𝐞𝐩𝐢𝐥𝐨𝐠𝐮𝐞 | lupin-black evinin kutlama yapma sebepleri

2.8K 301 129
                                    

❝ Because I'm easy come, easy go, little high, little lowAny way the wind blows doesn't really matter to me ❞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Because I'm easy come, easy go,
little high, little low
Any way the wind blows
doesn't really matter to me



Sonra Lucius'u yakasından kavradım. Önce sağ kroşe, son sol kroşe. Burnunun nasıl kanadığını görmeniz lazım, o piç ne olduğunu bile anlamamıştı." dedi Harry Potter oldukça ciddi bir tavırla. Bir yandan da dediklerinin canlandırmasını yapıyordu.

Ron iç geçirdi. "Böyle olmadığına eminim ama neden kanıtlayamıyorum?"

"Bırak eğlensin işte." Hermione, destek amaçlı sevgilisinin elini sıktı. "İnanıyormuş rolü yapabiliriz."

Rol yaptığını Harry duymasa her şey daha iyi olurdu.

Olayın üzerinden aylar geçmiş, yaralar sarılmış, yavaş yavaş atlatılabilecek olanlar atlatılmaya başlamıştı. Ve bir yaz günü, tam da dördüncü sınıfların Hogwarts Lisesi'ndeki son günü, Harry arkadaşlarıyla aslında ne olduğunu paylaşmaya karar vermişti.

Lakros sahasının tribünlerine oturmuş, kantinden topladıkları envai çeşit abur cuburu önlerine dökmüşlerdi. Yarıyolda Ginny'ye rastlamaları ise beklenmedikti ama asla üç arkadaşın planını bozmadı, onun yerine kızıl saçlı kızı da yanlarına davet etmişlerdi.

Harry, hikayenin gerçekten de böyle olmadığını bilmesine rağmen surat astı. Ginny onun oyunbozan yüz ifadesini görünce omzuna bir yumruk atıp kendince destek oldu ona.

Gülümsedi, Harry. Bu günleri özleyecekti. Liseden mezun olmak - Hogwarts'tan mezun olmak - hala inanılmaz geliyordu ona.

Hikayesi ve boş muhabbetleri, sahanın giriş kapısında usulca süzülen ince ve uzun bir silüetle kesildi. Tribünlerin tepesinde bulundukları noktadan ufacık görünüyor olsa da Harry, güneşin altında ışıl ışıl parlayan o sarı saçları nerede olsa tanırdı. "Ben... Bir bakayım hani belki bir şey olmuştur?" dedi Harry ayaklanarak.

Ron burnunu kırıştırdı. Açıkçası bu ilişkiye ne zaman alışabileceğini kestiremiyordu. "Tabii, git ve sevgilinin ağzına gir Potter."

"Ya da o benimkine girer, bilirsin." diye bel altı vurdu Harry. Ron'un öğürme efekti şiddetli bir kahkaha atmasına sebep olmuştu. Daha fazla oyalanmadan, hala yukarıdan gelen Ron'un söylenmeleri eşliğinde plastik oturakların üzerine basa basa aşağı indi. Draco da sahayı geçmişti böylece aşağıda buluştular.

"Seni bir dakikalığına çalsam yukarıdakiler sinirlenir mi?" diye sordu Draco.

Harry başını çevirip arkadaşlarına bir göz atarken "Büyük ihtimalle," diye cevapladı onu.

"Bok yesinler." Ama dediklerine ters bir şekilde, yukarıdakilere el sallayarak selamlamış, Ginny'nin hevesli el sallaması karşısında gülümsemişti. O ikisi de geçmişi geride bırakmayı deniyorlardı ve Ginny tekrar Dean Thomas ile birlikte olduğu için eski defterleri geride bırakmak çok daha kolay olmuştu. Harry'ye tıpkı bir centilmen gibi kolunu uzattı. "Gidelim mi?"

Harry Draco'nun koluna girse de, sonradan kolları ayrılmış bir arada kalan tek parçaları elleri kalmıştı. Draco hiç bırakmayacakmışçasına tuttu kendi teninde büyük bir tezatlık oluşturan elleri.

Sahayı geride bırakıp okul sınırlarını çevreleyen ormanlık alana kadar sessizlik içinde yürüdüler. Sınırın sadece bir iki metre ilerisindeki bir ağacın dibine yerleştiler. Draco uzun bacaklarını ileriye uzatıp kısman uzanırken Harry sadece yanına oturmakla yetinmişti. "Nasıl gitti?" diye sordu, okulun son gününden bahsediyordu.

