02:00

2.8K 194 429
                                    

Medyaya koyduğum müziklerle okursanız daha iyi olur sizin için çünkü yazarken hep medyaya koyduğum şarkıları dinliyorum. ^^

Medyayı Açamayanlar İçin Bölüm Müziği: SVRCINA- Island

//

Adımlarımı hızlandırırken endişeyle bir yandan da parmaklarımı ısırıyordum, önümde duran insanlara çarpmayı umursamadım.

Mutfağa gitmek için son iki dakikam vardı, aslında çok erken çıkmıştım ama Eren'in tarif ettiği yolu karıştırınca bu koca binada kaybolmuştum ve sonuç, erken çıkmam boşuna gitmişti ve geç kalma olasılığım vardı. Bugün yeterince Levi ile atışmıştım, bir de üstüne geç kalarak ağzına dolanmak istemiyordum.

Sonunda mutfağa geldiğimde derin bir nefes aldım ve bileğimde takılı olan saate baktım, tam vaktinde gelmiştim. İçeride dolaşırken arkamdan bir ses geldi.

"Tam vaktinde gelmişsin velet." Arkama doğru döndüm ve omzunu dolaba yaslamış bir şekilde duran Levi'ya baktım, burada bulunduğum süre boyunca yüzündeki bu donuk ifadeyi ben değiştirecektim. Bunu yapacaktım.

"Evet, aslında erken çıkmıştım ama kayboldum. Ondan burayı bulmam uzun sürdü." Omuz silkti ve aramızda duran masanın köşesinden bir sandalye çekip oturdu, tezgaha yaslandım ve ona bakmayı sürdürdüm.

"Beni ne için çağırmıştınız, yüzbaşı?" İç çekti.

"Çay yapman için çağırdım." Kaşlarımı çattım, bu adam cidden benim sınırlarımı zorluyordu!

"Görevimin bu olduğunu sanmıyorum efendim, ben bir askerim. Aşçı ya da çay ocağında çalışan bir görevli değilim." Ben bunları söylerken o ayağa kalktı ve yanıma geldi, dibime doğru girerken ona meydan okuyan bakışlarımı üzerinde tuttum.

"Pabuç kadar ve fazla sivri olan bir dilin var, yalnız karşında kimin durduğunu unutma. İlk günün diye alttan alıyorum." dedi sesini yükselterek, gülümsedim.

"Bence ilk günüm diye alttan almayın efendim, birbirimize daha çabuk alışabilmek için doğal hâlimizde davranalım." Gözlerini kıstı, o sırada içeri bağıran bir kadın girdi.

"Aman tanrım, yeni askerimiz nere-" Bizi görünce durdu, bakışlarını bana çıkarttı ve çıkartmasıyla gülümsemesi genişledi.

"Hoş geldin!" Öyle bir bağırdı ki bina başımıza yıkılacak sandım, yanıma geldi ve Levi'yı hafif iterek önüme geçti.

"Hey dört göz, ne yapı-"

"Ben Yüzbaşı Hanji, tanıştığıma memnun oldum Rosé. Erwin'den duydum seni, çok yetenekli bir askermişsin. Bu yeteneklerini görmek için sabırsızlanıyorum." Levi'ın sözünü kesip nefes almadan bunları söylerken heyecanına kahkaha attım.

"Tanıştığıma memnun oldu Yüzbaşı Hanji, ben de sizinle beraber çalışacağım için sabırsızlanıyorum." Elimi tuttu ve başını eğdi.

"Lütfen bana sadece Hanji de, sadece görev sırasında yüzbaşı kelimesini kullansan yeter." O sırada gözlerim Levi'a kaydı, bizi izliyordu. Bilmiş bir şekilde dudaklarım yana kıvrıldı, ona yan bir şekilde gülümserken gözlerini kaçırdı. Bir tek ona yüzbaşı denmesi isteyen tek kişi oydu ve o da bunu biliyordu.

"Hanji, önemli bir işimiz var. Biliyorsun ki askerleri Keşif Birliği'ne aldırdıktan sonra onlara ilk çay yaptırırım, umarım iyi çay yapabiliyorsundur velet. Her sabah ben hazırlamaktan bıktım çünkü."

"Ben sizin hizmetçiniz değilim." dedim göz devirerek.

"Bana bak velet!" Hanji'yi itti ve eliyle çenemi sert bir şekilde tuttu, yüzlerimiz yakınlaşırken yine gözlerimle meydan okudum.

l o s t i n y o u r m i n d/ levi ackermanWhere stories live. Discover now