𝟐𝟔 | bir fincan çayın birkaç saatlik veya günlük hatırı

2.5K 326 395
                                    

 ❝ There is a light in the darkAnd I feel it's warmth In my hands, in my heartWhy can't I hold on? ❞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

There is a light in the dark
And I feel it's warmth
In my hands, in my heart
Why can't I hold on?



Harry ve Draco o gece de Narcissa'nın mütevazı apartman dairesinde kaldılar. İki gecedir eve gitmediği gerçeğiyle yüzleştiğinde, Sirius'un ona yapabileceklerinden o kadar korkuyordu ki bütün planlarını unutup eve gitmeyi bile düşünmüştü. Sonuçta Sirius Black-Lupin, az biraz dengesiz, çokça da fevri, orta yaş bunalımına erkenden, saçındaki ilk beyaz teli görür görmez girmiş eski bir serseriydi; hafife almaya asla gelmezdi.

Yine de, insanların Gryffindor cesareti olarak adlandırdığı - Slytherin öğrencileri buna aptal cesareti denemeyi tercih ederdi. -bir icgüdüyle kalmayı seçti. Maalesef ki Narcissa, Harry için misafir odasını ayarlamışken Draco için oturma odasında koltuğı yatak olarak hazırlamıştı. Draco yanında değilken yabancı bir yerde tek başına kalmak, biraz da yerini yadırgamak ciddi ciddi Sirius tarafından acımasızca katledilme riskini almasına değip değmediğini sorgulamasına sebep oldu.

Değmezdi, ama yine de kaldı.

Sabah olduğunda ise evdeydi ama yalnız değildi. Arkasında Draco Malfoy, onun arkasında Narcissa Black, en önde ise Harry; Lupin-Black evinin kapısına dadanmışlardı.

Kapıyı çaldı. Daha ilk çalışta, sanki ev sahipleri yıllardır bunu bekliyormuşçasına - yıllar olmasa da iki gündür bekliyorlardı aslında - açılıverdi demir kapı. Sirius, Remus ve Harry'nın aslında-mutsuzum-saçı adını verdikleri şekilde toplanmış saçlarıyla kapıda göründü. Harry onun bakışlarındaki o ani yumuşamayı direkt fark etti. Endişe ve o korku dolu ifade gitmiş, yerine ise... Kızgın bir tanesi gelmişti. Sirius kemikli ve küt parmaklı elinin işaret parmağını Harry'ye uzatırken. "Terk ettiğin evime öylece girebileceğini sanıyorsun demek, seni hayırsız, seni değer bilmez, seni..." diye tıslayıp sayıştırmaya başlamıştı ki Narcissa ve Draco'yu fark etti.

Draco onu o kadar şaşırtmamıştı açıkçası ama Narcissa, Sirius'un uzun zaman önce ailesine sırt çevirmesi yüzünden görüşmeyi kestiği kuzeniydi ve kanlı, canlı, biraz da mutlu bir şekilde karşısında olmasını beklemiyordu. Narcissa yine tül etekli elbiselerinden birini giymiş, tek bir beyaz bile olmayan sarı saçlarını salmıştı.

Elinde de her ne hikmetse, koca bir evrak çantası vardı.

"Narcissa?" dedi sorarcasına. Sonra da Harry'ye dönüp ekledi. "Beklemediğim bir hamle yapmanın seni ahırda falan yatırmacağım anlamına geldiğini düşünüyorsan öyle bir şey bok olur."

"Sirius, bizim ahırımız yok." Harry gülmemek için zar zor durmuştu. Vaftiz babası, duygularını ifade etmekte biraz abartılı davranabiliyordu.

"Bu da dışarı yatmayacağın anlamına gelmez. Kaçtıysan sorumluluğunu alırsın." Kendisi öyle yaptığından Sirius bu işi iyi bilirdi.

Gerçi onun James'i vardı. Aklına James gelince esmer çocuğa karşı biraz daha yumuşadığını hissetti. Belki konuştukça daha da yumuşardı ama Narcissa araya girmeye karar vermişti. "Sonunda kendi ailenin olduğunu görmek o kadar güzel ki, Sirius." dedi yüzünde küçük bir tebessümle.

wind of change ☰ drarry, auWhere stories live. Discover now