2. Bölüm: İntihar

967 62 172
                                    

Şarkı: Yüzyüzeyken Konuşuruz - Ne Fark eder

Banyodan sonra kendimi pembe bornozumla yatağa atıp üzerimi örttüm. Açık olan camdan içeri giren rüzgâr kanımı dondururken ıslak saçlarımdan damlayan katreler boynuma süzülüyordu.

Derin nefesler eşliğinde gözlerimi kapatıp geçmişi düşünmeye kendimi kaptırırken kapının çalmasıyla uzun bir of çekip dirseklerim üzerinde doğruldum.

Odamdan çıkarak kapıya gittiğimde "Hah, buradaymış," diyen Eylem'in sesiyle ellerimi belime koyup olduğum yerde hareketsizleştim.

Kilitte dönen anahtar sesinden sonra dudaklarımı büküp içeri giren ve göz göze geldiğim arkadaşıma bilmiş bir bakış attıktan sonra dudaklarımı araladım.

"Bir gün o anahtarı kaybedeceksin. Bari kendini de kaybet de beni uğraştırma," dediğimde bana dik dik bakıp omuzunu silkti.

"Çantam kalabalık," dediğinde keçilerin beynimde tepindiklerini hissedip arkamı döndüm. Kollarımı göğsümde bağlayarak yürümeye başladığımda "Ortam kalabalık olur. Türkçeni düzelt de gel," dedim.

Homurtusunu duyduğumda kendimi odama kapatıp yatağıma girdim. Gözlerimi kapattığımda keçilerim toslamaya başlamış, karnımın gurultusu beni ele geçirmeye başlamıştı.

Oflayarak kalkıp odadan çıktığımda Eylem odasına giriyordu. Kapılarımız karşı karşıyayı. Şimay'ın odası bir üst kattaydı. Oturma odasından rahatça yukarı çıkan merdivenlere katılabilirdiniz.

"Aç mısın?" diye sorduğumda midem bulanmaya devam ediyordu. Başını iki yana sallayarak "Dolapta krep var. Buzdolabı poşetinin içinde. Öğlen yaptım," dedi. Koşarak mutfağa gittiğimde "Yavaş ol kaplan," diye bağırdı arkamdan. Umursamayıp dolabı açtığımda krebi hemen alıp bir tabağa koydum.

Masaya oturup elimle yerken karnımın gurultusu geçmiş, bedenim yerini rahatlamaya bırakmıştı. Karnımı doyururken Eylem gelip yanımdaki sandalyeye oturdu. Derin düşünceli yüzüne merakla bakıp "Ne oldu? Anlatmak ister misin?" dedim.

"Ah boşver. Önemli bir şey değil. Sadece istifa ettim," dedi eliyle havada tırnak işareti çizerken. Ağzımdaki lokmayı son anda yutup öksürdüğümde sırtıma vurduğu tokattan sonra ona gözlerimi kocaman açarak baktım.

"Ciddi misin?" dediğimde kalbim heyecandan darbelerini indiriyordu. Neyse ki panik atağım yoktu, yoksa şuracıkta geberebilirdim.

"Ciddiyim. Bir süredir düşünüyordum. Kafede hep aynı yüzleri görmekten sıkıldım. Değişiklik istiyorum."

Ona hiçbir şey söylemeden bakıp kalktım. Boş tabağı tezgaha bırakıp "Odamdayım. Rahatsız etme," dedikten sonra bulanık zihnimle kendimi odama kilitledim.

Masaya oturup yerdeki çantamdan defterimi çıkarttığımda Eylem'in kararını düşünüyordum. Her zaman çabuk sıkılan, sürekli yeni heyecanlar arayan bir kız olmuştu. Onu anlamakta zorluk çeken ben için, durum kaostan ibaretti.

Defteri açarak elime siyah, pilot kalemimi aldığımda parmaklarım arasında sallayarak gözlerimi kapattım. Bugünü düşünürken akan bir damla tanemle kirpiklerimi aralayıp sarımtrak sayfaya düşmesine izin verdim.

Duygular yorar mı insanı?

Beni yoran duygusuzluktur belki...

Sahte kahkahalar, çocuksu anılar, bitik hayaller...

Hepsi benim bir parçam.

Yaşayamıyorum ama ölmeye de gücümü yettiremiyorum.

Korkuyorum.

Kaybetmekten değil, yalnızlıktan.

Acıyorum.

Kendime değil, insanlara veremediğim hasardan.

Ve kanıyorum.

Her yerinden darbe almış kalbimle değil, ağlatmaya kıyamayıp iyileştiremediğim ruhumla.

Kalemin kapağını kapatıp defterin arasına bıraktığımda kalktım. Kendimi koridora atarken boğazıma oturmakta olan ve kalkmaya niyeti olmayan timsahla tekrar odama girip bornozu yere attım.

Siyah tişört, siyah yırtık kot pantolon giyinip siyah patik çorapları da ayağıma geçirdikten sonra tekrar ölmeyi deneme kararımla ayakkabılarımı giymek üzere odamdan çıktım.

"Nereye?" Eylem mutfak kapısında dikilmiş, bana hesap sorarcasına bakarken "Sana ne?" deyip yutkundum. Boğazımdaki ağrıyı yok saymayı deneyerek kendimi dışarı attığımda ilk işim sahile doğru yürümek oldu.

Beynim, bedenim, kalbim, en çokta ruhum kararıma saygı duyarken iskeleye geçip oturdum. Bacaklarımı suyun içine sokarak kendimi aşağı ittiğimde kollarımı iki yanıma açıp kafamı suya bastırdım.

Tuzlu su her yerimi mahvederken gözlerimi kapatmıştım. Daha sert bir şekilde kafamı suya sokup dibe çökmeye başladığımı hissettiğimde gülümsedim.

Ruhu Yaralı Kız (Tamamlandı.)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant