𝟎𝟕 | baban bunu duyana kadar beklemek istemiyordum

4.6K 526 522
                                    

"You're dripping like a saturated sunriseYou're spilling like an overflowing sinkYou're ripped at every edge but you're a masterpiece"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"You're dripping like a saturated sunrise
You're spilling like an overflowing sink
You're ripped at every edge
but you're a masterpiece"



Harry, Draco'ya kendini affettirmeye kararlıydı ve bunu yapabilmek için ne olursa bu olsun elinden geleni yapacaktı ama evren - aynı zamanda Parkinson, Pansy Parkinson - ona çok karşı olmalıydı ki bırak özür dilemeyi Harry o hafta boyunca Draco'yu doğru düzgün görmemişti bile.

McGonagall bile Lucius Malfoy'un özel isteği olduğu için Harry ve Draco'yu ayırmıştı. Gözlüklü çocuğun yeni partneri Gryffindor'dan arkadaşı Neville Longbottom'du ama açık ara Draco'yu tercih ederdi. Neville biyoloji konusunda o kadar yeteneksizdi ki henüz herhangi bir ödevden tam puan oldukları olmamıştı.

Derslerde Pansy, Harry'nin sarışın olanla konuşmasına izin vermiyordu. Sert kızdı Pansy Parkinson ve sarışına yaklaşmaya çalıştığında öyle sert bakıyordu ki Harry cesaret edemiyordu bile.

Bunu dışında yemeklerde ve teneffüslerde asla görüşemiyorlardı. Draco sanki kayboluyordu. Ama çarşamba günü, iki Slytherin konuşurken sarışın olanın öğle aralarında ortak salonlarında piyano çaldığını - üstelik kızların hayranlıkla anlatışına bakılırsa fazlasıyla iyi çaldığını da - duymuştu. Harry Slytherin ortak salonuna giremeyeceğinin farkındaydı ( Bir Slytherin'e zarar verirseniz çoğu Slytherin size düşman kesilirdi. Bu konuda fazlasıyla hassastılar. ) bu yüzden okul sonrasında Draco'yu kütüphanede yakalamaya çalıştı ama gözlüklü olan ne zaman özür dilemeye yeltense sarışın ona yan bir gülümseme sunuyor, kalkıp gidiyordu masadan. Harry bu gülümsemeden o kadar çok şey anlıyordu ki, her seferinde kendini bok gibi hissetmek elinde değildi. Bazen eski-düşmanını bu kadar iyi tanımamayı diliyordu sırf bu gülümsemeler yüzünden.

Cuma günü, o olay hakkında konuşmak üzere Sirius, Remus ve Lucius okula geldi. Narcissa Malfoy'un gelmemesi ise şaşırtıcıydı çünkü genç kadın oğluna bir zarar geldiğinde genellikle yeri göğü inletirdi.

Harry Dumbledore'un ofisinin dışındaki kırmızı koltuklarda otururken camdan içeride Lucius'la hararetli bir şekilde konuşan vaftiz babasını izliyordu. İki ebeveyn tartışırken yanlarında öylece duran Remus ise bu olayın onu aştığında karar vermiş, dışarı çıkıp Harry'nin solundaki koltuğa oturmuştu.

"Batırdın ha?" dedi Remus.

Yüzünde herhangi bir hayal kırıklığı ifadesi olmadığı için rahatlayarak iç geçirdi Harry. Remus kızdıysa bile asla oğlunun haddinden fazla kötü hissetmesine izin vermiyordu. "Sirius çok mu kızdı?" diye sordu.

"Hah! Kızmakmış! Seninle gurur duyuyordur o çapulcu şimdi! Biz lisedeyken babanla o çocukların kafasını tuvalete sokardı, böyle devam edersen bir gün sana James diye seslenmesinden korkuyorum." Remus lise yıllarından bahsederken dudağının sağ tarafı gülümser gibi kalkıyor, gözleri parlıyordu.

wind of change ☰ drarry, auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin