YİRMİ İKİNCİ SEANS

227 20 11
                                    

Bugün beni programınıza alabildiginiz için teşekkürler, doktor. Bu son boktan olaylarla tek başıma başa çıkmam gerekseydi, beni akıl hastanesinde ziyaret ederdiniz. Ama orası muhtemelen çok daha güvenlidir. Beni yine haberlerde gördüğünüze eminim. Kim görmedi ki zaten?




Birkaç gece önce, Kai'ın elindeki eski fotoğrafımı çıkardım. Üstünde hiç raptiye izi yoktu ve neden bunu ofisimde tuttuğuma bir türlü anlam veremedim. Ama bunun başka nerden gelmiş olabileceğine ne kadar odaklansam da, gözlerimin önüne Kai'ın bunu bir ödül gibi havaya kaldırışı geldi.
Ertesi sabah, koşmak için dışarı çıktım. Garaj yolumun sonunda, yolun sağına saptım ve kenara park etmiş beyaz bir kamyonetin yanından geçerken ileride olan Vivi'ye seslendim. Bir sonraki yolu geçmeden önce beni beklemesini istedim. Durduğundan emin olmak için ona bakarken, kamyonetin yan kapısının açıldığını fark etmedim. Tam yanından geçerken, siyah giysili ve kar maskeli iri yarı birisinin üstüme atıldığını gördüm. Yana kaçmak isterken ayak bileğimi burktum ve ayağım gevşek çakıl taşlarında kaydı. Sert bir biçimde kaldırıma düştüm, çenemi yere çarparken dilimi ısırdım ve sert zeminde ellerimi sıyırdım. Ayağa kalkmak için çabalarken, bir el bileğimi kavradı ve beni geriye doğru çekmeye başladı. Bacağımı kurtarmaya çalışırken, kaldırıma tutunmaya gayret ettim. Bir an için, serbest kaldım ve dizlerimin üstüne kalkıp koşmaya hazırlandım. Derken, iri bir el ağzımı kapattı ve bir kol göğüs kafesimin etrafına dolandı. Ağzımı kapatan el başımı omzuna iterken, kolu da ciğerlerimdeki havayı boşaltıyordu. Saldırgan geriye doğru gitmeye başladı. Topuklarım kaldırıma sürtüyordu. Vivi havlayarak hızla bize doğru koştu. Çığlık atmak ve karşı koymak istedim, ama korkudan donakalmıştım. Görebildiğim tek şey Kai'ın gülümseyişi, hissedebildiğim tek şeyse sırtıma dayadığı tabancasıydı.





Kamyonetteydik. Adam ağırlığını bacaklarından birine verdi ve kamyonete binecekmiş gibi beni daha sıkı tuttu. Kai'ın nasıl kamyonetin kapısını üstüme kapattığını, öne dolandığını ve bindiğini hatırlıyordum.
Odaklan, kahretsin! Sadece saniyelerin var. Seni kamyonete bindirmesine izin verme.



Ağzımı kapatan eli ısırdım ve bacaklarımla geriye doğru tekmeler savurdum. Bir inleme sesi duydum. Dirseklerimi isabet ettirebildiğim her yere geçirdim, çenesi olduğunu tahmin ettiğim şeye vurdum. O kadar sert vurdum ki, bacaklarım iki yana açıldı ve kaldırımın sert kenarına serilip şakağımı çarptım. Canım çok yandı ama sırt üstü yuvarlandım.




Adam bana uzanırken, avazım çıktığı kadar bağırdım ve midesine bir tekme atmayı başardım. İnledi, ama beni yakalamaya çalışmaya devam etti. İki yana yuvarlanıp duruyor, kollarını yumruklayıp "İMDAT! BİRİSİ YARDIM ETSİN!" diye bağırıyordum.




Hırlama ve havlama sesleri duydum. Adam tekrar doğruldu. Vivi ayağını yakalamıştı ve adam ona tekme atıyordu. "SAKIN KÖPEĞİME DOKUNMA, PİSLİK!" Hâlâ yerdeyken, dirseklerimden destek aldım ve adamın apış arasına sert bir tekme indirdim. İki büklüm olup geriye sendeledi, inleyip soluklanmaya çalıştı ve dizlerinin üstüne düştü.





Solumdan bir kadın "Onu rahat bırak!" diye bağırdı. Adam telaşla ayağa kalktı ve yanımdan geçip kamyonete girmeye çalıştı, ama Vivi pantolonunun paçasını yakaladı. Adamın diğer ayağını tuttum. İkimizden de silkelenerek kurtuldu ve kamyonete girdi. Kamyonet lastikleri tiz bir ses çıkararak yola atılırken, Vivi kıl payı önünden çekilebildi.
Plakasını görmeye çalıştım ama gözlerimi odaklayamadım, kamyonet çok hızlı gidiyordu.




Nefes alıp verişim boğuluyormuşum gibi çıkıyordu. Dizlerimin üstüne oturup arkama baktım. Sokağın karşısında oturan komşumun ellerinde bir telefonla bize doğru koştuğunu görebildim. Görüşüm bulanıklaştı ve kaldırıma geri yığıldım.
"İyi mi?"
"Polis yolda. "
"Aman Tanrım, neler oldu?"




Obsesif//SekaiWhere stories live. Discover now