18:00

1.5K 104 37
                                    

Not: Bundan sonra olaylar çoğunlukla yazar ağzından anlatılacaktır.

Medyayı Açamayanlar İçin Bölüm Müziği: Ruelle- Game Of Survival

//

"Ve zihnime birkaç tomurcuk ekildi,
O tomurcuk seninle büyüdü.
Sesin yağmur, gülüşlerin güneş oldu.
Ve ben kayboldum.

Ben, zihnimde kayboldum."

1 hafta sonra.

"Pluviam, kendini özlettin benim güzel deneyim." Karşısında duran maskeli adama baktı, takım elbisesinin ceplerine elini sokmuştu ve rahat bir pozisyonda duruyordu. Genç kız kaşlarını çattı, sahi. O onun yüzünü asla görmemişti. Daha doğrusu, kimse görmemişti.

"Neden kaçtın güzel kızım benim? Burada sana her şeyi veremedik mi?" Adam eğildi ve elini kızın yüzüne uzattı, genç kız iğrelti ile yüzünü bir hışımla çekti. Genç adamın dudakları yana kıvrıldı, sonra nefesini vererek kıkırdadı.

"Karşı gelmeyi de öğrenmişsin ha? Aferin." Adam ayağa kalktı ve genç kızın bedenine baktı, üzerinde sadece gömleği duruyordu o kadar. Buraya getireli bir hafta olmuştu ama ona kimse el sürmemişti, daha değildi. İlk önce zihinsel olarak acı çekmesi gerekiyordu.

Daha fazla acı, acı, acı ve acı...

Yine de asıl dokunmama sebebi bu değildi, onun anlamasını bekliyordu. Onu korkutmak istiyordu. Fırtına öncesi sessizliğin büyüklüğünü kavraması için bir süre tanımıştı ona ve bu süre bugün bitmişti.

"Başlıyoruz, Pluviam. Kendini hazırla çünkü çok acı çekeceksin." Rosé'nin gözleri şokla açılırken midesi kasıldı.

Buraya geldiğinden beridir hiçbir şey yememişti, zaten isteği yoktu. Ağzına bir şey alsa kusacak gibi hissediyordu kendini.

Sahi, bir tuhaflık vardı. Vücudunda bir tuhaflık vardı ama anlayamıyordu, belki de bir anda yer değiştirdiğinden kaynaklı fazlalık hissediyordu? Kim bilir.

Levi'ı düşündü, ne hâldeydi ki acaba? Ama herkesin iyiliği için yapmıştı bunu, ona iyi ki söz vermedim diye düşündü içten içe. "Seni asla bırakmayacağım..."

Gözlerini yumdu, buradan çıkması gerekiyordu.

Üstü odayı sessiz bir şekilde terk ederken bir anda oda karanlığa gömüldü, genç kızın vücudu gerilirken nefes alış-verişleri hızlandı. Karanlıktan korkardı.

Odada sadece hızlı nefes alış-verişleri ve göğüs kafesinin sınırlarını zorlayan kalp atışları duyulurken, yutkundu. Karanlık bir kara delik gibi onu içine çekiyordu sanki.

Gözlerinin önüne birkaç görüntü gelirken durdu, hayır. Görüntü değildi. Sesti, bu bir sesti.

Çığlık atan birilerinin sesi.

Bu çığlık odada mı yankılanıyordu yoksa tamamen bir hayal ürünü müydü? Zihni ona oyun mu oynuyordu?

Çığlık sesi şiddetini arttırırken genç kızın vücudu gerginlikten terlemeye başlamıştı, midesi bulanıyordu. Vücudu iyi tepki vermiyordu. Bir şeyler iyi tepki vermiyordu.

O çığlık git gide daha çok büyüdü, büyüdü ve büyüdü. Gözünün önüne gelen savaş sahneleri zihninin en uç noktalarını doldurdu, uzaktan çekilmiş olan o sahneyi izledi. Bu sahne cidden odada ona izletiliyor muydu yoksa halüsinasyon muydu?

Küçük bir genç kız, yerde yatan bir kadın bedenine ağlıyordu. Rosé'nin gözleri büyürken bir yandan da doldular.

Küçük kız ile aynı anda "Anne..." dediler.

l o s t i n y o u r m i n d/ levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin