ON ÜÇÜNCÜ SEANS

231 25 13
                                    

Geri döndüğünüzü görmek güzel, doktor. En azından, birimiz rahatlamış durumdayız. Sizin için durumu zorlaştırıyordum... Tüm bu kasvetli ve berbat olaylardan biraz uzaklaşmanız gerektiğinden bir an bile şüphe etmedim.






Bunu iyi gizliyorsunuz ama bu tür olayların sizi etkilediğini biliyorum. Daha ilk seansımızdan itibaren, ne vakit yoğun bir şeyden söz etsem, not defterinin bir köşesini yırttığınızın ve parmaklarınızın arasında yuvarladığınızın farkındayım. Ne kadar hızlı yuvarlarsanız, anlattıklarım sizi o kadar etkilemiş demektir. Hepimiz kendimizi bir şekilde ele veriyoruz işte.






Dediğim gibi, iyi vakit geçirdiğinize sevindim, ancak geri döndüğünüze cidden daha çok sevindim. Geçen hafta burada olmanızı çok isterdim. Hayır, geçen sefer sözünü ettiğim peşimde-hâlâ-birisi-var meselesi yüzünden değil, ama o akbaba hâlâ geri planda bir yerlerde süzülüyor. Başka bir Eski erkek arkadaşımı bir markette kızın biriyle meyve reyonunda elma alırken gördüm... Tanrım, ona gülümseyişi beni mahvetti. Daracık beyaz renkli dik yakalı bir kazak ve marka blucin giymiş kızın başını geriye atışı ve onun dediği bir şeye gülüşü...





Onlar beni görmeden ve Luhan'ın güzel gülümsemesi acımaya dönüşmeden, hemen bir köşeye gizlendim. Sepetimi marketin ortasına bıraktığım gibi, başımı önüme eğip çıktım ve kalbim bir uyuşturucu bağımlısının kalbinden daha hızlı atar vaziyette arabama girdim. Oradan bir an önce uzaklaşma telaşıyla arabanın lastiklerinden acı bir ses çıkarmadan gitmeye çalışırken, arabayı marketin arka tarafına çektim, diğer arabalardan uzağa park ettim ve başımı direksiyona dayayıp hüngür hüngür ağladım.






O kızın orada olmaması gerekirdi. Luhan bana aitti. Onunla birlikte elma satın alan kişi ben olmalıydım.
En sonunda, eve geri döndüm fakat gözyaşlarımı dindiremedim. Marketten bir şey de alamamıştım. O gece, bayat krakerlerin üstüne sertleşmiş peynir sürüp yerken, onları bir Pazar sabahı yatakta oynaşırken veya Luhan elini kızın güzel saçlarının içine daldırmış öperken hayal ettim. Zihnim bundan hevesini aldığında, işleri oldukça ilerletmişler, doğacak çocuklarına isimler buluyorlardı. O birkaç saniye boyunca çok mutlu görünüyordu. Onu öyle gülümseten tek insan ben olmak istemiştim.





Tüm bunları anlatırken bile içimi tuhaf bir his kapladı. İyi olmasını istemem, en iyisi neyse o olsun demem gerektiğinin farkındayım, ama Tanrım.. Bir kız olması mı gerekiyordu? Bayan Kusursuz Sarışın. O beyaz renkli dik yakalı kazağıya öylesine tertemiz görünüyordu ki, ona bakarken bile kendimi pasaklı hissettim.





Eskiden ben de onun gibi saf beyaz giyinirdim. Bu kadının, bu yabancının hakkımda her şeyi bilip bilmediğini merak ettim. Muhtemelen, o da iyi bir insandır... Luhan'ın kötü birisiyle çıktığını düşünemiyorum. Belki de kız bana acıyordur.
Tanrım, umarım öyle hissetmiyordur.
Bunu tek başıma gayet iyi yapıyorum.





***


Kai ördeği öldürdükten sonra, içimden bir parça koptu ve geride kapkara bir delik kaldı. İçime bir dehşet hissi çöktü; kocaman bir el kalbimi ve böğrümü sıktı. Sonraki birkaç gün boyunca, ne vakit kızımı kucağına aldığını, onu incelediğini, hatta sepetinin yanından geçtiğini görsem, o el beni daha da sıktı.





Bir sabah, kızım yatağında kıpırdanıyordu ve tam onu alacağım sırada, Kai benden hızlı davrandı. Kollarındaki minik öbekten bir çığlık koptu; Kai onu hoplatırken, hâlâ battaniyesine sarılıydı. Suratını suratına yaklaştırdı ve "Kes şunu," dedi.





Obsesif//SekaiWhere stories live. Discover now