermeye dair hiçbir şey bilmiyorlar. Bu yüzden radyoyu kapatıp yan koltuğa attığın telefonunu geri alıyorsun. Yan koltuk dedin, evet. Bir araban var! Güzel, sarı bir Beetle. Tam yolculuğa çıkmak için can atılacak türden bir araba. Özellikle kara bulutların gündüzü geceye çevirdiği yağmurlu bir günde kullanılmak istetecek türden bir araba.

  Gerçi senin yolculuğa çıkma sebebin güzel bir arabanın olması değil, güvende olması için ayaklarının arkasına koyduğun kahverengi deri çanta. James Bond çantası denilebilecek bir çanta. Tam da görevine uygun. İçinde ise bütün evrenin almak için can atacağı o dosya var.

  Kahramanlar Dosyası.

  Eğlenip dinlendikten sonra artık bu işi ertelemeyeceğim gerçeğini kabul ettin. Pepper'ın kapısını çaldın ve bir araba istedin. Tony'e sormadın çünkü kabul etmeyeceğini biliyorsun. O ihtiyara göre ondan küçük olan herkes çocuktu. Sen bile! Bu yüzden araba kullanmandansa seni uçakla oraya götürmeyi tercih eder.

  Bunu sende kabul ederdin. Tabii onun yapacak işleri olmasaydı. Ve ayrıca onu yormak istemediğin için. Ve ayrıca onun dinlenmesini istediğin için. Ve ayrıca-

  Bu liste uzayıp giderdi. Kısaca buradaydın. Yolculuğa çıkmıştınız. Sen ve telefonundan yayılan Monster. Yol, müzik ve yağmur. Silecekler çalışmayı asla bırakmıyorlar ve senin farların zayıf ışığından ötesini gören gözlerin yoldan ayrılmıyor. Yolda yalnız olmana rağmen karşı şeride geçmiyorsun ya da aşırı hız yapmıyorsun. Emniyet kemerin takılı, aynaların ayarlı. Bir de ehliyetin olsa harika bir sürücü örneği olurdun ama ne yazık ki çakma ehliyetinle yetinmelisin. Ehliyet sınavlarına girmekten önemli işlerin var.

  Mesela dünyayı felakete çeviren şu 'ne olduğunu bilmediğin canavar' ile ilgilenmek gibi. Korkunç bir gök gürültüsü Ruelle'nin sesini bastırıyor  ve hemen ardından çakan şimşek dallanarak bütün gökyüzünü aydınlatıyor. Fırtınanın yakınında olduğunu iliklerine kadar titreyerek hissediyorsun ve bu metal yığınının dayanmasını ümit ediliyorsun. Koltukla ayaklarının arasında olan dosyayı alıyor, buruşturuyor ve yiyorsun.

  Merak etme. Yediklerini hiçbir sindirime uğramadan çıkartabiliyorsun. Zaten bu yüzden koca bir çantayı ağzına tıkarken tereddüt etmedin. Gözlerini dört açıp bakınmaya devam ediyorsun. New York'un parıldayan ışıkları böyle bir gecede bile puslu da olsa kendilerini gösterebiliyor. Şehrin iyice içlerine doğru gidiyorsun. Pek çok insan koşarak eve gitmeye çalışıyor ve trafik feci durumda. Arabayı da küçültüp yiyebilirsin ama bunu bütün bu insanların önünde yapmanın nelere sonuç açacağını yalnızca tahmin edebilirsin. Yanından geçen, tek istediği elindekileri bir an önce satıp eve gitmek isteyen adamı durduruyorsun. Cebinden çıkardığın parayla bütün o simitleri alıyorsun ve minnetle sana bakan adama gülümsüyorsun. Adam hemen ortadan kayboluyor ve sen yağmur altında yumuşamış simitlerden birini alıp ısırıyorsun. Lamba yeşile dönmeden önce üç simitin icabına bakıyorsun. Ve yüzünde susam kalmış mı diye aynaya bakıyorsun. Hayır, hâlâ mükemmelsin ama dikkatini başka bir şey çekiyor. Yüzündeki taşlar. Gözlerin karanlıktan dolayı kırmızıya dönmüş ve normal insanların bunu yadırgayacaklarından eminsin. Gözlerin kapanıp açılarak yerini yumuşak bir kahverengiye bırakıyor. Sen yola devam ederken üzündeki bütün o taşlar derine gömülüyor. Artık normal birine benziyorsun. Biraz ötende tüm arabalara fener tutan polise gülümsüyorsun ve hafifçe selam veriyorsun. Beyaz ışık bir müddet arabanın içinde gezinip sıradaki araça geçiyor. Ve hemen gülümsemeyi kesiyorsun. Gözlerin sıradaki kahramanın çalıştığı kafeyi arıyor ve nihayetinde onu buluyorsun. Önünde bir yere park edip arabadan iniyorsun. İçeride iki üç müşteri var ve sen gülümsediğinde herkes önüne dönüyor. Cam kenarındakş boş bir masaya geçip garsonlara bakınıyorsun.

Maden (Bir Marvel Kurgusu)Where stories live. Discover now