20:00

1.6K 112 73
                                    

Yakarışlar ve çığlıklar, her yeri bir gök gürültüsü gibi kaplıyordu.

Genç kızın zihninde şimşekler çaktı, zaman kavramını iyice yitirmiş gibiydi.

Gibiydi değil, öyleydi.

Midesinden gelen safrayı yeniden ve yeniden çıkartırken acıyla inledi. Karnı acıyordu. İçeride bir şeyler çok acıyordu.

Ne zamandan beridir buradaydı? Buraya ne zaman gelmişti? Saat kaçtı mesela?

Bu soruların cevabını verebilecek kimse yoktu.

İnledi, tüm vücudu ağrıyordu. İleride duran tepsiye baktı, açtı ama bir şey yiyesi yoktu. Bu yüzden yeniden soğuk yere uzandı ve ellerini kendine sardı, burası soğuktu. Üstünde ise sadece gömleği vardı.

Ona dokunmamıştı, ona kimseler dokunmamıştı. Hatta o gözle bakmamışlardı bile, dokunmanın yasak olmasının tek güzel yanıydı. Hatta belki de şu an tek buna minnettardı.

İnledi yeniden, acısı artıyordu ve bunu durduramıyordu. Alt karın bölgesi sızlıyordu ve bu sızlamayla beraber mide bulantısı da iyice zayıflamış vücuduna ızdırap çektiriyordu.

Gözlerini kapattı ve derin nefesler almaya başladı, o sırada kapı açıldı ve içeride topuk sesleri yankılandı. Gözlerini açıp tam yüzünün önünde duran parlak ayakkabılara baktı, daha sonra başını hafif kaldırıp ona iğneleyici bakan gözlerle karşılaştı.

O küçümseyici ve iğneleyici bakışlar...

Yutkundu. Üzerindeki ceket, gömlek ve pantolonu... Her şeyi siyahtı. Deniz mavisi gözleri kırmızıya kaçan hafif dolgun ve kalpli dudağıyla uyum içerisindeydi. Süt beyazı ten rengi ona birilerini hatırlatıyordu.

Levi.

Yüzünü buruşturdu ve dudağını ısırdı.

Onu özlemişti.

Aklı sadece onun ismini fısıldıyordu ve ne zaman onu düşünse, bedenine bir sıcaklık yayılıyordu.

Onun varlığını burada hissediyormuş gibi.

Onun koruyucu kollarının arasındaymış gibi.

Hıçkırmamak için kendini tuttu.

"Rosé." dedi ona üstten bakan adam. Rosé kollarına gömdüğü yüzünü çekip ona baktı.

Üstü, keskin bakışlarıyla onun ruhunu titretiyordu.

Yutkundu. Onun, üstünü karşısında bu şekilde ikinci görüşüydü.

Çıkmış olan hafif sakallarına baktı, hâlâ genç duruyordu ki aslında yaşlı da sayılmazdı.

"Sen, sen ne yaptığını anladın şimdi değil mi?"

Rosé baygın bakışlarla ona bakmaya devam etti, daha sonra cevap vermedi ve kafasını kolunun üstüne koydu. Üstü çatılı olan kaşlarını sanki daha mümkünmüş gibi iyice çattı ve bacağını yukarı kaldırdı. Hava savrulmayla kesildi ve bu savrulma Rosé'nin karnına indi.

Rosé; acıyla çığlık attı. Acıyan şey sanki onun karnı değildi. Acıyan şey daha farklıydı.

Gözlerinden akan yaşlar koluna doğru ilerledi, daha sonra bir eli karnına indi. Üstüne yeniden baktığında şaşkın bakışlarla karşılaşmayı beklemiyordu.

Bu bakışlar yavaş yavaş değişti, yerine nefrete ve alaycılığa bıraktı. Dudakları yana doğru kıvrılırken bu kıvrılmayla da gözleri kısıldı ve sonra; ondan hiç beklenmeyecek ikinci şey gerçekleşti.

l o s t i n y o u r m i n d/ levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin