DÖRDÜNCÜ SEANS

335 27 7
                                    

Noel nasıl geçti, doktor? Umarım Noel baba size güzel bir şey getirmiştir. Her hafta benim gibi bir çatlakla uğraşmak, size Noel Baba'nın "iyiler" listesinden bir yer garantilemiştir herhalde.

Ben mi? Tatil coşkusuna ve neşeli ortamlara hiçbir şekilde katılmama kararıma rağmen, bunlar kapıma dayandı. Gerçekten. Noel ağaçları satan birkaç izci çocuk kapımı çaldılar. Belki de kapındaki Noel çelengi bana ilham vermiştir... Ya da ne bileyim, belki de Noel ışıklarıyla süslenmemiş bir evin kapısını çalma cesaretini göstermeleri beni havaya sokmuştur...

Sonuç olarak, bir ağaç satın aldım. Üniformalı erkeklere hep zaafım olmuştur. Asıl problem şu ki, annem bütün Noel süslerimi atmıştı. Ne vakit markete gidip... Neyse, insanlar bana kıçımdan çıkan bir cüce varmış gibi bakmadıklarında bile, senenin bu vakti alışverişe gitmektense çıplak ayakla cam kırıklarının üstünde yürümeyi tercih ederim.

Ağacın hüzünlü ve çıplak bir halde bir köşede durmasından o kadar usandım ki, onu kasabadaki sığınma evine götürdüm. Belki başkaları keyfini çıkarır diye düşündüm. Zaten ağacın altına koyacak bir şey yoktu. Arkadaşlarıma ve aileme hediye istemediğimi söyledim ve hiçbir Noel partisine gitmedim. Bunu insanlara verdiğim bir armağan olarak kabul ediyorum. Herkesin moralini bozmaya gerek yok. Geçen seneye kıyasla, bu tatil dönemini bu şekilde atlatmam büyük bir başarı.

                                 ***

Kai bana tecavüz etmeye çalıştığının ertesi sabahı, beni zorla kendisiyle birlikte duşa soktu. Beni bir çocukmuşum gibi yıkadı ve hiçbir yerimi atlamadı. Sonra, kendisini yıkattı... Her yerini.

Kai her yerini tıraş ederken, sırtımı ona çevirip duvara baktırdı. O jileti elime geçirmeyi çok istiyordum. Penisini kesmeyi istiyordum. Bu sefer, beni tıraş etmedi.
"Tıraş banyo zamanında yapılır," dedi. Duştan çıktıktan sonra, bana yeni giysiler getirdi.
"Takımımı ne yaptın?"
"Merak etme, bir daha asla ofise gitmek zorunda kalmayacaksın." Gülümsedi.

O günkü seçimi yine bembeyaz ve seksi iç çamaşırı ve üstünde pembe renkli kalpler olan, arka plan krem rengi, kasaba tarzı tek parça bir elbiseydi. Kendim asla bu tür bir elbise seçmezdim...
Tanrı aşkına, ben erkektim! Benim için fazla şirin, tatlı ve kızsıydı. Bana giymem için şeffaf terlikler verdikten sonra, taburelerden birine oturttu ve kahvaltı hazırladı...

İçinde kuru yaban mersinleri olan yulaf lapası. Ben bunu yerken, karşıma oturdu ve uymam gereken yeni kuralları anlattı. Aslında, ilk olarak ne kadar berbat halde olduğumu anlattı.
"Herhangi bir insandan kilometrelerce uzağız; kaçmayı başarsan bile, birkaç günden fazla dayanamazsın. Nasıl hayatta kalacağımızı merak ediyorsan, buna gerek yok. Her şeyi düşündüm. Meyve sebzelerimizi kendimiz yetiştireceğiz. Bir tek ben ava çıktığımda veya alışveriş yapmak için kasabaya indiğimde yalnız kalacaksın."

Birden kulak kesildim... Kasabaya gitmesi, bir arabasının olduğuna işaret ediyordu. "Kamyoneti asla bulamazsın; bulsan bile motoru çalıştıramaman için ayarlamalar yaptım. "
"Beni ne kadar burada tutmayı planlıyorsun? Eninde sonunda paran tükenecek." Gülümsemesi bütün yüzüne yayıldı.
"Ne ben, ne de ailem bunu hak ediyor. Beni serbest bırakman için ne yapmam gerektiğini söyle yeter. Ne dersen yapacağım... Yemin ederim... Ne olursa olsun."

"Daha önce de diğer adamların oyunlarını oynamaya çalıştım, ama talihsiz birtakım sonuçları oldu. Aynı hatayı bir daha yapmayacağım, Sehun."
"Kamyonetin arkasına serdiğin battaniyedeki erkek kokusu... Başka bir adam daha mı var? Yoksa sen..."
"Bunun ne kadar muhteşem bir armağan olduğunu anlamıyor musun? Günahlarından arınman için bir şans, Sehun."

Obsesif//SekaiWhere stories live. Discover now