𝟐𝟐 | farklı hatıralar sonsuza dek geçmişe gömülüler

3.2K 360 457
                                    

 ❝ Walking down the street Distant memoriesAre buried in the past forever I follow the Moskva, down to Gorky ParkListening to the wind of change ❞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Walking down the street
Distant memories
Are buried in the past forever
I follow the Moskva,
down to Gorky Park
Listening to the wind of change


"Baba!" diye bağırarak Malfoy Malikanesinin geniş kapılarından geçti, sarışın beden. Kocaman bir evde yaşamaktan eti ve kemiğiyle nefret ediyordu. Birine ihtiyacı olduğunda onu bulamayacaksa neden aynı evdelerdi ki?

"Baba! Tanrım- sikeyim. Neredesin sen?" Ana salondan, mutfağa, mutfaktan yatak odasına kadar bütün odalarda dört dönerken küfretmeye devam ediyordu. Saygı kavramını çoktan unutmuştu bile. Kendisini beladan belaya sokan bir adama - gerçi adam kelimesi, bu tarz insanlarda kullanıldığı için kendinden utanıyordu. - neden saygı gösterecekti ki?

Misafir odalarını atladı çünkü Lucius Malfoy, kendi isteğiyle misafir odalarına girecek biri değildi. Banyolar da kontrol edilmiş, geriye tek ideal mekan bahçe kalmıştı. Mermer merdivenleri ikişer ikişer atlayarak annesinin kendilerini terk edişinden sonra babasının özel olarak diktirdiği nergislerin yanından köşeyi döndü. İşte oradaydı, Lucius Malfoy. Yaprakları yeniden yeşermeye hazırlanan, çıplak ağacının altındaydı. Sıkıca topladığı sarı saçları hafif esen meltemle dalgalanıyordu ve sivri çenesini hafifçe yukarı dikmişti. Huzurlu görünüyordu, içini bilmeseniz onun sanat eseri gibi birisi olduğunu düşünebilirdiniz ama Draco, sanat eserlerinin bile babasından daha fazla kalp taşıdığına emindi.

Sarışın adamın kalbi sadece karısı söz konusuyken çalışıyordu ve suçu öğrenilip karısı tarafından terk edildikten sonra temelli durmuştu sanki.

"Sıradan çocuklar gibi küfret ve serseriler gibi koş diye mi senin için emek harcıyorum ben Draco?" diye sordu Lucius, pozisyonunu bir minim bile bozmadan. Draco daha çok küfretmemek için zor duruyordu.

"Benim için emek harcama yalanlarını bir kenara bırak artık!" dedi sertçe. "Ne yapsan kendin için yapıyorsun sen. Kendin ve soy adın için."

"Anlayabilmeni beklemiyordum zaten. Henüz bunun için çok toysun." kızmamış, hatta bağırmamıştı bile ama bunu yapmasını tercih ederdi oğlu. Babasının küçük dağları ben yarattım havalarından ve o küçümseyici alaycılığından daha çok nefret ediyordu.

Dekor olsun diye kullandığı değneğinin ucuyla bahçenin kendilerinin bulunduğu kanadına yerleştirilmiş oturma gösterdi Lucius. Draco bunun oturmak zorunda olduğunu bilecek kadar anlamıştı her şeyi artık. Babası ikili koltuğa geçti, kendisi ise tekliyi aldı.

"Senin okulda olman gerekmiyor mu?" dedi Lucius. "Hogwarts'ın dönem ortasında öğrencilerin eve dönmesine izin vermediğine eminim."

"Kaçtım." Sanki günlük yaptığı bir şeymiş gibiymişçesine bir rahatlıkla söylemişti bunu. Babası tek kaşını kaldırıp, oğlunun cesaretinini kaynağımı bulma ümidiyle süzdü onu.

wind of change ☰ drarry, auWhere stories live. Discover now