𝐭𝐡𝐞 𝐞𝐧𝐝 | "aslında şu ana kadar kimseyi öldürmedim"

2.5K 295 457
                                    

❝ This is the endHold your breath and count to tenFeel the earth move and thenHear my heart burst again ❞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

This is the end
Hold your breath and count to ten
Feel the earth move and then
Hear my heart burst again


Eğer bir yere - bir odaya veya bir kutuya fark etmez - yeterince aşina olduysanız orada meydana gelen en küçük değişikliğin ne olduğunu bilmeseniz bile fark edeceğiniz söylenir. Bir şeylerin yanlış olduğunu zihniniz bilir.

Ama Draco, bir şeylerin yanlış olduğunu bilmek için ne aşinalığa ne de zihninin küçük yeteneklerine ihtiyaç duyuyordu. Zaten güneşin yakınlarda batmasından kaynaklı sadece nispeten aydınlık olan odada bile - hani karanlıktır, ama yeterince karanlık da değildir ya - bir insan gözden kaçırması oldukça zor bir detaydır.

Karşısındaki silüeti oldukça iyi tanırdı. Dışarıda ara sıra çakan şimşeklerin ışığında iyice netleşen çene çizgisini ve kemikli yüzünü sayamayacağı kadar görmüştü. Bu görüntüyle büyümüştü. Ama hayır, aradan on sekiz yıl kadar geçmiş olması onun her halini gördüğü anlamına gelmezdi zira Draco, babasını hiçbir bir silah tutmanın keyifi içinde görmemişti.

Ucu odanın karşısına, kendisinden sadece birkaç saniye önce girmiş Harry'ye dönmüş, tahminen tabanca olan bir silahtı bu. Maalesef ki, Draco'nun izlediği tek tük film dışında silahların neye benzediği konusunda hiçbir fikri yoktu. Öldürebileceklerini bilirdi, tam da bu yüzden Harry'ye doğrultulması endişe verici bir detaydı.

"Sen," diye başladı lakin ne diyecekti ki. Tekrar denedi ama yine aynı başarısızlıkla, eli boş dönmüştü. "Sen, sen tam olarak ne..?"

"Draco, oğlum." diyerek selamladı oğlunu Lucius Malfoy. "Babanı gördüğün için bu kadar mutsuz görünmen yakışık almaz."

Mutsuz, yeterli bir sözcük bile değildi.

Neyseki Lucius'un cevap beklediği falan yoktu. Silahı hafifçe eğerek Draco'nun bulunduğu yerden Harry'ninkine doğru bir hat çizdi. "Şuraya geçebilir misin, sıkıntı olmaz değil mi? Aferin, daha yavaş lütfen. Ellerini de görmeme izin ver."

Sarışın olan, ikiletmeden babasının - hala baba demek zorunda mıydı cidden? - talimatlarını uyguladı. Ellerini filmlerdeki gibi havaya kaldırmamıştı, belki de içten içe sadece paylaştıkları soy adı hatrına bile babasının ona zarar vermeyeceğini düşünüyordu ama yine de pencerelerin gömülü olduğu duvardaki yerine ilerlerken ellerini hafifçe içe doğru çevirdi. Dur, zarar verme, yanlış bir şey yapmıyorum dercesine.

"Burda olmaman gerekiyor." dedi Harry. Lucius'u gördüğünden beri sarf ettiği en anlamlı kelimeler bunlardı.

"Polislerin de benim evimde olmaması gerekiyor."

wind of change ☰ drarry, auWhere stories live. Discover now