"İyiydi. Sonuçta resitallerin finalinde yer alamadığım için bana kızgın olanlar olsa da bir Slytherin her zaman bir Slytherin'dir." Okulun çoğu, Draco ve Harry'nin başına gelenleri bilmiyordu.

Narcissa Black'in kahramanlığını bilmiyorlardı.

Kadının; Harry'den çağrı geldiğinde bir terslik oldupunu anladığını, karakoldakiler hazırdaki ekiplerinin baskında olması yüzünden yeni ekip hazırlamakla uğraşmakla oyalanırken kendisiyle açıkça flörtleşen bir polis memurunun tabancasını aşırıp bulabildiği ilk arabayla nasıl da fırladığını bilmiyorlardı.

İnsanlar bazen talihsiz bir kaza olarak görürdü her şeyi ama işin aslı, talihsiz bir kazadan çok daha fazlasıydı.

"Resitallere katılmamış olman, Kraliyet Müzik Akademi'sine kabul edilmiş seçkin bir öğrenci olduğun gerçeğini değiştirmez." diye belirtti Harry. Draco'nun final için ne kadar sıkı hazırlandığını biliyordu ve pişmanlık hissetmesini istemiyordu.

"Ve sen de boş gezenin boş kalfasısın." Harry üniversite yerine spor kariyerine odaklanacağı için onunla böyle dalga geçiyordu ama işin aslı, çocuk şimdiden ünlü spor klüplerine davet almaya başlamıştı ve Draco, içten içe onunla gurur duyuyordu.

"Başka kariyer planlarım var." dedi Harry yaslandığı ağaçta hafifçe kayarak. Draco'nun yüzüne eğilmişti şimdi. "Mesela seni öpmekte uzmanlaşmak isterdim."

"Klişesin, Potter. Devasa bir klişesin." Yine de Harry'yi öpmesine engel olmamıştı bu. Harry'nin dudakları anında Draco'nun dili için aralanırken biraz daha eğildi sarışın olanın üstüne. Neredeyse üstüne çıkmıştı ama Draco bu durumdan rahatsız olmak yerine elini Harry'nin tişörtünün içinden beline kaydırarak hassas noktasını okşadı. Harry dudaklarına doğru mırıldandı, günler geçtikçe öpücükleri yetersiz hale geliyordu. Daha fazlasını istiyordu.

Ama daha fazlası okul bahçesinde pek de mümkün değildi. Küçük bir öksürük - ve o boğaz temizleme hareketi - ayrılmalarına, far görmüş tavşan gibi kendilerini bölen kişiye dönmelerine sebep olmuştu.

Komik bir görüntüydü aslında, basılmışlardı ve şaşırmışlardı işte.

Onları basan kişi ise Remus Lupin'di. ( ve Black, Lupin-Black elbette. ) Kızgın görünmüyordu, onun yerine gülmemek için direnircesine "Gitme vakti, yani sizin için sıkıntı değilse." dedi.

Harry ilk ayağa fırlayan oldu, Draco da peşinden geldi. Remus, onlarla birlikte otoparka doğru yürürken ellerini oğlu gibi gördüğü iki çocuğun omuzlarına yerleştirdi. Çok uzun zaman sonra ilk kez gerçekten huzurlu ve mutlu hissediyordu. Mutluluğunu sesine yansıtmakta da çekinmedi. "Kutlama yapmalıyız!" dedi büyük bir enerjiyle.

Onların bu kutlamalarıyla yeni yeni karşılaşmaya başlayan Draco yadırgayarak "Ne kutlaması diye sordu."

Remus birkaç saniye düşündü sadece. Sirius kutlama yapacağız derse sebep sormazdı pek. "Büyük ihtimalle lisenin bitişini, yani... Ne olacaktı ki?"

Harry sevgilisine bakarak sırıttı kocaman. "Lupin-Black evine hoş geldin. Ne olursa olsun, her zaman kutlayacak bir şey buluruz."

Şimdi, on veya yirmi yıl sonra fark etmez her zaman kutlayacak bir şeyleri olacaktı.

En kötü ihtimalle sadece birbirlerine sahip olmalarını kutlarlardı ki düşününce, bu sahip olabilecekleri en güzel şeydi.


aklınızda cevaplanmamış herhangi
bir şey kaldıysa, kapanış bölümünde
cevaplamam için buraya bırakabilirsiniz.

wind of change ☰ drarry, auWhere stories live. Discover now