12:00

1.9K 129 635
                                    

Medyayı Açamayanlar İçin Bölüm Müziği: La Vie En Rosé *Rosé için özel şarkı o yüzden vakti gelince dinlemenizi tavsiye ederim. ♡"

//

Her zamanki gibi bizim yüzbaşı için çay hazırlamak zorundaydım ve bunun için erken kalkmıştım.

O adam yüzünden bir buçuk saatlik uykum gidiyordu...

Yine de içten içe rahatsız olmadığımın farkındaydım, hoşuma giden kısımları vardı. Sabah güneşinin doğuşunu çay ve kahve kokularıyla beraber izlemek, sıcak yaz havasının keyif veren esintisinin camdan içeri girmesini ve oradan bize ulaşmasını hissetmek...

O sessiz bir şekilde çayını yudumlarken içten içe onu anlamaya çalışmak...

Güzeldi.

İnsanlığın en güçlüsü, bu işe devam edebilmek için içten içe hep bir mücadele veriyordu. Psikolojik olarak bunu büyük ihtimal bir görev olarak görüyordu.

Ve o, ah Tanrı'm. Cidden duygularını belli etmiyordu ama aramızdaki en hassas kişi oydu.

Ona bakınca ve yaşadığı şeyleri tahmin etmeye çalışınca üzülmeye hakkım olmadığını düşünüyordum çünkü onun yaşadıklarını ben yaşamış olsaydım büyük ihtimal çoktan kafama silahı dayamıştım.

O tek fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da insanlığın en güçlüsüydü. Bu cümle ona aitti, ondan başkasına olmazdı.

Ben bunları düşünürken ocağa koyduğum çaydanlığın içindeki suyun kaynama sesi geldi, oturduğum sandalyeden kalkıp o tarafa doğru yürüdüm. Çay taneciklerinin üzerine kaynar suyu ilave ederken arkamdan gelen sesle korkuyla hafif bir şekilde sıçradım.

"Günaydın velet." Arkama dönmeden konuştum.

"Günaydın yüzbaşı." Sandalyenin geriye çekilme sesi bana cevap veren şey oldu. Ocağa geri çaydanlığı koyduktan sonra kendime kahve yapmak için bardak ve filtre kahve çıkardım.

Birkaç dakikanın sonunda yüzbaşı için çıkarmış olduğum kulplu bardağa demlenmiş olan çayı koydum ve arkama doğru dönüp masaya yürüdüm, bardağı önüne koyduktan sonra yeniden arkama doğru dönüp tezgaha yürüdüm. Filtre kahve kağıdını çıkardıktan sonra filtre kahveyi içine koydum ve onu da bardağın içine yerleştirdim. Sıcak suyu üzerine dökerken Levi konuştu.

"Bugün boş günümüz, temizlik yapacağız." Durdum ve arkama dönüp ona baktım.

"Tüm binayı mı?"

"Evet." Oflamamak için kendimi tuttum.

"Peki." Geri önüme dönüp sıcak suyu koymaya devam ettim, işim bittikten sonra kahve bardağını elime alıp masaya doğru yürüdüm ve Levi'ın karşısına oturdum.

Temizlik yapmayı sevmediğimden değildi ama tüm binayı temizlemek benim için aşırı bir durumdu.

"Sadece ikimiz mi?"

"Hayır. Eren, Mikasa, Armin, Hanji, Connie, Sasha, Jean, sen ve ben." Kafamı salladım.

"Korktum bir an." Deyip kıkırdadım, cevabıma cevap vermedi ve çayını yudumladı. Ben de kahvemi yudumladım.

Kulakları sağar eden sessizliği dışarıdan gelen gürleme sesi bozdu, yerimde hafif bir şekilde sıçradım.

Yağmuru severdim ama aynısını gök gürüldemesi için söyleyemeyecektim. Gök gürüldemesine karşı korkum vardı.

Ayağa kalktım.

Cama doğru giderken yağmur şiddetini arttırmıştı, yaklaşınca durdum ve kollarımı göğsümde birleştirip izlemeye başladım. Toprak kokusu burnuma gelirken iç çektim. En sevdiğim kokular arasında kesinlikle toprak ilk sıradaydı.

l o s t i n y o u r m i n d/ levi ackermanOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz