21. Bölüm: Geçmiş

145 17 0
                                    

Şarkı: Bilal Sonses ve Tuğçe Kandemir - İçimdeki Sen

Not: Bu bölüm Okyanus'un ağzından anlatılmaktadır. İyi okumalar.

Kum torbasını yumruklardan alnımdan akan terleri umursamayıp ellerimin hareketini daha da hızlandırdım. Spor odasının açılan kapısına sinirle "Beni rahat bırak," diye söylendiğimde yandan Bora'nın kapıyı kapattığını görmüştüm.

"Doktor aradı," diyerek ensesini çekingen bir bakışla kaşıdığında yumruklarımı iki yanıma indirip ellerimi açtım.

"Annem nasıl?" diye sorduğumda elini indirip "Seni soruyormuş. Bugün gitmediğin için merak edip endişelenmiş."

"Birazdan çıkarım," diyerek yanından geçip banyoya gittim. On beş dakika sonra giyinip çıktığımda Bora'yı odasına girerken yakalayıp tuttuğum nefesimle odama geçtim.

Siyah tişört, siyah yırtık kot giyindikten sonra saçlarımdan geçirdiğim elimle aynaya kısa bir bakış atıp komodinden telefonumu ve araba anahtarlarını alıp çıktım.

Siyah botlarımı giyindikten sonra telefonu cebime koyup dışarı çıktım. Güneş'in engel olamadığı esinti saçlarımı darma duman ederken gülümseyip toprak kokusunu içime çektim.

Arabaya binerek hastaneye sürdüğüm sırada radyoyu açıp en sevdiğim şarkılardan bir tanesi olan Bilal Sonses ve Tuğçe Kandemir'den İçimdeki Sen şarkısında durup gülümsememi büyüttüm.

Şarkıya eşlik ederken aklıma gelmesiyle birlikte yutkunup dolan gözlerimi kuruladım. Onu en son barda benden kaçarken görmüştüm. Bir daha onu görmediğim gerçeğini, çekip gittiğini acımasızca suratıma vuran Şimay olmuştu.

Kuru bir öksürükle bunları düşünmeyi bırakıp arabayı hastanenin otoparkına sürdüm. Park ettim, indim, kapıları kilitleyip büyük otomatik kapıdan içeri geçtim.

"Merhaba," dedim sarı saçlarını topuz yapmış, siyah dikdörtgen çerçeveli gözlüğü ve ağzındaki kalemi ısıran sekretere bakarken.

"Buyurun?" diyerek kaşlarını kaldırıp kalemin sapını yeniden ısırdı. Ela gözleri hâlâ bilgisayar ekranındayken beyaz tenindeki burnunda ve burun çevresinde ufak ufak çiller vardı.

"Melek Duman için gelmiştim," dedim boğazımı temizleyip kendime geldikten sonra. İnsanları gözlemleme huyum çocukluğumdan beri vardı ve insanları rahatsız eden kötü bir özellikti.

Kalkarak elindeki kalemi bırakıp yanımdan geçtiğinde "Beni takip edin," dedi otoriter bir sesle. Sinir olsam da aynı anda sıktığım yumruklarımı açıp sessizce dediğini yaptım. Karşıda yer alan kapıyı boynundaki kartla açtıktan sonra "Hastamız acilde. İlaçları için," dedi ve yerine gitti.

İçeri girdiğimde annemi gözlerini tavana dikmiş uzanırken gördüm. O anda gözlerim doldu. Geçmiş pençeleriyle ruhumu tırmalarken bir an için gözlerimi kapattım.

"Kes sesini seni hain evlat." Babasının kemerle vurduğu yüzünden kanlar akarken küçük çocuğu abisi arkadan izliyordu. Korku dolu gözleri kardeşinde olan Eymen, onu korumak için bir hamle yapsa babası ona da gününü gösterecekti.

Küçük çocuk yara bere içinde yere düştüğünde annesi çığlığıyla odadan onun yanına koştu. Ağlarken bir yandan da "Ne yaptın sen? O daha küçücük," diyordu.

"Bu evde benim kurallarım geçerli. Ben ne dersem o. Yakında hepinizden kurtulacağım." Adam zorla evlendiği kadından ve kendi çocuklarından nefret ederek kapıyı çarpıp çıktığında Eymen de Okyanus'un yanına koştu.

Babaları bir süre sonra gelen telefon üzerine hastaneye yetiştiğinde küçük çocuk kolundaki serumla hastane odasında yatıyordu. Adam bir an için pişman olsa da, kendi ailesinden öğrendiklerini harfiyen uygulamaya yine de kararlıydı.

Odaya kısa bir bakış atıp karısı için ayarladığı yalancı doktordan sahte deli raporunu alırken ailesinin olacaklardan haberi yoktu.

Birkaç gün sonra Okyanus hastaneden çıkmış, gözlerinin önünde biricik annesi deli olduğu gerekçesiyle akıl hastanesine kapatılmıştı. Geride kalan tek şey birbirine karışan hıçkırıklar, çığlıklar ve acıya karışmış kanlı göyaşlarıydı.

Ruhu Yaralı Kız (Tamamlandı.)Where stories live. Discover now