27. Bölüm: Hıçkırık

121 16 0
                                    

Şarkı: Kaan Boşnak - Benimle Kayboldun

Eve vardığımızda Okyanus beni yatağıma yatırıp odadan çıktı. Bora endişeyle başımda dikilirken "Söyle," dedim tuttuğum nefesimi gürültüyle verdikten sonra.

"Bir şeye ihtiyacın var mı?" dediğinde aklıma gelen şeylet arasında bir seçim yapmam gerektiğini hatırlayıp dudaklarımı büktüm. Çocuk gibi davrandığımın farkında olsam da, kendimi dünyaya açışımı ne yazık ki sonlandıramıyordum.

"Anı defterime ve birkaç oyun denemesine ihtiyacım var." Bora bana anlamasızca baktığında kıkırdayıp elimle masanın küçük çekmecesini gösterdim.

"Kağıtlar orada. Bir dosyanın içindeler. Anı defterim de masanın üstünde. Kalem içinde."

Bora başını sallayarak istediğim şeyleri getirip kucağıma bıraktığında dişlerimi göstererek kocaman gülümsediğimde o da karşılık verdi.

"Teşekkür ederim Boracık," dediğimde attığı kahkahaları arasında "Rica ederim Derin sultan," dedi. Beni yalnız bırakıp sessizce kapıyı çektiğinde gülümsemeye devam ederek dosyayı elime alıp kapağını açtım.

Bir film teklifi olan bu kağıdın senaryosuna kısaca göz gezdirdiğimde gözlerim dolmuştu. Çocuk yaşta terk edilen bir çocuğun yetimhanede büyüyüşünü konu ediniyordu.

"Yapamam," diye fısıldayıp sonraki sayfayı açtığımda senaryonun özeti ve karakter isimleri devam ediyordu. Kız çocuğu büyüyüp yerini 24 yaşında genç bir kadına bırakıyor, en yakın arkadaşının sevgilisine aşık oluyordu.

Sonra kızların arası bozuluyor ve arkadaşı başroldeki kızı bir iftira uğruna yetimhaneden attırıyordu. Böyle böyle devam eden kurgu daha çok akıtırken yaşlarımı, dudaklarımda hissettiğim tuzlu taneleri yalayıp dosyayı yan tarafımda yere fırlattım.

Kapı açılıp da içeriye giren Okyanus'a ağlayarak baktığımda bir bana bir ayaklarının dibine düşmüş dosyaya bakıp eline aldı. İncelediğinde masaya koyup hemen dibime oturdu ve beni kendisine çekerek sıkıca sarıldı.

Başımı öperek "Ben yanındayım. Şşt. Ben hep buradayım. Ne zaman istersen," diye fısıldaması beni hıçkırıklarıma kurban ederken yumruklarımı sırtına bastırıp gözlerimi yumdum.

Bir süre sonra geriye çekilip burnumu çektiğimde dolan gözlerimi kurulayıp alnımı öptü. Yanaklarımı da öptükten sonra cebinden çıkardığı mendille yüzümü kurulayıp bana uzattı.

"Burnunu temizle." Gözlerine dik dik bakıp dediğini yaptım. Mendili cebime koyduğumde gülümseyip "Senin olsun," dedi. Başımla onayladıktan sonra saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Senden hoşlanıyorum," dediğinde gözlerim yeniden dolmuştu. Fısıltıma karışan çaresizliğimle kafamı sallarken mırıldandım.

"Hoşlanma. Hak etmiyorum."

"Hak ediyorsun. Benden bile çok hak ediyorsun mutluluğu," diye karşılık verdi sessiz fısıltısıyla karışık hüznüyle. Buruk bir tebessümde bulunsam da neler yaşadığına olan merakım sorumu sormama olanak tanır olmuştu.

"Ne yaşadın bu kadar?"

"Sen ne yaşadın?" Soruma acıyla karşılık verip bana iletmesi kalbimi esir alırken başımı iki yana sallayıp "Önce ben sordum," dedim.

"Annem akıl hastanesinde," dediğinde bakışlarını kaçırıp burnunu kaşıdı. İçimi dağlar delerken yutkunup akmaya başlayan yaşları kolumun yeniyle kuruladım.

"Beni de annem on yaşıma kadar bir odaya hapsetti. On yaşımda polisin eve gelmesiyle odadan çıktığımda mutfakta yerde ölü bir adam ve kendisini mutfakta asmış bir annem vardı."

Bana şokla bakarken gözyaşlarım şiddetini arttırıyordu. Onun da gözyaşları akarken boğazından yükselen hıçkırıkla bu sefer de ben onu kendime çektim. Başını omuzuma koyduğunda kafamı kafasına yaslayıp sıkıca sarıldım.

Ruhu Yaralı Kız (Tamamlandı.)Where stories live. Discover now